| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 19.12.2019 |
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
2018 yılında merkezî yönetim bütçe gelirleri 758 milyar lira, bütçe giderleriyse 830,8 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. 72,8 milyar lira olan bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 2 olmuştur. Bu oranla, AB ülkeleri arasında Şubat 1992'de imzalanmış ve Maastricht Antlaşması'yla tespit edilmiş olan "Üye ülke bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılasına oranı yüzde 3'ü geçmemelidir." şartı sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay, Anayasa'nın 160'ıncı maddesine göre, bütçeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Fakat mahallî idarelere ilişkin olarak 198 adet belediye ve bağlı idare, 25 adet il özel idaresi ve 7 adet mahallî idare şirket ve birliği olmak üzere toplam 230 adet Sayıştay denetim raporu ilgili kamu idaresine sunulmaktadır, Meclise gönderilmemektedir. Kanunların uygulanmasında denetim önemli bir yer tutmaktadır.
Çevre Bakanlığının denetim çalışmaları da çevrenin temiz tutulması açısından oldukça önemlidir. Sanayileşmenin ve şehirleşmenin çevreyle uyumlu bir şekilde sürdürülebilir olması gerekmektedir. Bugün, ülkemizde şikâyetlerin büyük çoğunluğu denetim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çevreyle ilgili kirleticiler konusunda denetimlerin sıklığı artırılmalıdır. Denetimler, önceden bilgi verilmeden ani ve habersiz olarak yapılmalıdır. Bu denetim yapan birimlerin de yeterli düzeyde olması gerekmektedir. Ayrıca, bu denetimler sadece sanayi kuruluşlarında değil, alıcı ortamlarda da yapılmalıdır. Denetimlerin dikkatli bir şekilde gerçekleştirilmesi, tarım alanlarının, suyun ve havanın kirliliğinin önlenmesini sağlayacaktır.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğine paralel olarak su kaynaklarında azalmalar olduğu ve gelecekte bu durumun daha da etkili olacağı bilinmektedir. Sularımızı korumak açısından harcanan su miktarının da azaltılması gerekmektedir. Kamu spotlarıyla su tasarrufu teşvik edilirken şehirlerde park, bahçe sulamalarında büyük miktarlarda su harcanmaktadır. Park, bahçe ve şehir içi bitkilerini sulamak için arıtılmış suların ve yağmur sularının kullanılması hem arıtma tesislerinin daha etkin çalışmasını hem de su tasarrufunu sağlayacaktır. Günümüzde, bu, ülkemizde uygulanan bir yöntem değildir. Bu tür çalışmalar yapılarak su israfı ve ekonomik kayıp önlenecektir; belediyeler suya zam yapmak yerine, şebeke suyundan tasarruf edeceklerdir.
Şehirlerde peyzaj planlaması hem sağlık hem şehirlerin görünümü hem de karbon emilimi açısından oldukça önemlidir. Hava kirliliğinin önlenmesi için daha fazla etkin bitki türleri tercih edilmelidir. Ayrıca tercih edilen bitki türleri, kaldırım ve altyapı üzerine olumsuz etki edebilmektedir. Bitkilendirme çalışmalarında bitkilerin köklenme durumları göz önünde bulundurulmalı, bu bitkilerin kanalizasyonlar, kaldırımlar ve diğer alanlara zarar konusu araştırılarak planlanmalıdır. Tercih edilen bitkilerin ve polenlerin alerjik olup olmadığı da belirlenmelidir. Bunun yanında, ithal bitkilerin fazlalığı da ekonomik olarak ülkemizde büyük kayıplara sebebiyet vermektedir. Bu sebeple, yerli türlerin tercihi, doğal zenginliğimizi koruma açısından da faydalı olacaktır. Şehirlerde bitkilendirme çalışmalarına dair Çevre Bakanlığının bir yönetmelik oluşturması gerekmektedir.
Sıcaklıkların artışı ve su kaynaklarındaki yetersizlik ve barajlardaki su miktarının azalması ülkemiz için önemli bir sorundur. Ayrıca yağışlarda barajlarda tutulan suyun miktarı da önem arz etmektedir. Su kullanımının yanında, buharlaşmayla da kaybedilen su miktarı oldukça yüksektir. Barajların su tutma kapasiteleri zaman içerisinde azalmaktadır. Akarsularla taşınan mil, toprak gibi malzemeler dip dolgusunu artırmaktadır. Bu sebeple, kurak zamanlarda barajların dip dolgusunun alınması hem barajların ömrünü uzatacak hem de su tutma kapasitesini artıracaktır. Böylece yapılacak yeni barajların sayısı da azaltılacak, aynı zamanda ekolojik sistemdeki tahribatları da en aza indirecektir. Bu konunun ilgili kuruluşlar tarafından bir an önce gündeme alınması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, yine, su tasarrufundan bahsederken kayıp kaçaklara değinmeden geçmeyeceğim. İzmir ili örneğinden yola çıkarsak yüzde 21,1'le en düşük Urla ilçesinde, yüzde 67,4'le en yüksek Kiraz'da kayıp kaçak sorunu vardır; merkez 11 ilçede ise yüzde 28 düzeyindedir. Buradan da anlaşılıyor ki kaynaktan bize ulaşana kadar, yetersiz sistemlerden dolayı kaybımız çok yüksek olup bunun bedeli de vatandaşa ödetilmektedir. Ülke genelinde durum hemen hemen aynıdır. Ülkemizin kaynaklarının doğru kullanılması, geleceğimiz ve ekosistemimiz açısından oldukça önemlidir.
Yine, İzmir'de 87.275 hanenin foseptikleri kanalizasyon sistemine bağlı değildir. Bu kontrolsüz foseptikler, tarım alanlarını ve su kaynaklarını kirletmektedir. Ayrıca, yağmur sularının kanalizasyondan ayrılmaması da oldukça kötü bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşırı yağışlarla, foseptik şehrin sokaklarına yayılmaktadır. Bu, sağlık açısından da büyük sorunlara sebebiyet vermektedir. İzmir'de atık su arıtma tesislerinin tamamlanmamış olması da alıcı ortamların kirlenmesine sebebiyet vermektedir. Ülke genelinde de benzer durumlara rastlamak mümkündür.
Ekolojik kalite değerlendirmesine göre, İzmir orta, dış Körfez, Küçük Menderes havzasında yer alan kıyı, Ildır Körfezi orta derecede kirli; İzmir iç Körfezi ise kötü derecede su kalitesine sahipken sadece Foça çok iyi su kalitesine sahiptir. Ayrıca, İzmir Körfezi'nin temizleneceği ifade edilmektedir, eğer Körfez'i kirleten kaynakları sonlandırmazsanız bu mümkün olmayacaktır. Körfez'in şu anki ekolojik durumu en kötü seviyededir.
Bunların yanında, yağmur suyu ayırma planları 2020 yılı için İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmasına rağmen bu toplanan yağmur sularının park bahçe sulamalarında kullanılması planlanmamıştır. Gelecekte yaşanacak su problemlerine çare olması açısından bu durum oldukça önemlidir ve bir an önce projelendirilmelidir.
Konuşmama son verirken çevrecilik milliyetçiliktir diyorum ve orman yakarak çevreci olunmaz, yine, orman yakanları kınamadan çevreci olunmaz; teröre destek vererek barıştan, adaletten bahsedilemez diyor, 2020 yılı bütçesinin Türk milleti için hayırlı olmasını diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)