| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 13.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama Doğu Türkistan'daki Uygur Türkü soydaşlarımıza yapılan mezalimi kınayarak başlamak istiyorum.
TÜBİTAK, Türkiye Bilimler Akademisi ve Türkiye Uzay Ajansı hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. 1963 yılında Başbakanlığa bağlı olarak kurulan TÜBİTAK, daha sonra Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlanmıştır. Takdir edersiniz ki ulusal bilim, teknoloji ve yenilik politikalarında doğru karar vermek, değerlendirme yapmak ve bunlarda sürekliliği sağlamak tek bir bakanlığın etki alanına bırakılamayacak kadar önemlidir; bu nedenle, TÜBİTAK'ı tekrar eski konumuna yükseltmek gerekir. Dünya bilim ve teknolojide nereye gidiyor? Sürdürülebilir kalkınma için hangi teknolojilere önem vermek gerekir? İklim değişikliği ve çevre kirliliğine karşı hangi acil süreçleri devreye sokmak gerekir? Bütün bu konularda dünyadaki değişimin gerisinde kalma lüksümüz yok. Azalan ülke kaynaklarımızla, toplumsal ve teknoloji temelli çözümler getirmenin yolunu bulmalıyız. Burada en önemli görev TÜBİTAK'a düşüyor. TÜBİTAK bu sorunlara, ülkenin nitelikli insan kaynaklarıyla en verimli çözümler bulmanın yollarını bulmalıdır. Aynı zamanda bir bilim insanı olan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in deyimiyle, dün ekonomide emek ve sermayeye dayalı üretim varken, bugün bilimin uygulandığı bacasız fabrikaların, üst teknolojilerin uygulandığı Endüstri 4.0 var. Bu amaca ulaşmak için TÜBİTAK bütçesinin en büyük kısmının araştırma geliştirme desteğine ayrılması, personel giderinin minimuma indirilmesi, üretim araçlarını en verimli şekilde kullanacak politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 2020 yılında Avrupa Birliğine ödeyeceğimiz 80 milyon avronun Türk araştırmaları için kullanılması kararını tebrik ediyorum. AR-GE harcamalarımızı son on beş yılda 3 katına çıkardık. Bu bir başarıdır ama 2023 hedefine ulaşmak için yine de yetersizdir.
TÜBİTAK'ın proje harcamalarının kalem bazında denetimi, kalemler arasında aktarımları, muadil cihazların alımı gibi katı kuralları araştırmacıları zorlamaktadır. TÜBİTAK maliyet riskini azaltmak istiyorsa projeleri küçük, orta, büyük gibi sınıflandırarak, büyük projeleri daha önce başarılı olmuş ekiplere vermesi daha doğru olur.
TÜBA'yla (Türkiye Bilimler Akademisi) ilgili sorularımı arz etmeden önce, Profesör Doktor Aydın Sayılı'dan esinlenerek elde ettiğim bilim ve bilimsel yöntem hakkında genel görüşlerimi paylaşmak istiyorum. İnsan topluluklarının yaşadıkları coğrafyayla kaynaşmasından ve diğer topluluklarla etkileşmesinden oluşan gelenekler, değerler, ahlaki ölçütler insanlar için yol gösterici olabilir. Bu değerler bilimsel yöntem ve süreçlerle kontrol edilmeseler de toplumun gelişimine katkı sunabilirler. Bilimin yaklaşım ve yöntemleriyle elde edilen bilgiler ise kapsam ve uygulama alanı olarak çok daha hızlı genişlemekte ve artmaktadır. Bu nedenle, bilim dışındaki birikimlerden ve tecrübelerden elde edilen ibret ve derslerin de bilimsel bir sürece sokulması gerekir. Uygarlıkta ilerlemenin bir ölçüsü, bilimin gelişimine ayak uydurabilme, bilimsel buluşlara ve bunların toplum hayatındaki etki ve yankılarına uyum sağlayabilme yeteneğidir. Bu nedenle, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." sözü çok önemlidir. Ancak bilimsel süreç, genel olarak, bireylerin toplumda yerleşik olan düşünce, değer ve ölçütlerinin sorgulanmadan kabul edilmesini onaylamaz. Bilimsel süreçte araştırma yapacak bireylerin yetiştirilmesinde, eleştirel düşünceyi, daha önce bilinmeyeni bulmayı, olaylara daha önce bakılmamış bir açıdan bakmayı, başkalarının çözemediği problemleri çözmeyi öğretmeye gayret edilir.
Ancak hayatta kalma dürtüsü taşıyan insan, fıtratı gereği her türlü yenilikten kuşkulanır ve her türlü değişmeye karşı mukavemet gösterir. En küçük ve basit şeylerde bile değişmeye karşı mukavemetin izlerini bulmak mümkündür. Osmanlı tarihinde, yeniliklere set çekmeye de yarayan fetva usulü meşhurdur; başka ülkelerde de buna benzer örnekler çoktur. Gregoryen takvimi, bu takvime adını veren papa tarafından 16'ncı asırda, Jül Sezar takviminin geliştirilmesiyle oluşturulmuştur. Fakat eskisine nazaran tartışma götürmez üstünlükleri olan bu takvim, bir Katolik yeniliği sayıldığından Protestan uluslar tarafından uzun zaman kabul edilmemekte ısrara uğramıştır. İngiltere'nin bu husustaki zihniyetini Voltaire şöyle ifade ediyor: "İngilizler papayla uyuşma vaziyetine düşmemek için güneşle bile uyuşmazlık etmeye razı oluyorlar." Astronomide 16'ncı ve 17'nci yüzyılda yapılan yeniliklere Katolik kilisesinin muhalefeti de meşhurdur. Galileo bunun en canlı örneğidir. O devirde kilisenin kabul ettiği "Güneş dünya etrafında döner." inancının aksine, yaptığı gözlemler sonucu "Dünya güneş etrafında dönüyor." dediği için engizisyon mahkemesinde mahkûm edilen Galileo, kendisini mahkûm eden papazlara "Siz beni hapse yolluyorsunuz ama Dünya hâlâ Güneş'in etrafında dönüyor." demiştir. Bilimsel keşifler olgunlaşmış ve gelişimlerini tamamlamış olarak doğmazlar ancak zamanla ve iş birliğiyle başarılması mümkün olan bir büyümeleri ve olgunlaşmaları vardır. Bilim insanlarının tartışma ve eleştirileri, bilimsel keşfin bu gelişimini kamçılar ve olgunlaşmaya neden olur. İster tartışma isterse çekişme şeklinde olsun, bu münazara ve fikrî çarpışmalar bilimsel iletişimin önemli bir görüntüsüdür. Bilim insanlarının bu tartışma ve çekişmeyi hakkıyla yapabilmesi için toplumda hür düşünce ortamının kurulması ve ifade özgürlüğünün var olması gereklidir. İfade özgürlüğü, tanım itibarıyla insanların düşündüklerini herhangi bir korku, sindirme veya tehdide maruz bırakmadan dile getirebildiklerinde gelişir. İfade ve fikir özgürlüğü olmayan toplumlarda yaratıcı düşünce olmaz ve eninde sonunda ekonomik gelişme de tıkanır. Bilim insanı ürkektir, ifade özgürlüğü bulamadığı, huzurun olmadığı mekânı hemen terk eder, bazen de yönetimler bilim insanını kendileriyle aynı düşünmediği için cezalandırırlar. Örneğin, İslam bilim tarihçisi, aynı zamanda adına TÜBA tarafından ödül konulan rahmetli Fuat Sezgin Hoca da 27 Mayıs darbesiyle üniversiteden uzaklaştırılan 147'liler arasındadır. Hoca bundan sonra Türkiye'yi terk etmiştir. 27 Mayısçılara göre hoca toplumu anarşi ve kargaşayla geriye götürmeyi amaçlayan bir gruba mensuptu. Yıllar sonra değerli hocamız kendisini uzaklaştıran 27 Mayısçılardan birisi olan Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş'le karşılaşır ve der ki: "Maalesef, her şeyi yanlış yaptınız ama bir şeyi doğru yaptınız, bu da beni memleketten çıkarmış olmanızdır." Hocanın kendi takdiridir ama bu olayda Türkiye'nin kaybettiği kesindir. TÜBA'ya soruyorum: Bugün Türkiye'de benzer durumlar yaşanmamakta mıdır? TÜBA olarak Türkiye'den ayrılan bilim insanları konusunda bir araştırmanız veya en azından bir kaygı bildiriminiz oldu mu? TÜBA'nın Türkiye'deki özgür bilim ortamının gelişmesine ne kadar katkı yapmış olduğunu sorguluyor musunuz? Bu konuda ne gibi girişimlerde bulundunuz? Türkiye'deki bilimsel etik konusunda ne gibi çalışmalar yaptınız ve ne gibi yaptırımlar önerdiniz? Uzun uzun anlatmaya gerek yok ama Türkiye maalesef bilimsel etik açısından en başarısız ülkeler arasında. 2018 yılı performans göstergelerinin 69'unda hedeflere ulaşılamamış, bunun nedenlerini araştırdınız mı?
Gelelim Türkiye Uzay Ajansına. Türkiye Uzay Ajansı 13 Aralık 2018'de kurulmuş. Bir yıl geçti, ne yaptı? "İlk yapacağımız iş millî uzay programı hazırlamak." diye açıklama yapmıştınız. Bu program yayınlandı mı? Neler içeriyor? Yoksa, bu Ajans da eşe dosta iş bulma ajansı mı olacak? 2019 yılı bütçesinde neleri hedefleyip yapamadınız? Gelecek yıl, bütçeyi hangi hedefler için istiyorsunuz? Uzayla ilgili insan kaynağımız ne durumda? İnsan kaynağımızı zenginleştirmek için hangi çalışmaları yapıyorsunuz, yapacaksınız? Ukrayna'yla hangi alanda iş birliği yapılacak, başka ülkelerle de iş birliği girişimleri var mı? Belki çok yeni olduğu için fazla soru olabilir ama gelecek yıl için ciddi hazırlık yapılması gerekiyor.
2020 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)