| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin millî çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri almak, Libya'daki gayrimeşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye'nin Libya'daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti tarafından talep edilen desteği sağlamak, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekât ve müdahalede bulunmak üzer |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 02.01.2020 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve bizleri ekranları başında takip eden, ülkemizin alın teriyle, emeğiyle yaşayan tüm yurttaşlarını sevgiyle saygıyla, yürekten selamlıyorum.
Maalesef, bir kez daha, ülkemiz çocuklarının, gencecik kardeşlerimizin iktidarın maceraları uğruna kilometrelerce ötedeki bir ülkeyle savaşmak için gönderilmesi üzerine konuşmak durumundayız.
Sözlerime başlarken Türkiye İşçi Partisinin, ilkesel olarak, herhangi bir ülkenin başka bir ülkeye dönük her tür askerî operasyonuna karşı olduğunu paylaşmak istiyorum. Emperyalist kuvvetlerin "Türkiye'nin en ucuz ihraç malı askerdir." anlayışının bir yansıması olan tüm savaş yanlısı politikaları reddediyoruz.
Açık söylemek gerekirse hep sözde vatanseverlik ya da -yakın dönemki ifadesiyle- beka edebiyatıyla, ülkemiz sağ iktidarlarının karakteristik bir özelliğiyle, ta Kore'ye asker gönderen Adnan Menderes'e kadar uzatabileceğimiz bir sürecin son halkasıyla karşı karşıyayız. Peki, Kore'ye askerlerimiz gittikten sonra sonuç ne oldu? Evet, o dönemki iktidarın istediği oldu ve Türkiye, NATO'ya, Amerika Birleşik Devletleri'ne tam bağımlı hâle geldi ve altmış yetmiş senedir de ülkemiz bu beladan kurtulamıyor. Buradan bir ders çıkartmamız gerekmiyor muydu? Tarih bize Türk dış politikasının bir kuralını gösteriyor; Türkiye ne zaman emperyalist emellerle bir savaşa sürüklenmek istense aslında iktidar ülkemizi emperyalizme daha bağımlı hâle getiriyor, bugün karşı karşıya olduğumuz da buna benzer bir şey. İşte, yakın tarihte Suriye: Hatırlayın, 2012'de "Şam'a gireceğiz, Emevi Camisi'nde namaz kılacağız." diyerek Suriye'deki parçalanma sürecine dâhil olmuştuk, bugün hem Amerika'ya hem Rusya'ya daha bağımlı bir ülke hâlindeyiz.
Şöyle bir soruyla devam edelim: Dünyanın herhangi bir yerinde, başka bir ülkenin askerlerinin girdiği herhangi bir ülkede, huzur, mutluluk, refah olmuş mudur? Bunun tek bir örneği var mıdır? Mesela, bakın, biz Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politikasıyla ilk ne zaman tanışmıştık? 2002. Irak Amerika Birleşik Devletleri tarafından işgal edildiğinde, yüz binlerce masum Iraklı öldürüldüğünde, milyonlarca insanın yaşamı mahvolduğunda Tayyip Erdoğan ne yapıyordu değerli arkadaşlar? "Kahraman genç kadın ve erkek Amerikan askerlerinin olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için dua ediyorum." diye, o zaman New York'ta, The Wall Street Journal'da yazılar yazıyordu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - 100 defa tartıştık bu konuyu, 100 defa tartıştık. Ayıptır ya!
ERKAN BAŞ (Devamla) - Yazılmış yazı, ben söylemiyorum, Sayın Tayyip Erdoğan söylüyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Komünist arkadaş, yakışmadı sana bu!
ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yeri gelmişken söyleyeyim, madem merak ediyorsunuz: Bence on yedi yıllık iktidarınız özde Amerikancı, özde ABD'yle iş birliği içerisinde ama hamasette de sözde ABD karşıtlığını yapıyorsunuz. Ama açık konuşalım, Türkiye tarihinin gördüğü en Amerikancı hükûmetle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, aynı milliyetçi hislerinin bir sonucu olarak ne deniyor? "Libya'ya asker göndermemiz bizim orada, Doğu Akdeniz'deki ekonomik bölgelerle ilgili yaptığımız anlaşmanın bir yansımasıdır." deniyor, böyle bir millî kamuoyu yaratılmaya çalışılıyor. Sanki asker oraya ekonomik bölgelerimizi korumak için gidecek, böyle bir hava yaratılıp toplumsal destek alınmaya çalışılıyor.
Oysa bakın, yine Tayyip Erdoğan'a atıf yapalım: "Bizim Libya'nın petrollerinde gözümüz yok, amacımız insani yardım." diyerek Libya'ya yaptığı ziyarette, yanında -çok ilginç- Dışişleri Bakanı var, anlarsınız başka bir ülkeye giderken ama Enerji Bakanı var, Sanayi Bakanı var, bir uçak dolusu iş adamı var. Acaba iş adamları hayır kuruluşları açmaya mı gittiler oraya ya da Enerji Bakanı kütüphane mi açmak istiyordu? Neden bu Bakanlar tercih ediliyor; bu, bir şeyi gösteriyor.
Hepimiz biliyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisinin Libya'ya ilgisi insani değil, Libya'nın petrolleriyle ve Libya'daki İslamcı güçlerin kaybetmek üzere olduğu hâkimiyeti yeniden kurma çabasıyla ilgilidir.
Erdoğan "Libya'da ne arıyorsunuz?" diye soranlara "Soruyorum: Mustafa Kemal Trablusgarp'ta ne arıyordu?" diyor. İnsan gerçekten bildiğinden şüphe etmeye başlıyor. Trablusgarp o zaman Osmanlı toprağı değil miydi? Bir subay vatanını korumak için gitmeyecek mi? (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Yani siz bu zihniyetle Viyana'ya kadar gidersiniz. Viyana'ya kadar yolunuz var böyle yaparsanız. Ama bir uyarıda bulunayım: Hani Mustafa Kemal'i taklit etmeye çalışırken sonunuz Enver Paşa'ya benzeyecek, o maceracı eğilimlerle ülkeyi bir yıkıma doğru sürükleyeceksiniz. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) - Toparlamaya çalışayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Tabii, bu ilginç benzetmeler devam ediyor. Ben gözlerime inanamadım, dün Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı -basına düştü, birkaç yerden de teyit etmeye çalıştım- şöyle diyor: "Sonunu düşünen kahraman olamaz." Efendiler, ciddi olun. Film mi çeviriyoruz burada ya, dizi mi oynuyoruz; insanların hayatlarından söz ediyoruz. Böyle film sahnelerine atıf yapılarak savaş politikaları olur mu? Merak ediyorum, hiç şu haritaya bakan oldu mu içinizden? Bu, Libya haritası; arkadaşlar, bugünkü Libya haritası. Anlaşma yaptığımız iddia edilen, bizi çağırdığı iddia edilenlerin bölgesi şu yeşil bölge, şurası. Bu neye benziyor, biliyor musunuz? Çok açık söyleyeceğim; biz bu iç savaşta bir taraf değiliz, siz bizi taraf yapmaya çalıştığınız için karşı çıkıyoruz. Sadece benzetme olsun diye söyleyeceğim; 1920'de Anadolu'nun dört bir yanında Ankara Hükûmeti egemenliğini ilan ederken padişah bir güce "Gel, bana yardım et." dediğinde oraya giden ne yapıyorsa siz de şimdi aynısını yapıyorsunuz. Böyle bir yaklaşım olamaz. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Devam ediyorum. Diyorsunuz ki: "Birleşmiş Milletlerin tanıdığı meşru Hükûmet " E, hadi, ciddi olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baş, toparlayalım lütfen.
Buyurun.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
"Birleşmiş Milletlerin tanıdığı meşru Hükûmet" deniliyorsa o zaman "Birleşmiş Milletlerin tanıdığı Suriye'de bizim ne işimiz var?" diye sormazlar mı size? Burada bir iç tutarlılık aramazlar mı? Lütfen, değerli arkadaşlar, biz biraz ciddi olmak durumundayız çünkü ülke yönetiyoruz. Söz konusu olan bu ülkenin gencecik insanlarının, çocuklarının hayatı olacak ve biliyorsunuz savaş, dünyanın her yerinde lanetlenen bir şeydir.
Eğer emperyalistler, sömürgeciler ülkemize saldırırsa buna karşı bir savunma savaşı tabii ki verilir ve bu, haklı bir savaş olur. Ama benzer yaklaşımlar, bugün Hükûmetin uyguladığı tezkereler, haklı savaşlar değildir ve açık söylüyorum: Değerli arkadaşlar, işgale karşı mücadeleyle kurulmuş bir ülkenin evlatları, işgalci pozisyona giremezler ve işgalciler her zaman kaybetmiştir.
Şimdi, bize sadece Libya tezkeresine "'Evet' mi diyorsunuz, 'hayır' mı diyorsunuz?" diye sormuyorlar aslında. Ben size bir şey daha sormak istiyorum: "Evet" mi diyeceğiz, "hayır" mı? Ankara'da Libya askeri görmek ister misiniz? Türkiye'deki Amerikan askerlerinden memnun musunuz? Ya "evet" deyin ya "hayır" deyin. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)