GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:15.10.2019

AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama yılındaki ilk konuşmamda yüce Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeyinde başlattığı operasyon en önemli gündemimiz. Millet olarak dileğimiz odur ki Allah ordumuzu muzaffer etsin, tek evladımızın, askerimizin kanı akmasın, canı yanmasın. Dualarımız ve var olan her şeyimiz onlaradır.

Maalesef, şehitlerimiz var, Allah rahmet eylesin. Milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

Senelerdir PKK terörü kan ve gözyaşı döküyor. Daha evvel olduğu gibi Silahlı Kuvvetlerimizle, güvenlik güçlerimizle, Türk'üyle Kürt'üyle, kadınıyla erkeğiyle Türk milleti olarak bunu da aşarız biz, kimsenin kuşkusu olmasın.

Her dakika attığı "tweet"lerle dünyanın ayarlarıyla oynayan Amerikan Başkanının yaptığı açıklama nedeniyle şunun altını çizmek istiyorum: Operasyon yapılan, Suriye'nin kuzeyinde yerleşik ve devlet kurma hayaliyle kan döken PKK ve uzantılarıdır, devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan Kürt kardeşlerimiz değildir. Türkiye'yi yönetenler uluslararası kamuoyuna ve milletimize bunu daha net anlatmalıdırlar ve dışarıdan yapılan hadsiz açıklamalarla şanlı tarihimizde hiç olmadığımız kadar küçük düşürülmemize artık fırsat vermemelidirler. Kınamalar olduktan sonra anlatmaya çalışmak ne kadar fayda eder, ne sağlar, bilmiyorum ama haklı olmak yetmez, haklılığınızı anlatacaksınız, iyi anlatacaksınız. Bu da uluslararası diplomasiyi iyi işletmekle ancak mümkün.

Bir önemli husus da dış medyada yer bulan "IŞİD bölgede canlanacak." iddiası. Bu, diplomatik yolla çürütülmeli. Uzun vadeli, yeni ve içinden çıkılmaz sorunlar yumağına ülkemiz sokulmamalı.

Bu kürsüden yirmi bir sene evvel 1 Ekimde Cumhurbaşkanı Demirel konuşuyor, diyor ki: "Suriye, Türkiye'ye karşı açık bir husumet politikası izlemekte ve PKK terör örgütüne destek sağlamayı sürdürmektedir. Suriye'ye karşı müdahale hakkımızı saklı tutmaktayız ve sabrımızın taştığını dünyaya ilan etmek istiyorum." Ve sonuç, diplomasi işletildi, Öcalan 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarıldı -yüz otuz gün süren bir kovalamaca bu- ve Amerika Türkiye'ye destek oldu. Ecevit Başbakan, Demirel Cumhurbaşkanıydı, Türkiye diplomasisini iyi çalıştırdı ve Türkiye'nin gücünü dünyaya en iyi şekilde anlattı. Elebaşı, bölücü başı Kenya'da teslim edildi. On beş yıl sürdürülen mücadele sonunda çok önemli bir adım atılmış oldu, terör neredeyse sıfıra inmişti. Süreç iyi yönetilmiştir değerli arkadaşlarım. Aynı Demirel, yeri geldi, Kıbrıs'a uygulanan silah ambargosu üzerine 25 Temmuz 1975'te Amerikan üs ve tesislerini kapattı. 21 üs ve tesiste 5 bin asker ve sivil bulunuyordu, kapı dışarı edildiler ve Kıbrıs çıkarmasından ambargo altında dünyadan dışlanmış bir Türkiye vardı ve o Türkiye, Bakanlar Kurulunun aldığı kararla Amerika'yı sözde değil, icraatıyla kapı dışarı etmişti. 1978'de ambargo kararı kalkmasına rağmen üs ve tesisler hiç açılmadı, ta ki 12 Eylül müdahalecileri göreve gelinceye kadar.

Değerli milletvekilleri, o günden bugüne nasıl gelindi? Elebaşı nasıl oldu da seçim sürecinin içine kadar dâhil edildi? Bizler bu memleketin, cumhuriyetimizin ve vatanımızın ne pahasına olursa olsun gönüllü bekçileriyiz. Ordumuzun ve tezkeremizin arkasındayız. Ancak bu sorumluluğumuz gereği yarın neyin, neden yapıldığının ve sonuçlarının hesabını sormayacağımız anlamına gelmez. Varsa bir sorun bugünlere nasıl gelinmiştir, zihinlerde en ufak bir şüphe kalmayacak şekilde bunlar anlatılmalıdır.

Niyetim, ilk konuşmamda, nerede kalmıştır diyerek geçen sene seçim vaadi olarak milletimize sunduğunuz ancak tutmadığınız sözlerinizi hatırlatmaktı. Önümüze gelen yargı reformu paketi özelinde bunu anlatacaktım. Çünkü bizim, önceki yasama yılını kapatıp yeni yasama yılını açıncaya kadar sorunlarımız durmadı, katbekat arttı. Ülkemizin bugün çok sorunu olduğu doğru, yapılan pek çok yanlışla bugüne gelindiği de doğru. Milletimiz ekonomik anlamda tarihin en sıkıntılı dönemini yaşarken yepyeni bir gündemle Meclisimiz açıldı. Kaygı toplumsal bir hastalık olarak gündemi meşgul ediyor ve buradan, ekranları başında izleyen ve derdim var diyen tüm vatandaşlara seslenmek istiyorum: Kararıp kalmayınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bağlayın lütfen sözlerinizi Sayın Cesur.

Buyurun.

AYLİN CESUR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Kuvvetler ayrılığı tarihte tozlu raflara kaldırılmış gibi görünse de bizler milletimizin huzurunda ve görevimizin başındayız, sözlerin tutulmasının takipçisiyiz. Bugünleri getirenler çıkaramazsa biz çıkaracağız, kuşkunuz olmasın. İyi yönetimin şartları var elbette ve en önemli şartı, rejimin işlemesi ve demokrasinin kurumları ve kurallarıyla işletilmesi. Yargı reformu diye sunduğunuz bu düzenlemelerle kanser hastasına belki serum takarsınız, daha fazla ileriye gidemezsiniz, benden söylemesi. Her getirdiğiniz kanunda Anayasa'ya aykırı olduğunu beyan ettiğimiz pek çok unsuru görmezden geliyorsunuz ve çoğunluk bizde nasıl olsa diyerek geçiriyorsunuz yasaları ancak bu, Anayasa'yı çiğnemek... Yargıyı konuşalım, konuşmaya devam edelim, iyi ve doğruyu buluncaya kadar konuşalım; yeter ki gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır, vicdanlarımız kullanılmamış olmasın değerli arkadaşlarım.

Bu düzenlemeyle, hukuk fakültesini bitiren ve mesleğe yeni atılan genç avukatlara ne soracaksınız ve onları eleyeceksiniz bilmiyorum ama huzuru mahşerde sorulacak soru belli: Hayatın boyunca kul hakkı yedin mi, adil ve vicdanlı olabildin mi?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)