GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:25
Tarih:03.12.2019

MHP GRUBU ADINA AHMET ÖZYÜREK (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve politikada uzlaşma kültürünün önemi: 15 Temmuz sonrası Yenikapı ruhuyla ortaya çıkan, bir çıkar ortaklığından öte millî mutabakat şeklinde gelişen Cumhur İttifakı, milletimizin tamamına yaymak ve güçlü katılımcı bir millî yapı oluşturmak üzere Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi üzerinde uzlaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bölgesel ve uluslararası sorunların her geçen gün kar topu gibi büyüdüğü, dünyada millî devletlerin kendi egemenliklerini temin için mücadele verdiği bir zaman ve tarih diliminde Türkiye'ye ivme kazandıracak yerli ve millî en iyi yönetim modelidir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, çağın ihtiyaç, gerekleri dikkate alınarak belirlenmiş olup Türkiye'nin siyaset geleneklerine, sosyolojik yapısına, kendi dinamiklerine uygun, başını Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ'nin çektiği ve dinamikleri yeni yeni yerleşmeye, oturmaya başlayan siyasette uzlaşma kültürünün ürünüdür.

Türkiye'nin uzun zamandan beri siyasi uzlaşmayı zorunlu kılan problemleri bulunduğu inkâr edilemez bir hakikattir. 12 Eylül 1980 öncesinde kangrenleşen siyasi kaos farklı toplumsal dinamikleri, kesimleri ve katmanları temsil eden parti, kurum ve ideolojiler arasında boğazlaşmaya varmış, ülkeyi iç savaş ortamına sürüklemiştir. Yönetime o dönemde el koyan cuntanın önde gelen isimlerine uluslararası aktörlerce fısıldanan reçeteler ise hastalığı iyileştirmek şöyle dursun daha çok azdırmıştır.

FETÖ ve PKK gibi zararlı örgütler, 12 Eylül sonrasında oluşan toplumsal anaforun yarattığı boşluklar kadar uzlaşma kültürünün yokluğundan da istifade ederek siyaset kurumuna ve devletin bünyesine sızmışlar, husumet ve düşmanlık ikliminin tohumlarını kolayca ekmişlerdir. Türkiye'yi derinden sarsan 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışmasının arkasında, bu sızmaların siyaset kurumunu dayanıksız ve zayıf duruma sokması yatmaktadır.

15 Temmuz kalkışması toplum ve devlet bünyesinde kanserli doku üreten zararlı yapıları yok etmek için siyasette uzlaşma kültürünün taşıdığı hayati önemi göstermiştir. Milliyetçi Hareket Partisi liderimiz Sayın Devlet Bahçeli bunu erken fark etmiştir ve Türkiye'nin uzlaşma kültürüne duyduğu acil ihtiyaçtan hareketle 15 Temmuzdan sonra ülkede siyasi partiler arasında geniş tabanlı bir mutabakatın oluşması için tarihî adımlar atmıştır çünkü Türkiye'nin içerideki ve dışarıdaki meselelerinin çözümü uzlaşma kültürüne yaslanmayı ve onun dinamizminden faydalanmayı zorunlu kılmıştır. Terörle mücadeleden ekonomiye, dış politikadan savunma ve güvenliğe kadar hemen her alanda bu sayede daha güçlü ve hızlı yol alınabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, siyasal desteği geniş bir tabana, millet iradesine dayanan politik uzlaşma kültürünü teamül hâline getirebilecek bir yönetim modeli olarak sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin ekseriyetinin değil, doğrudan halkın tatminkâr çoğunluğunun oylarına dayanmaktadır. Bu iklimde teşekkül eden Cumhur İttifakı Türk siyasi hayatında uzlaşma kültürünü yasalaştıran, partiler arası ittifakları meşru kılan bir iş birliği modeli olmuştur. Bu sayede 24 Haziran 2018 seçimleriyle yeni model hayata geçmiş ve sistem çalışmaya başlamıştır. 15 Temmuz sonrasında AK PARTİ'nin Milliyetçi Hareket Partisiyle siyasi iş birliği, içeride ve dışarıda hem güçlü bir toplumsal direnç oluşmasını sağlamış hem de oyunlarını bozan, caydırıcı bir işlev görmüştür.

Gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse AK PARTİ kurmayları bu konudaki dik duruşlarını sürdürmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi bir güven adası "Ak akçe kara gün içindir." misali zor günlerde yaslanılacak bir melce gibidir. Milliyetçi Hareket Partisinin varlığı sadece kendi seçmenince değil, siyasi yelpazenin öteki dilimleri ve apolitik kesimler tarafından bile politikada güven unsuru olarak görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Cumhur İttifakı'yla ilgili tartışmalar, partilerin gelecek kaygılarından uzak tutulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bir kolluk gücü olarak İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Bu komutanlıklarda görevli personelle ilgili daha önce 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve İç Hizmet Kanunu ile bu komutanlıklara ait kanuni uyarlamalar yapılmaktadır.

İçişleri Bakanlığına bağlı bulunan personelin Millî Savunma Bakanlığı mevzuatına göre çalışmasının sahadaki uygulamalarda sorun oluşturmasının önüne geçilmiş ve daha uygun şartlar bu teklifle oluşturulmuştur. Bu teklifle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı namına okutulan öğrencilere yurt içi hizmet yükümlülüğü getirilmektedir. Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personellerinin zorunlu hizmet süreleri, izin sistemi ve sosyal tesislerine ilişkin düzenlemeler yapılmakla birlikte Emniyet personelinin rütbe ve terfi sisteminde de önemli değişiklikler getiren bu teklif ile (A) ve (B) gurubu emniyet amiri farkı ortadan kaldırılmaktadır. Teklifle dört yıllık fakülte veya yüksekokul mezunu tüm polis amirleri (A) gurubuna alınarak aynı eğitim düzeyindeki bütün amirlerimiz arasında eşitlik sağlanmış olacaktır. Böylece (B) gurubu emniyet amirleri bu teklifle (A) gurubuna geçecektir.

Bu teklifin yasalaşmasıyla beraber başpolislerimizin komiser yardımcısı olabilmesi için aranan yaş ve eğitim şartı ortadan kaldırılarak bu şarta takılan başpolislerimizin mağduriyeti giderilmiştir. Daha önce sadece Emniyet teşkilatı için düzenlenmiş olan taltif sistemi, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün tamamına hitap edecek şekilde genişletilerek ve hakkaniyet ölçüleri de gözetilerek revize edilmiştir. Her şartta cansiparane ve fedakârca görevini yerine getiren kolluk kuvvetlerimizin ödüllendirilmesi gereken her fiilinde bir baba şefkatiyle devletimizin takdir ve teveccühünü ilgili personele ulaştırma gerekliliğinin yasal uygulama zemini oluşturulmuştur. Emniyet teşkilatımızın Çevik Kuvvet biriminde ve diğer personelin il dışı görevlendirmelerinde beslenme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması hususu yeniden düzenlenmekte ve iyileştirmeler yapılmaktadır.

Jandarma Genel Komutanlığı Özel Harekât ek tazminatlarının yetkisi İçişleri Bakanlığına verilerek belirleme süreci hızlandırılmıştır.

Astsubaylıktan subaylığa geçenler için yaş hadleri ihtiyaca cevap verecek şekilde düzenlenmiştir.

Bütün bu düzenlemeler yerinde ve uygun olmakla birlikte, uzman çavuşlarımızın birçok haklı talepleriyle ilgili bir mesafe henüz katedilememiştir. Askerlik sürelerinin kısalmasıyla giderek profesyonel personel sayısı arttırılan Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarında er ve erbaşların yerini uzman erbaşlar doldurmuştur. Ancak uzman çavuşlarımızın özlük hakları ve sosyal haklarıyla ilgili iyileştirme düzenlemesi ne yazık ki devamlı ötelenmektedir. En çok şehit veren, operasyonlarda hep önde olan fakat özlük hakları bakımından mağdur edilen bu kahramanlarımıza hakları tamamen teslim edilmedikçe yapılan bu düzenlemelerin eksiksiz olduğundan bahsedemeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer önemli husus, güney sınırlarımızdaki ve Orta Doğu ülkelerindeki iç karışıklıklar ve yaşanan insanlık dramları sebebiyle ülkemizi güvenli liman olarak gören göçmenlerimizin varlığıdır. Afganistan, İran, Pakistan gibi doğu ülkelerinden çeşitli sebeplerle ülkemize düzensiz göçler yoğun bir şekilde devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi coğrafi kısıtlama şartı konularak imzalandığı için Avrupa Konseyi üyesi olmayan bir ülkeden gelenlere mülteci statüsü verilmemektedir. Yasal göçmen vizesini, pasaportunu alıp gelen; ikamet izni, sağlık sigortası bulunan ve adresi belli olan göçmen sayısı hâlihazırda 1 milyonu aşmış. Güncel rakam olarak 3 milyon 984 bin Suriyeli geçici koruma altında ülkemizde misafirdir.

İçişleri Bakanlığımız, bu göç yoğunluğuyla, Göç İdaresi bünyesinde 3.500 personelle 24 ilde bulunan geri gönderme merkezleri ve 7 kampla mücadele etmektedir. Tabii, bu düzensiz göçlerin bir kısmı yasa dışı örgüt ve organizasyonların eliyle yapılmakta, yeni bir hayat umuduyla yola çıkan insanlar birikimlerini bu çetelere kaptırarak bir dram öyküsü yaşamaktadırlar.

Bu bağlamda, konuyla alakalı yenilikler barındıran teklifte düzenlenen konuları dile getirmek gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ülkemizden gönüllü ayrılmak isteyen yabancıların işlerini kolaylaştırmak ve hızlandırmak adına birtakım yenilikler bu kanunla getirilmektedir. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarıyla daha hızlı ve etkili mücadele için bu suçlar "katalog suçlar" kapsamına alınmaktadır. Vize serbestisinden faydalanarak ülkemize giren ve ülkemiz için tehdit oluşturan şahıslara yurda giriş yasağı getirilerek tedbirleri artırmak adına önemli bir adım atılmıştır. En fazla bir yıl sürelerle verilebilen insani ikamet izninde süre belirleme yetkisinin Bakanlığımıza verilmesi ve sınır dışı etme kararlarına itiraz suresinin on beş günden yedi güne indirilmesiyle süreç kısaltılmış olacaktır. Yasal giriş-çıkış hükümlerini ihlal edenler hakkında sınır dışı edilme kararının alınmasına olanak sağlanmaktadır. Uluslararası koruma başvurularının hızlı sonuçlandırılabilmesi için yetki genel müdürlükten valiliklere aktarılmıştır. Uluslararası koruma statüsü başvuru sahiplerine uygulanan genel sağlık sigortası bir yılla sınırlandırılmakta olup son olarak refakatsiz çocuk göçmenlerin geri gönderme merkezlerinde tutulması uygulamasından vazgeçilmesi konusu da bu teklifle nihai sonuca varacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

AHMET ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifiyle yapılan değişikliklerin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, değişikliklerin herkes adına memnun edici olmasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)