| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 15.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
"Ey Türkistan, şanlı ülke, güzel anayurt! / Bir gün gelir kaldırırız yine bayrağı; / İçimizden elbet çıkar yeni bir Bozkurt, / Yabancıdan geri alır kutlu toprağı..."
Doğu Türkistan'da zulme uğrayan tüm soydaşlarımı bir kez daha anıyorum. Bu zulme sessiz kalanları da şiddetle kınıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, önemli bir Bakanlığın bütçesini görüşüyoruz. Millî Eğitim Bakanlığında yapılması gereken en önemli şey, güven veren bir Bakanlık yani oluşturduğu kadrolarla, attığı her adımla millete güven veren bir Bakanlık olmasının sağlanmasıdır. Geçen açıkladım, İzmir Millî Eğitim Müdürü Ömer Yahşi'nin, kuruma bir GSM operatörü tarafından bağışlanan parayla ailesini tatile gönderdiğini ve bu durumun Bakanlık müfettişlerince tespit edildiğini, kademe ilerlemesi cezası verildiğini, görevden alınması teklifinin getirildiğini, valiliğin suç duyurusunda bulunması ve ayrıyeten de bir de kınama cezası verilmesi gerektiğini...
Şimdi Sayın Milli Eğitim Bakanına güven duymamız lazım. İzmir gibi bir ilin İl Milli Eğitim Müdürü böyle bir şaibeyle anılıyorsa; Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun da onayladığı bu cezaları, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'un kaldırmaya hakkı yoktur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olamaz. Sayın Bakan benim şahsen güvendiğim bir insandır. Böyle bir Milli Eğitim Müdürü ne Milli Eğitim Bakanlığına yakışmaktadır ne de Ziya Selçuk'un öne sürdüğü o ahlaklı eğitim, sağlam eğitim anlayışıyla örtüşmektedir. Şimdi ben bunu burada söylemeyecektim ama soru önergesi verdikten sonra -adam hem kel hem fodul ya "suçum yok" diyor- ve Sayın Valiyi de kınıyorum, İzmir Valisini. Sanki Milli Eğitim Müdürünün avukatı gibi konuşuyor. Yahu senin dosyadan haberin yok mu? Yüzün de mi kızarmıyor? Böyle bir suçu işleyen Milli Eğitim Müdürünü savunurken yüzün de mi kızarmıyor? Böyle bir şey olamaz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, milli eğitim önemli dedik. Bu sözleşmelilik sisteminin kaldırılması lazım. Sözleşmelilik sistemi tüm kurumlarda ve özellikle de Milli Eğitim Bakanlığında olduğu sürece, öğretmenler odasında farklı hukuki haklara sahip öğretmen tipleri oluştuğu sürece biz milli eğitimi sürekli tartışırız ve öğretmen motivasyonunu sağlayamayız. Zamanım dar olduğu için bunlara kısa kısa değineceğim. Dolayısıyla, sözleşmeli öğretmenlik kaldırılmadığı sürece Millî Eğitim Bakanlığı, sürekli tartışılan bir Bakanlık olmaktan kurtulamayacaktır.
2020 yılında 20 bin öğretmen atanacağını Sayın Fuat Oktay açıklamıştı. Sayın Bakanımın bu 20 bin konusunda hiç açıklama yapmadığını görüyorum yani 20 bin rakamını Sayın Ziya Selçuk hiç telaffuz etmedi. Bundan dolayı bir umudum var, acaba Sayın Bakanın, bu 20 bini 50 bin, 60 bin yapma, yaptırma şansı mı var, böyle bir umudu mu var? Ya da bu 20 bin rakamı, Sayın Ziya Selçuk'u herhâlde çok rahatsız etmeli ki 20 bin rakamını telaffuz etmiyor. Bu, tabii, Millî Eğitim Bakanının zor telaffuz etmesi gereken bir rakam. Çünkü 100 bin norm kadro açığı olacak, 700 bin öğretmen atama bekleyecek ve siz, 20 bin atama yapacağınızı yüzünüz kızarmadan bu kürsülerden ilan edeceksiniz; bu, kabul edilemez. Onun için, ben, bu rakamın mutlaka artırılması gerektiğini düşünüyorum ve bu konuda mutlaka Millî Eğitim Bakanının da bir an önce... Bu açıklamayı Millî Eğitim Bakanı yapmalı ya, Fuat Oktay değil. Millî Eğitim Bakanının bu konuda... Az önce milletvekilimizin biri dedi: "Çocuklar atanamamaktan değil, meraktan ölecekler." Vallahi doğru. Hâlâ kaç öğretmen atanacağını şu anda netleştirmiş değil, Bakan netleştirmiş değil; Fuat Oktay'ın söylemesi bizi bağlamıyor.
Evet, yönetici atama konusu, Millî Eğitim Bakanlığının en temel problemlerinden birisidir. Yönetici atama, ilk düğmedir, ilk düğme. İlk düğmeyi yanlış iliklediğinizde diğer düğmelerin doğru olmasını beklemek mümkün değil. Biz, en sağlam, liyakatli, donanımlı il millî eğitim müdürlerini bulmazsak -böyle, İzmir Millî Eğitim Müdürü gibi olmayacak tabii- en donanımlı insanları ilçe müdürü, okul müdürü yapmazsak, yapamazsak, bunu beceremezsek Ziya Selçuk burada kendini paralasa dahi hiçbir şey yapamaz.
Mesela bir örnek vereyim: Ordu'da müdür ataması olacak, Ordu Millî Eğitim Müdürü, bazı müdürlükleri münhal olmasına rağmen ilan etmiyor. Niye? Kendi yandaşları o okulda müdür olduğu için, ilan ederse sınav kazanmış olan öğretmenler oraya müdür olacak diye. Böyle bir şey olabilir mi ya? Millî Eğitim Bakanının böyle şeylere göz yummaması lazım. Bu tip müdürleri bir dakika bile o görevde tutmaması lazım. Biz millî eğitimde yandaş anlayışından kurtulmadığımız sürece Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatının alacağı hiçbir karar, taşraya olumlu şekilde yansımayacaktır. Ben, Millî Eğitim Bakanımızdan bunları bir an önce yapmasını bekliyorum.
Eğitim dışı derneklerin, vakıfların -Ensar Vakfı, TÜGVA, Deniz Feneri Derneği- okullarımızda işi yok. Bunları okula sokmak "Ben millî eğitimde başarılı olamadım, elimdeki 1 milyon öğretmenle bir başarı sağlayamadım, umudumu ENSAR'a, TÜGVA'ya, Deniz Fenerine bağladım." demektir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Evet, bu, kimseye yakışmaz. Hele Ziya Selçuk gibi Atatürkçü, vatansever bildiğimiz bir Millî Eğitim Bakanına asla bunu yakıştırmam ben.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Yazıklar olsun, Milli Eğitimin geldiği noktaya bak! Utanmıyorlar ya. Şunları cemaatlere peşkeş çekiyorlar!
KANİ BEKO (İzmir) - Olay bu. Bu vakıfları kapatın, kapatın.
İSMAİL KONCUK (Devamla) - Evet, şimdi, bu yıl 1 milyon 900 bin öğrenci, Liseye Geçiş Sınavı'na girecek, geçen sene 1 milyon 200 bin civarındaydı. Bu 4+4+4 sisteminden dolayı bir 700 binlik artış var. Peki, tedbirimiz var mı? Dersliklerimiz hazır mı? Geçen sene bile her isteyen öğrenciyi her istediği liseye yerleştiremediğimizi düşündüğümüzde tedbirimiz yok. Yani, geçen seneden bu yıla 700 bin yeni öğrenciyi istihdam edebilecek derslikler oluşturduk mu? Yok. Öğretmen var mı? Yok. İşte, 20 bin öğretmen atanacağını söylüyorsunuz. Dolayısıyla, bu konuda mutlaka gerekli tedbirler alınmalıdır.
Doğa Koleji olayı, Sayın Bakanım, son derece önemli bir olay yani mesele, özel okul açılmasını teşvik etmek değil, teşvik edebilirsiniz. Doğrusu, devletin, bu işleri yapması ama hadi başladınız; onun sorumluluğunu da taşıyacak adımlar atmanız lazım. İşte, Doğa Kolejinde binlerce öğretmen, üç aydır maaşını alamıyor ve devlet seyrediyor, elinden bir şey gelmiyor. Dolayısıyla burada özel okul açarken bunu sağlam kriterlere bağlamamız lazım yani orada görev yapacak öğretmenlerin, personelin durumunu, öğrencilerimizin durumunu, mağduriyetlerini önceden öngören bir sistemi bizim kurgulamamız lazım. İnşallah, bu Doğa Koleji olayı bir ders olur diyorum.
Tabii, zamanım daraldığı için diğer konulara giremeyeceğim. YÖK'ten bahsedeceğim. Sayın YÖK Başkanımız da burada. Bu vakıf üniversiteleri âdeta vergisiz kazanç kapısı hâline geldi; bunun düzeltilmesi lazım. Burada, öğrenci ücretlerine bir üst limit belirlenmesi lazım, böyle astronomik rakamlarla öğrenci kaydı... Ya, bizim bildiğimiz vakıf, hayır müessesi. Şimdi bizdeki vakıf üniversitelerinin bir hayır yaptığını düşünebiliyor musunuz? Dolayısıyla bir üst limit belirlenmesi lazım. Ayrıca, buradaki burslu öğrenci sayılarının mutlaka artırılması lazım. Dolayısıyla ben Millî Eğitim Bakanlığının, Hükûmetin ve YÖK'ün, gözünü bu vakıf üniversitelerine dikmesini ve burada, bu anlattığım anlamda problemleri düzeltmek adına gayret sarf etmesini bekliyorum.
Sayın Başkanım, öğrenciler af bekliyor. Yani yüz binleri aşan sayıda öğrenci mağduriyeti var, bu öğrencilerimiz bir affı hak ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koncuk, tamamlayalım.
İSMAİL KONCUK (Devamla) - Herkesin, her öğrencimizin 2'nci hatta 3'üncü hakkı hak ettiğini düşünüyorum ben. Yani eğitimde öğrencilerimizin önüne bir blok koyamayız. Yani Türkiye gibi sosyoekonomik problemlerin bu kadar yoğun yaşandığı bir ülkede... Öğrencilerin zaman zaman okuldan kopması vesairesi mümkün olabiliyor. Onun için, zaman zaman bu af konusunu gündeme getirmek lazım -ki şu anda müthiş bir talep var, muazzam bir talep var- bu talebe bir cevap vermemiz gerekir.
Bir de son olarak, üniversitelerimizde doçentlik ve profesörlük kadrolarının dağıtımıyla ilgili bir kriter yok. Rektöre yakınsanız hemen profesör olabiliyorsunuz, doçent olabiliyorsunuz. On yıldır profesör olmak için bekleyen var, bakın, kadro yok ama daha yeni profesörlüğü hak etmiş birileri, o rektörün inisiyatifiyle, o kadroya atanabiliyor. Bu, bilimin yuvası olan üniversitelerimize yakışan bir durum değildir diyorum.
Milli Eğitim Bakanlığı YÖK bütçesinin ülkemize, eğitim çalışanlarına hayırlı uğurlu olmasını yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)