| Konu: | Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 21.11.2019 |
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Vallahi size getirdim balı.
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Size bal getirdim, biraz tatlı olsun, tatlı konuşalım diye. Ama bu bal, vallahi bizim kantinde satılıyor, pek çoğunuz da almışsınızdır, inşallah aldınız ve yediniz, yemediyseniz tavsiye ederim, mutlaka alın, yiyin. Neden mi? Bu bal, bir buçuk aydır orada satılıyor -daha önce de satılıyor da- ama bir buçuk aydır da Tarım ve Orman Bakanlığının hileli ballar listesinde. Afiyet olsun. Hileli malları, hileli balları Meclise kadar soktunuz. Yani on beş gün önce buraya getirdik, dedik ki: "Gelin, ya, şu hile hurda işiyle ilgili bir araştırma önergesi verelim, verdik, araştıralım, gelin şunlara bir çare arayalım." Dediniz ki: "Hayır, biz hileli bal yemeye devam edeceğiz." Vallahi siz yiyin, afiyet olsun.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Size satmak için getirdik.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - 1.211 çeşit gıda maddesi var Bakanlığın açıklamasına göre hileli. Afiyet olsun, yiyin AK PARTİ'liler, milletvekilleri.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - AK PARTİ'lilere satmıyorlar, size satıyorlar.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Ama 82 milyonun suçu ne be Müslüman, 82 milyonun suçu ne? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Ah, ah, ah, ah! Bir zaman Tayyip Bey öyle derdi, "Ah, ah!" diye, ben de size diyorum: Ah, ah! Balları yiyin, keyfinize bakın.
Evet, şimdi gelelim şu vergi işine, İbiş hikâyesine gelelim, akşamın bu vaktinde size bir İbiş hikâyesi anlatalım, güzel güzel konuşalım. Eski zamanların birinde padişahın hazinesi bizim hazine gibi boşalmış. Har vurup harman savurmuşlar. Saraya düzinelerle at almışlar -araba alamamışlar- çalgı çengi, yiyip içip keyiflerine bakmışlar. Sonunda hazine tamtakır. Padişah demiş ki: "Ya, ne olacak?" Vezirlerden biri demiş ki: "Bir yolu var Sayın Padişahım." "Ne var?" "Yine halktan vergi toplayalım, başka yolu yok." Sultan diyor ki: "Ya, olur mu?" Padişah kızıyor, "Ya, kardeşim bugüne kadar iğneye ipliğe ne varsa zam yaptık -o tabii, böyle "iğne iplik" demiyor, "ota tezeğe" filan diyor- şimdi neye yapacağız, bir şey kalmadı." Ama akıllı vezirlerin biri bir çare buluyor, diyor ki: "Bir çare buldum padişahım." "Nedir?" "Şimdi, adı İbiş olandan, başı kel olandan, pazarda horoz satandan, bir de kılıbık olandan vergi alalım." diyor. Padişah düşünüyor, pek hoşuna gidiyor. Diyor ki: "Ya, tamam!" Emir buyuruyor, diyor ki: "Efendim, adı İbiş olan, başı kel olan, pazarda horoz satan, bir de kılıbık olan erkeklerden vergi alalım." Tabii, gariban bir köylü pazara geliyor. Bir garip, tavuğu var veya çilli horozu var; satıyor, satmaya kalkıyor. Satarken biri diyor ki...
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Baştan anlat, anlamadım.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Anlamadın mı? Türkçen yok mu?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Anlatamadın.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Anlatayım: Çilli horoz var. Çilli horoz...
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sen ayrımcılık yapıyorsun ama. "Erkekler" dedin, ayrımcılık yapıyorsun. Kadınlar da olabilir pazarda.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Hayır, erkekler satıyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Pazarda kadın da olabilir ama.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Burada kadın yok, kadınlar gelmemiş pazara.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Hikâye mi, masal mı bu?
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Ya, masal. İyi dinleyin.
Şimdi, 4 çilli horozu 4 akçeye bir vatandaş alıyor. Alıyor amma, efendim, padişahın memurları horoz satıldığını görüyor. Hemen geliyor, diyor ki köylüye: "Ver bakalım 1 akçe." Diyor ki: "Ya, ne akçesi? Ben bu aldığım akçelerle eve ihtiyaç alacağım, hanımıma pabuç alacağım." "Yoo, olmaz." diyor, itiraz ediyor. Amma, gel gelelim, itirazını dinleyen yok. Bunun üzerine İbiş diyor ki: "Vermem." Verirsin, alırsın derken bu defa tartışma uzuyor. Uzayınca oradan biri diyor ki: "Yahu İbiş, anlaş ya, ver 1 akçeyi kurtul." Amaan! Diyorlar ki: "Ya, senin adın da İbiş. Oldu borcun 2 akçe." "Yahu, ne yapacağım ben şimdi? Nasıl veririm 2 akçeyi?" diyor, yine itiraz ediyor. 2 akçeye çıkınca, İbiş bu vergiye de itiraz ediyor ve o padişahın memurlarından kaçmaya kalkıyor. Kaçarken takke düşüyor. İbiş kel mi? Hadi, kel! Etti mi 3 akçe? Diyorlar ki: "3 akçe alacağız." "Yahu, etmeyin, kurbanınız olayım. Ben nasıl gideceğim eve? Benim hanım eve katmaz, benim çanıma ot tıkar." diyor. "Ooh, sen bir de kılıbıksın! Yandın, ver hepsini!" diyorlar.
İşte, AK PARTİ'li kardeşlerim, memleketi bu hâle getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bir dakika daha verir misiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Süre bitti, masal bitmedi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Nerede gülecektik, nerede?
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - 82 milyonu İbiş'e çevirdiniz ama siz maşallah çok iyisiniz, hiçbir sıkıntınız yok.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hakaret etme!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bir havadan vergi almıyorsunuz, bir havamızdan. Yarın çıkacaksınız, adı İbiş olandan da tavuk satandan da kel olandan da herkesten de vergi alacaksınız. Hiç mi insafınız yok ya! Allah'tan korkun ya! Yapmayın bunları ya!
Hadi bakalım, hoşça kalın İbiş hikâyesiyle. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)