| Konu: | Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 20.11.2019 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu, ülkemizin tüm işçilerini, emekçilerini, alın teriyle yaşayan herkesi sevgi ve saygıyla yürekten selamlıyorum.
Baştan söyleyelim, yine vatandaşın sırtına yük olacak, cebindeki son kuruşu da almayı hedefleyen bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Kanunu elime alınca... Değerli arkadaşlar, ben Almanya'da işçi bir ailenin çocuğu olarak doğdum. O zaman böyle internet, uydu televizyonu falan yok, Türkiye'yle bütün bağımız VHS video kasetleriydi. O yüzden iddialıyımdır yani 80'li, 90'lı yıllar arası Türkiye'de çekilmiş her filmi üçer beşer kere seyretmişimdir. Şimdi, bu kanunu elime alınca aklıma rahmetli Sadri Alışık'ın Şalvar Bank diye bir filmi var, o geldi. Bilir misiniz filmi bilmiyorum, böyle elini her cebine attığında para çıkar. Bu kanun da aslında bize şunu söylüyor. Saraydakiler bu Meclisi şalvar bank zannediyor yani buraya her kanun attıklarında para çıkacak, her kanun attıklarında para çıkacak. Onlar da o parayı alacaklar, eşe, dosta, yandaşa peşkeş çekecekler. Gerçekten bu kanun bunun dışında sanki hiçbir şey söylemiyor. Hani keşke hayat böyle Sadri Alışık filmleri kadar temiz ve saf olsa ama üzülerek söylüyorum -bir buçuk yıldır bu Parlamentodayım- neredeyse bankamatiğe çevirdiniz Parlamentoyu. Sürekli, halkın cebindeki son kuruşu da alıp yandaşa verelim diye uğraşıyorsunuz.
Şimdi, boş mu konuşuyoruz; bakın, rakam söyleyeyim size: On yedi yılda 1 trilyon 100 milyar dolar para patronlara aktarılmış. Bedava araziler var, "SSK prim ödemeleri" diye sözde, İşsizlik Fonu'ndan güvence aktarımları var, kredi bulamazsa Garanti Fonu var; say say bitmiyor yani sanki babanızın parasını dağıtıyorsunuz bu patronlara. Gerçekten sormak istiyorum: Ya hangi hakla veriyorsunuz bu parayı? Bu parayı size emanet edenlerin yüzüne nasıl bakacaksınız diye sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, eğer hani bir umut yaptığının farkında olmayan varsa bu suça ortak olmayın demek istiyorum. Bakın, Türkiye'deki servet dağılımını gösteren grafiğe bir bakın: Şu en zengin yüzde 10, iktidara geldiğiniz günden bugüne her yıl yüzde 68 almış, yüzde 70 almış, yüzde 72 almış, yüzde 73 almış, yüzde 81'e kadar çıkartmışsınız, aşağıdakiler ise, geriye kalan yüzde 90, hepimiz her yıl bu servetten daha az almışız. Başka grafikler de var.
Değerli arkadaşlar, ortalama yüzde 4,5 büyümüşüz, hadi sevinin, yüzde 4,5 büyüdük diye. Cumhuriyet tarihinin ortalaması yüzde 5. Bizim gibi ülkeler, AKP'nin iktidarda olduğu dönemde, dünyada ortalama yüzde 8 büyümüşler. Büyümüşüz de bu büyümeden emekçilere, alın teriyle yaşayanlara hiçbir şey düşmemiş; anca ara sıra enflasyon oranında, bazen altında zam yapılmış. Bu arada ne olmuş? Patronların kurumlar vergisi yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşmüş, işçilerden alınan ortalama gelir vergisi yüzde 5 artmış yani patronlar sizin sayenizde yüzde 10 daha az vergi öderken işçiler yüzde 5 daha fazla vergi ödemişler. Ve bugün geldiğimiz noktada durum şu: Emekçiler, alın teriyle yaşayan insanlar, daha maaşlarını almadan, bu ülkede patronların ödediği vergiden yüzde 30 daha fazla ödüyor sayenizde.
Şimdi, bu ara tutturmuşlar "Vergiyi tabana yayalım." "Vergiyi tabana yayalım." diye sürekli aynı lafı ediyorlar. Arkadaşlar, tabanı ezdiniz. Eğer utanmanız varsa şuna bakın: Vatandaşı o hâle getirdiniz ki böbreğini satıyor. Daha neyini alacaksınız vatandaşın? Bak, bugün çıkarttım bunları. Yoksulluktan borcum var diye acil böbrek satan bir ülke yarattınız. "Sahibinden satılık böbrek." diyor ya. Hem de diyor ki: "Sağlıklıyım, sorunum yok, borcum var." Başka bir tanesi arkadaşlar, aile kendi içinde oturmuş konuşmuş, aile üyelerinden bir tanesi alkol, sigara tüketiyormuş, "O satmasın böbreğini, onunki para etmez, sağlıklı olan böbreğini satsın." diyor. Memleketin geldiği hâle bakın.
Şimdi, tabii, siz de biliyorsunuz doğrusunun ne olduğunu. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almak gerekir. O yüzden, bu kanun teklifi de o yandaş sayfalarda, yandaş televizyonlarda büyük bir devrim, "Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak." diye pazarlanıyor.
Şimdi, Allah aşkına birisi elini vicdanına götürsün ve göstersin. Bu kanun teklifinde az çalışanın hangi vergisini düşürüyorsunuz? Kanun teklifi içerisinde, bu kadar madde içerisinde sizin sayenizde bir tane daha az vergi verecek yoksul insan var mı? Tabii ki yok. Öbür taraftan, somut, eğer bu söylediğinize inanıyorsanız, eğer bu söylediğinizin doğru olduğu konusunda ısrarcıysanız bakın, ben size yapılması gerekeni söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bir cümleyle toparlayacağım Başkanım.
BAŞKAN - Toparlayın.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Eğer gerçekten vergi adaleti sağlamak istiyorsanız az kazanandan az, çok kazanandan çok alacaksınız. Buyurun, hodri meydan, servet vergisi çıkaralım. Servet vergisi çıkaralım, çok kazanandan, sayenizde zengin olanlardan o servetlerinin vergisini alalım; şatafata, lükse, sefahate gitmesin para, millî gelire kaydolsun. Alın size bir hodri meydan daha; asgari ücretliden vergi almayalım, asgari ücreti tümden vergi dışı bırakalım. Temel tüketim malzemelerini, suyu vergi dışı bırakalım, ekmeği vergi dışı bırakalım. Adalet midir ya? Milyarlarca lira alan insanla 2 bin lirayla yaşamak zorunda olan ekmek aldığında aynı vergiyi ödüyor.
Eğer gerçekten çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınacaksa yapılması gereken bellidir. Bunu yaparsak EYT'linin sorununu da çözeriz, atanamayan öğretmeni de atarız, sözleşmeli öğretmene de iş buluruz, gençler ülkeden kaçmaz, insanlar böbreğini satmaz, hep beraber huzurlu bir ülkede yaşarız diyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)