| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 10.12.2019 |
MHP GRUBU ADINA AHMET ERBAŞ (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra, Kültür ve Turizm Bakanlığının teşkilat yapısında değişikliğe gidilmiş; bununla birlikte, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Yunus Emre Enstitüsüyle birlikte artık sadece turizm ve kültür alanında değil, kamu diplomasisi alanında da önemli bir Bakanlık hâline gelmiştir. Bakanlık, hem yurt içi hem de yurt dışı faaliyetlerinde çok önemli bir pozisyonda bulunmaktadır.
Dünya Turizm Örgütünün verilerine göre, geçen yıl ocak-eylül ayları arasında ülkemizi 37,1 milyon turist ziyaret etmiş, yine 2019 yılının aynı döneminde ise bu rakam 41 milyon 600 bine ulaşmıştır; hedefimiz 50 milyondur. Dünyada en fazla turist çeken 6'ncı ülke, en çok turizm geliri elde eden 14'üncü ülkeyiz. Buradaki hedefimiz ilk 6 arasına girmektir.
Turizmde millîleşmek çok önemlidir. Turizm, gelecek nesillere kültürümüzü aktarmak ve kendimizi başka ülkelere, başka kültürlere anlatmak için en önemli güçtür. Gençlerimizin müze kültürünün oluşmasında sadece deniz, kum, güneş üçlüsü olarak değil, kültür turizmi, şehir turizmi olarak da ülkesini tanıması gerekmektedir. Ayrıca, Türk vatandaşlarının yararlandığı Müze Kart'a herhangi bir zam yapılmadığı için Kültür ve Turizm Bakanımıza teşekkür ediyorum. Millî Saraylar da Müze Kart kapsamına alınıyor. Bunlar millî kültür açısından çok önemlidir.
Bunun yanında, arkeolojik kazıların on iki aya çıkarılması takdir edilecek bir düzenleme olmuştur. Kazıların millîleşmesi ve kendi üniversitelerimiz tarafından yapılması çok önemlidir.
Kış turizmi, şehir turizmi, sağlık turizmi ve gastronomi turizmini artırmalıyız.
Sayın Bakanım, buradan size bir teklifim olacak. Kütahya'da her şeyimiz özelleştirildi, 1923'ten 2004 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti adına ne kadar tesis yapıldıysa büyük bir kısmı özelleştirildi. Ben burada doğruyu ve yanlışı tartışmıyorum. Kütahya, seracılık yapmak istiyor. Kütahya, sanayiyle uğraşmak istiyor. Kütahya, turizm alanında büyümek istiyor çünkü dünyanın ilk borsası kabul edilen Aizanoi Antik Kenti, muhteşem doğasıyla Murat Dağı, Kurtuluş Savaşı'nın en önemli cephesi Dumlupınar, Osmanlı Devleti'nin kurulduğu Domaniç, Ulu Cami'miz, Şaphane Kocaseyfullah Camimiz ile sıcak sularımızın, şifalı termal kaplıcalarımızın hepsi Kütahya'dadır. Sağlık turizmi alanında çalışmalar yapmak istiyoruz. Turizm bölgesi olan Yoncalı'da 220 yataklı fizik tedavi hastanemiz bilinmeyen bir el tarafından önce 100 yataklı hastane olarak değiştirilmiş, şimdi de personel sayısı azaltılmaktadır. Burayı sadece hastane olarak görmeyin. İlimizde turizm bölgesi olan Yoncalı'da turizm alanında faaliyet gösteren oteller ve yapılacak oteller var. Buranın en önemli kısmı, otellerin, satış ve pazarlama sırasında burayı referans olarak göstermesidir.
Sıcak suyumuz hemen hemen bütün ilçelerimizde var. Ben Sayın Turizm Bakanımıza sesleniyorum, teklifim şudur: 3 Aralık'ta Dünya Engelliler Günü nedeniyle hepimiz konuştuk, mesajlar yayınladık. Bütün otellerde, ruhsat alabilmek için, engellilere hizmet eden odalar olmak zorunda ancak hemen hemen hepsi sembolik durumdadır. Sadece onlara özel yapılmış bir otel yoktur. Gelin, her yerinden termal su fışkıran Kütahya'ya sadece engelliler için bir uygulama oteli yapalım. Aynı zamanda burası staj merkezi olsun, Türkiye'de ilk defa.
Başka bir önerim de şudur: Her şehrin gastronomik dokusuna uygun, Bakanlığınızca yapılmış lezzet merkezleri oluşturalım. Bu, tüm şehirlerimiz için yapılmalıdır. Eskişehir'de çiğ böreği, Afyon'da kaymağı, Bursa'da iskenderi, İzmir'de kumruyu, Kütahya'da küp kebabı, sini mantısını, cimciği ve kızılcık tarhanasını tanıtsak, gastronomik tüm ürünleri, yemek kültürünü sergilesek, belediyelerle ortak bir çalışma yürüterek belediyenin gastronomi mekanları açmasını zorunlu hâle getirsek; böylece şehirlerimizde yemekleri ve tüm kültürleriyle yerli ve yabancı turistleri ağırlamış oluruz.
Her yerde söylüyoruz, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya'dır. Şehrimize kuruluş ve kurtuluş müzesi kuralım. Tarihimizden ders almazsak geleceğe nasıl yön verebiliriz?
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; RTÜK'le ilgili değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Anayasa gereği, radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla 1994 yılında kurulan RTÜK, bugünkü yapısına 6112 sayılı Kanun'la kavuşmuştur. Üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen Üst Kurul, idari ve mali özerkliğe sahiptir ve hâlen 676 personelle hizmet vermektedir. Ülkemizde toplamda 1.780 radyo ve televizyon yayını bulunmaktadır. Lisans ücretleri, 6112 sayılı Kanun'un 42'nci maddesinde yapılan bir değişiklikle daha önce altı ayda eşit taksitler hâlinde tahsil edilirken on yıl vadeli olarak alınmaya başlatılmış, bu nedenle Üst Kurul gelirlerinde önemli bir düşüş olmuştur.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; RTÜK, çoğu yurt dışı kaynaklı terör örgütü desteğiyle yapılan Türkiye aleyhindeki yayınlarla da yoğun bir şekilde mücadele etmektedir. Bu yayınlar, en son kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Suriye sınırında gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtı sırasında yoğun olarak dikkat çekmiştir.
RTÜK için bütçeden daha önemli olduğunu düşündüğüm bazı konulara değinmek istiyorum. Buradan senaristlere, yapımcılara, özel radyoculara, dizi, film sektörüne sesleniyorum: Bizim kültürümüz Kutup Yıldızı'dır, bizim kültürümüzü kuyruklu yıldız zannedip yanıp sönen meteorlarla karıştırmayın. Bizler sizler için elimizden geleni yapalım, telif haklarınız için çalışmalar yapalım, 1'inci yıldan sonra tekrarı yayınlanan dizileriniz, filmleriniz için set çalışanlarınıza kadar telif haklarınızı almanız için mücadele edelim, dizi sürelerinin kısaltılmasıyla ilgili mutlaka çalışma yapalım, yapımcıların haklarını gözetelim, sinema işletmecilerinin ve yapımcıların sektörde tekelleşmesini önleyelim, radyo çalışanlarının medya mensubu olmalarına rağmen sarı basın kartı almaları için uğraşalım ama sizler de kültürümüzü doğru yansıtın, aile yapımızı bozmayın. Dünyanın her yerinde yarışma programları var. Bizim ülkemizdeki kadar seviyesiz programlara denk geldiniz mi? "Kaynana, gelin, damat, evlilik, şaklabanlık, aile kavgaları, aşçılık" adları altında yapılan yarışmalarda hakaretler ediliyor. Rating için değer mi? Eski Türk filmlerinde zengin kız, fakir oğlan ya da tam tersi olurdu, ne olursa olsun edep, terbiye olurdu, aile bağlarının önemi anlatılırdı, mahalle kültürüne atıfta bulunulur, derdi olana komşular koşardı "Çocuklar yanlışa düşmesin, başına bir şey gelmesin." diye onları koruyan kollayan esnaf figürleri olurdu. Ne oldu bize? İhanet, yapay bir kültür, yozlaşmış bir ahlak yapısı, bilgisayar oyunu oynar gibi cinayet işleyen bir toplum, her gün kadın cinayeti, her gün çocuk istismarı, saygısızlığı, edepsizliği özgürlük sayan bir güruh oluştu, kendi kültürüne yabancı bir gençlik oluştu. Dizilerde, filmlerde anlatılanlarla, tuhaf senaryolarla Türk milletinin yanlış bir yöne doğru ilerletilmek istendiğini düşünüyorum, DNA'mızla oynandığını düşünüyorum.
Dünyanın en zengin ülkesi olsak ne olur? Memuruna, öğretmenine, doktoruna, polisine, siyasetçisine güvenilmeyecekse ne bütçenin bir önemi kalır ne de yaptığımız siyasetin. Bizim işimiz, temiz ahlak sahibi nesiller yetiştirmek olmalıdır. Önceliğimiz insandan maddeye kaydı, gönül ve zihin medeniyetleri kurmalıyız. Bu konuda derneklere, vakıflara ve sivil toplum kuruluşlarına çok görev düşmektedir. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, bu konuda önemli çalışmalar yapmaktadır, çocuklar için Dede Korkut, Kutadgu Bilig, Nutuk kitaplarını yayımlamıştır, tarihî eserlerimizi, kişiliklerimizi çocuklarımıza aktarmaktadır. Ayrıca, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü de bu konuda ciddi faaliyetler yürütmektedir.
Türk yazarları ve tiyatro eserlerini, yerli dizilere teşviki destekliyoruz. Dizi ve filmlerde Türk mutfağına destek verelim, yöresel güzelliklerimizi çekimlerde kullanalım; kültür budur. En çok ihraç ettiğimiz şey dizilerimizdir, dizilerimizde bu kültür faaliyetlerini destekleyelim. Kültür ve Turizm Bakanlığının en önemli görevi, bünyesinde barındırdığı tüm kurum ve kurullarla kültürümüzü muhafaza
etmek ve kültürümüzü anlatmak olmalıdır.
Bu arada, Uluslararası Emmy Ödüllerinde en iyi erkek oyuncu ödülünü alarak bizleri gururlandıran sanatçımız Sayın Haluk Bilginer'i de bir kez daha bu kürsüden tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken 2020 yılı bütçesinin Türk milletine hayırlı olmasını temenni eder, Gazi Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)