| Konu: | Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 23.10.2019 |
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı, Üçüncü Yasama Yılı... 104 sıra sayılı Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz Türk milletini ve yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Teklif, Gümrük Kanunu'nun idari para cezalarına ilişkin usul hükümleri ve ceza miktarlarının günümüz ekonomik koşullarına göre değerlendirilmesi, ithalatçı ve ihracatçıların mali yükünü azaltacak şekilde idari para cezalarında gerekli güncellemelerin yapılması, gümrük mevzuatına aykırı hareketleri idare tarafından tespit edilmeden durumlarını beyan edenlere yönelik olan etkin pişmanlık mekanizması kapsamının genişletilmesi ve bu kapsamdaki kişilerin cezalarının indirimli şekilde uygulanması ve gümrük idarelerinin, gümrük işlemlerinden doğacak vergilerin alınmasını sağlamak ve söz konusu vergi tutarının yüzde 20 fazlasıyla teminat almasını düzenlemektedir. Yasanın bütününe Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu bakıyoruz.
Tabii, uygulamada karşılaşılan, özellikle ihracatla ve ithalatla ilgili olan bazı problemleri de buradan paylaşmak istiyorum.
1990'lı yıllarda Mersin, serbest bölge ilan edildi, Antalya turizm bölgesi ilan edildi. Ama serbest bölgede, normalde serbest ticaretin yapılabildiği bir bölgede istenilen manada bir gelişme olmadı. Mersin, serbest bölgeyle ilgili birçok sorunla karşı karşıya. Öncelikle, serbest bölgede ticaret yapan birçok firma, zamanında izin verilip binalar yapılmasına rağmen, daha sonradan kıyı şeridi içerisinde kalması, ruhsatlarında birçok sorunun yaşanması, buradaki işletmecilerin birçoğunun malları olmasına rağmen tapu alamaması ve bunları ipotekte, teminatta kullanamaması ve aynı zamanda da ticarette yaşanan birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalıyor.
Geçtiğimiz yıllarda, bu kürsüden gündeme getirdiğimiz konu, özellikle akaryakıt sektörüyle ilgili, ana dağıtıcıların depolarında otomasyon sistemi ve kamera sisteminin kurulmasıyla ilgili çünkü bayilerde yıllar önce kurulmasına rağmen ana dağıtım firmalarında kurulmamıştı. Akaryakıtla ilgili kısmı çözüldü. Yalnız şu anda LPG'yle ilgili aynı sorun akaryakıt sektöründe devam etmektedir. Ana dağıtım firmalarında LPG'yle ilgili otomasyon sistemi ve kamera sistemi yoktur. Dağıtıcılarda olmasına rağmen ana dağıtım firmalarında olmaması da haksız kazanç sağlayan, bir şekilde kaçakçılık yapan veya vergisini düzgün ödemeyen, devlete zarar veren kişiler tarafından olumsuz olarak kullanılabilmektedir. Bunu seyahat ederken herhangi bir petrol istasyonuna girdiğinizde rahatlıkla görebiliyorsunuz. Petrol istasyonları arasında normalde çıkışın aynı yerde olması gerekiyor. Akaryakıtın ATAŞ'tan ya da İzmir'den, Aliağa'dan, değişik yerlerden aynı şartlarda çıkış yapması gerekiyor ama bir resmî kurum ihale yaptığı zaman, ATAŞ'taki akaryakıt çıkış fiyatının çok altında fiyatlara bazı dağıtım firmalarının teklif verebildiğini görmekteyiz. En büyük kaçakçılığın yapıldığı sektör akaryakıt sektörü ve burada da bunlar artık geçmişte olduğu gibi atlarla, eşeklerle yapılmıyor, bunlar gemilerle veya petrol boru hatlarından bir şekilde yapılan kaçakçılıkla yapılıyor. Bununla etkin mücadele edilmesi... Çünkü gerçekten en çok haksız kazanç sağlanan sektör akaryakıt sektörü.
Tabii, burada, verilen akaryakıt istasyonlarının ruhsatlarında da çok ciddi problemlerle karşı karşıyayız. Ankara'dan çıkın, Adana'ya kadar, giderken adım başı bir petrol istasyonuyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Normalde şehir içi 1 kilometre, şehirler arasında 10 kilometre aralıkla petrol istasyonu olması gerekiyor ama nasıl oluyor da ticaret il müdürlükleri 100 metre, 200 metre arayla petrol istasyonlarına ruhsat verebiliyorlar? Bir kısmı geçmişten, müktesep hak diyoruz ama hâlâ çok sayıda yeni petrol istasyonunun açıldığını görmekteyiz. Bununla ilgili denetimin mutlaka artırılması gerekmektedir.
Yine, ayrıca, özellikle Mersin'den, Antalya'dan Irak'a yapılan ihracatta ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Irak kafasına göre gümrük vergisi koymakta, kafasına göre yasak koymakta. Belli dönemlerde Türkiye'den yapılan özellikle yaş sebze, meyve ihracatında ton başına 300 dolara kadar gümrük vergisi koyuyor ama İran'dan aynı ürünün girmesi gümrüksüz olarak sağlanıyor ve dolaylı olarak İran üzerinden de diğer Türki Cumhuriyetlerden ya da başka ülkelerden gelen ürünler aynı şekilde Irak'a girebiliyor. Bakanlık, mutlaka, Irak'la yapılan ticaretle ilgili -çünkü bizim bölgemizdeki ihracatın büyük bir kısmı Irak üzerinden oluyor- gerekli görüşmeleri yaparak ithalatta ve ihracatta yaşanan bu sıkıntıları çözmek için gerekli mücadeleyi yapmalıdır.
İthalatta da belli dönemlerde kaldırılan gümrük vergileri... En son, sarımsak ithalatında olduğu gibi burada da bazen bazı firmalar uyanıklık yapıp, daha buradan bu gümrük vergisindeki indirim sağlanmadan gidip gerekli altyapıyı oluşturarak yasanın çıktığı gün sınırlarımıza tırları dayayabilmektedir. Mutlaka içeriden bilgi akışı oluyor, bilgi sızıyor ve bazı insanlar Türkiye'de yaşanan bu sıkıntıdan dolayı haksız kazanç sağlama yoluna gidebiliyor.
Önceki yıllarda yine bölgemizden yapılan ihracata verilen DFİF destekleri maalesef kaldırılmıştır. İhracatçıya ton başına 100 dolara kadar verilen, daha sonra 200 TL, sonra 100 TL, sonra 50 TL gibi rakamlara düşürülen DFİF desteklerinin şu anda ne olacağı belli değil, DFİF desteği yok. Dolayısıyla, özellikle narenciye sektöründe bu, gerçekten ihracatçının ve üreticinin çok lehine olan bir durumdu. Şu anda bu noktada ciddi bir beklenti var ve ciddi bir de sıkıntı yaşanıyor. Bununla ilgili de mutlaka belirli düzenlemelerin yapılması lazım.
Tabii, konuşmamın son kısmında da Mersin'de yaşanan büyük bir problemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tabii, seçimlerde Mersin Büyükşehir Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kazanıldı. Seçimlerden sonraki süreçte de... Milletin tercihi tabii, hepimizin bu sonuçlara saygı duyma mecburiyeti var ama artık Mersin'de Büyükşehir Belediyesi, Belediyede çalışan işçilerimize... "İşçinin hakkını hukukunu savunacağız; ekmeğinde, işinde aşında olan hiç kimseyi işinden etmeyeceğiz. Namus, şeref sözü veriyoruz." diye milletten oy alan Belediye, maalesef yüzlerce -artık bu rakamlar yüzlerle ifade ediliyor- insanımızı bugün işten çıkarıyor, kapının önüne koyuyor. İşten çıkarma şekli de şu: İnsanlara önce diyorlar ki: "Performansınız düşük." Yeni bir cihaz bulmuşlar, insanların performansını ölçüyor. Hayatında hiç tutanak yememiş, işine geç kalmamış, her gün mesaisine gitmiş insanlara önce soruşturma açıyorlar, bir gün sonra da bir cep telefonu mesajıyla "İş akdiniz feshedilmiştir. Tazminatsız olarak işten çıkarıldınız." diye bir tebligat yapılıyor. Tabii, bu insanlar mahkemeye gidiyorlar, mahkeme süreci aylar alacak muhtemelen ama mahkeme süreci devam ettiği için başka bir işte çalışabilme şansları yok bunların, başka bir işe girebilme şansları yok. Yüzlerce insan, bazıları, Tarsus'taki Anamur'a, Anamur'daki Mut'a, Mut'taki başka bir ilçeye, mobbing, sürgün, bunlar da yoğun bir şekilde devam ediyor.
Ben buradan Sayın İçişleri Bakanına ve Çalışma Bakanına çağrıda bulunuyorum. Mersin'de yaşanan, Belediyede yaşanan bu işçi kıyımına son vermek için ivedi olarak Mersin'e müfettişler gönderilmesini ve bu işçilerin gerçekten performansları mı düşük, işe mi gelmediler, başka bir sıkıntıları mı var; bunların araştırılarak bir karar alınmasını ve -geç gelen adalet, adalet değil- bu hukuksuzluğa bir an önce son verilerek bu insanların işlerine iade edilmelerini bekliyoruz.
Tabii, aslında, taşeron yasasıyla, kanunla bu işçilerin haklarının korunması gerekiyordu ama maalesef şu anda yasadaki boşluktan da Belediye Başkanı faydalanıyor ve hiç kimseye hiçbir şey sorulmadan, bir cep telefonu mesajıyla insanların işine son veriliyor.
Ben buradan bütün siyasi partilerden -ekmeğin siyaseti olmaz- ekmek mücadelesi veren, Mersin'de yaşayan her bir işçinin yanında olmalarını talep ediyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - KHK'yle son verilenler daha mı az?
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Bunu siyaset için söylemiyoruz. Başka CHP'li belediyeler de var, bunlarda aynı uygulamayı görmediğimiz yerler de var ama Mersin'de yaşanan bu dramı da hepiniz görün. Dün şöyle oldu, öbür gün böyle oldu, önceki belediye de böyle yaptı... Kim yaptıysa yanlış yapmıştır. 2 bin lira maaş alan bir insanın ekmeğiyle oynamayı hiç kimse izah edemez. Bunu Mersin halkına da Türk halkına da hiç kimsenin izah etmesi mümkün değil. Ben buradan yapılan yanlıştan bir an önce dönülmesini talep ediyorum, bu işçilerin hakkının hukukunun korunmasını talep ediyorum.
Bazen şu örneklerle de karşılaşabiliyoruz: MHP döneminde işe girmiş, bunlar siyasi olarak çıkarılıyor -başka bir gerekçesi yok- ondan sonra araştırılıyor, belki MHP'li değil işe giren MHP döneminde girmesine rağmen, daha sonra CHP'den hatırlı dostlar devreye konuluyor ve bu insanlar aynı Belediyede bir hafta önce çıkış aldıkları işe yeniden geri dönebiliyor arkadaşlar. Bunların hepsi de bizde belgeli. Fişleme var, mobbing var, baskı var, işçi kıyımı var.
Hepinizin desteğini bekliyor, saygılar sunuyorum (MHP sıralarından alkışlar)