GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:19.12.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı merkezi yönetim bütçesinin 16'ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Malumunuz, bu bütçe bir saray bütçesi çünkü milyonlarca çalışan ve vatandaş açlık sınırı altında inim inim inlerken saray harcamalarına biz bu bütçeden 3 milyar Türk lirası ayırdık. Bu bütçe bir rant bütçesidir, bütçede kamu-özel iş birliğinin dövize bağlı Hazine garantileri artarak devam ederken halkın geçmediği köprülerden, geçmediği yollardan ve kullanmadığı havaalanlarından dolayı hatta yatmadığı hastanelerden dolayı para ödediği bir rant bütçesi. Bu bütçe betona gömülen bir ekonominin bütçesidir. Bu bütçe tabiidir ki bir faiz bütçesidir, toplam 139 milyar TL faiz ödenecektir. Yani her 100 TL'lik vergi gelirimizin 18 lirası faizlere gidecektir. Bu bütçe bir borç bütçesidir. Hazinenin 2020 yılı bütçesindeki borçlanma yetkisine ilave olarak yüzde 5'lik yetki devri de var bu bütçede yani 154 milyar TL'ye çıkarılan bir borç yükü bütçesidir bu bütçe.

Bu bütçe bir vergi adaletsizliği bütçesidir. Türkiye'deki vergi adaletsizliğinin dünyada bir örneği yoktur. Gazlı içeceklerden, meyve sularından özel tüketim vergisi alacaksınız amma yatlardan, pırlantalardan sıfır vergi alacaksınız, hiç vergi almayacaksınız. Yeryüzünde herhâlde böyle bir ülke yoktur, olması da zaten mümkün değildir.

2020 yılı bütçesinde maalesef işçi yok, memur yok, emekli yok, esnaf yok, çiftçi yok, yatırımsa hiç yok. Memura, emekliye, işçiye, kamu işçisine 2020 yılında tahminî enflasyon kadar artış, enflasyon farkı olursa enflasyon farkı ödenecek ama bunun dışında hiçbir şey yok. Bunun anlamı şu: Bu saydığım gruplar refah payı alamayacaklar, resmî enflasyonun dışında bir hakları da yok amma gelin görün ki vergi dilimleri yüzünden enflasyonun altında ücret alacaklar. Şimdi, yıllardır Cumhurbaşkanımız, Başbakanlarımız, bakanlarımız "Biz memuru, işçiyi, çiftçiyi -affedersiniz- emekliyi enflasyona ezdirmedik." derler. Vallahi billahi külli bir yalan. Neden? Enflasyon kadar zam zaten sıfır zam. Kaldı ki memurların, işçilerin yıl içinde yüzde 15 olan vergi dilimi yüzde 20'ye, bazen yüzde 27'ye çıkıyor maaşlarına göre. Yani vergi dilimlerinin yükselmesi nedeniyle memurlar, işçiler ne oluyor? Her yıl yüzde 2, yüzde 3, hatta yüzde 4 oranında enflasyonun altında ücrete mahkûm oluyor. Yani siz hâlâ bunu düzeltemediniz. Kardeşim, çok mu zor? Yani asgari ücretliden vergi almazsınız, memurun, işçinin vergisini yüzde 15'te sabit tutarsınız ve meseleyi halledersiniz. O zaman dersiniz ki: "Biz memuru, emekliyi, işçiyi enflasyona ezdirmedik, resmî enflasyon kadar zam verdik." Biz de doğru deriz alkışlarız. Ama doğru olmayanı burada alkışlamamız ne mümkün.

Değerli milletvekilleri, bütçede memur yok dedik. Niye dedik? Burada şunu söylüyorum: Bütçemizin vergi dilimlerinin ne hâle geldiğini, memurların ne büyük sıkıntı çektiğini zaman zaman anlattım. TÜRK-İŞ'in kasım ayı açlık ve yokluk sınırı rakamlarını size sunmak isterim: Açlık sınırı 2.578 lira, yoksulluk sınırı 6.850 lira. Yani 2 çocuklu bir aile 2.578 liranın altında ücret alıyorsa açlık içinde, 6.850 TL'nin altında evine maaş giriyorsa yoksulluk altında.

Şimdi, bakalım, bizim ülkemizde şu anda 16,5 milyon insanımız açlık sınırı altında yaşıyor. 65 milyon insanımız da yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Ben söylemiyorum, TÜRK-İŞ'in rakamları söylüyor. Yine, TÜRK-İŞ'in rakamlarına göre işçilerimizin kahir ekseriyeti, emeklilerimizin tamamı, memurlarımızın da -çok şükür açlık sınırı altında kalanı yok ama- yüzde 95'i yoksulluk sınırı altında ücrete tabi oluyorlar. Emekliler bu bütçede yok. Burada çok tartışıldı, "Efendim, bin liranın altında emekli maaşı alan yok." Yalan, koskoca bir yalan. Yüz binlerce var ama bunu burada söylüyorlar. Nasıl söylüyorlar, gerçekten şaşırıyorum. Hatta öyle bir şey yaptılar ki dünyada bir örneği yok yani AK PARTİ iktidarının 2008'de SGK reformu diye milleti, vatandaşı, emekliyi, garibanı, işçiyi, memuru nasıl aldattığını hepiniz biliyorsunuz. Ne yaptılar 2008'den itibaren? Ne yaptılar biliyor musunuz? Türkiye'de öyle bir garabet var ki memur, işçi çalıştıkça yani ne kadar çok çalışırsa o kadar az emekli maaşı bağlanıyor. Allah Allah! Ya dünyayı tersine mi döndürüyorsunuz siz? Ama sizin bu garabet işleriniz devam ediyor, dünyada böyle bir şey yok. 2000'den önce otuz yıl hizmeti olan bir devlet memuru, maaşının yüzde 80'iyle emekli olurken şimdi otuz yıl çalışacak bir memur, maaşının yüzde 55'iyle emekli olacak. Yani demem odur ki zaten emekliye, memura, işçiye hep şaşı baktınız, şaşı bakmaya da maalesef devam ediyorsunuz.

Gelelim asgari ücrete: "2020 yılında ne olsun?" Bugünlerde açıklanacak. Hemen Türkiye İstatistik Kurumu yola çıktı. Dediler ki: "Biz bir hesap yaptık -gerçi hesaplarının hepsi sakat da- 2.331 lira olsun." Yani aşağı doğru çekiyorlar, şimdiden milleti alıştırmaya çalışıyorlar. Kardeşim, elli kere bu kürsüden söylendi, asgari ücreti vergi dışı yapsanız kıyamet mi kopar? Kayıt dışı oranı yüzde 40'lara varmış, asgari ücretli çalışanları kayıt altına alsanız kıyamet mi kopar? Şu ülkede 1 milyondan fazla kayıt dışı çalışan Suriyeliyi, Afganlıyı bu ülkede çalıştırmaktan vazgeçseniz, ülkelerine gönderseniz kıyamet mi kopar? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ama nerede! Nerede sizin... Ve zehir zıkkım olsun diyorum ben, bu ülkede 1 milyon 200 bin yabancı istihdamı yaparak, benim 1 milyon 200 bin vatandaşımı işsiz gezdirenlere bu ülkenin ekmeği zehir zıkkım olsun diyorum, başka da bir şey demiyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, 2020 yılında vergide yeniden değerleme oranı yüzde 23,7; ne güzel yani bütün vatandaşlardan -işçi, emekli, memur, çiftçi, dar ve sabit gelirli- bir yıl içinde yüzde 23,7 artışla vergi alacaksınız. Memura ne veriyorsunuz? Yüzde 8-9, enflasyon kadar. İşçiye ne veriyorsunuz? Aynı. Emekliye ne veriyorsunuz? Aynı. Hay sizin adaletinize ya, olmaz olsun adaletiniz! Bari, azıcık vicdanınız, insafınız varsa aldığınız vergi oranı kadar işçiye, memura, emekliye zam yaparsınız da biz de buradan sizi alkışlarız. Asgari ücretliye aynı zammı yaparsanız yine biz buradan sizi alkışlarız.

Evet, bu bütçede köylü yok, çiftçi yok, esnaf yok; yok oğlu yok. Kimin olduğunu ben söylemeyeyim, bu kürsüden bu bütçenin kimlerin bütçesi olduğunu çok hatip kardeşimiz söyledi, ben söylemeye gerek görmüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yokuş, tamamlamak üzere bir dakika süre veriyorum.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bu bütçe de yatırım da yok. Bakınız, 2020 yılı, en önemli projelerden biri olarak bilinen KOP projesinden bahsedeceğim. 2016 yılından itibaren yeni vilayetler ekledik KOP projesine, vilayet sayımız 8'e çıktı yani şu anda Konya'nın da içinde bulunduğu 8 vilayete KOP projesiyle ayırdığınız pay 118 milyar lira. Allah'tan korkun ya! 8 vilayete Konya Ovası Projesi'yle 118 milyar ayırıyorsunuz. Zaten Konya'yı susuz bıraktınız, Konya'yı şehir olmaktan çıkardınız. Türkiye'nin nüfusu son on altı yılda yüzde 26 artarken Konya yüzde 18 artmış yani göç veren bir il olmuş. Konya sahipsiz. Yakınımızdaki Eskişehir'in nüfusu yüzde 30 artmış, Bursa'nın yüzde 34 artmış ama Konya yüzde 18'de kalmış. Neden? Göç veren bir il olmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayalım.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Yani sözümüz şu: Yatırımda da gözünüz yok, işte de gözünüz yok, aşta da gözünüz yok.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Saraya bakıyorsunuz, 5 de müteahhide bakıyorsunuz. Allah sizi bildiği gibi yapsın! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)