GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:4
Tarih:09.10.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, harekâta katılan askerlerimize başarı diliyorum ve sağ salim dönmeleri duasıyla buradan dileklerimizi iletiyorum.

Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında partim adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Türkkan ve diğer konuşmacılar, hatipler, bugün yargının içinde bulunduğu durumu çok güzel ifade ettiler. Ben ayrıca o konulara girmek istemiyorum çünkü hatırlatmak istiyorum, 26/12/2018 tarihinde Sayın Bakan bir yargı reformu ihtiyacından söz etmişti bir yemek davetinde bir sunum yapmıştı ve şu sözleri söyledi, şöyle başlamıştı: "Büyük bir ihtiyaç var yargı reformuna çünkü özgürlükler kapsamında, insan hakları kapsamında sorunlarımız var, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda sorunlarımız var ve de yargının güvenirlilik sorunu var. Ayrıca İnsan Hakları Mahkemesine uyum sorunlarımız var." Ben de "Yargı reformunu bunun için mi yapıyoruz Sayın Bakan? Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hak ve özgürlükler konusunda Anayasa'mızda yeterli güvence varken bu yargı reformu nasıl olabilir?" demiştim ilk söz olarak. Geçen gün de Adalet Komisyonunda, eğer gerçekten bir yargı reformu yapılması düşünülüyorsa bunun Anayasa'dan başlaması gerektiğini hatırlatmıştım.

Yalnız Sayın Bakanın ve 30 Mayıs 2019 tarihinde Cumhurbaşkanının Külliye'deki ifadeleri yargıdaki sorunların bir itirafıdır. Yani yargı hem bağımsızlık ve tarafsızlık itibarıyla hem yıpranmışlığı itibarıyla hem de hak ve özgürlükler, düşünce ve fikir açıklama konusunda ciddi zaaflar olduğunun bir itirafıdır. Ama bunu çözmek, bu benim "torba yasa" diye nitelediğim bu 15 kanunda yapılan değişiklikle bunu çözmek mümkün değildir. Biz -tekrar etmek istiyorum- sorunları doğru tespit, teşhis edersek sorunları çözebiliriz ama şu tartışmalara baktığımız zaman bu tartışmaların sürüp gideceğini hepimiz biliyoruz çünkü sorunun etrafında dolaşıyoruz. Eğer hak ve özgürlükler konusunda siz bunu geliştirmek istiyorsanız, hak ve özgürlükleri güvenceye alan anayasalardır. Anayasalar -yapma gayesi- bireyin hak ve özgürlüklerini güvenceye alan mutabakatla yapılmış metinlerdir. Bizim anayasalarımız, itiraf etmek gerekirse, onlar da sorunlu yapılmıştır. Neden sorunlu yapılmıştır? Bireyin hak ve özgürlüklerini güvenceye alan anayasalarla aynı paralelde devleti de güçlendirmek öncelikle düşünülmüştür, devlet tahkim edilmiştir.

1921 Anayasası'na bakalım; 23 maddeden ibarettir, en başarılı anayasadır, Kurtuluş Savaşı ve büyük mücadeleler verilmiştir ve çok kısa, basit bir anayasadır. Ama bizim sorunları teşhiste ve çözümlerde birçok eksiğimiz olduğu gibi anayasa yapımında da ciddi sorunlarımız ve zihniyet farklılıklarımız var. Hukuk devletlerinde bu Sayın Bakanın söz ettiği "Reform yapma mecburiyetimiz var." dediği hususları güvenceye alan metinler anayasa metinleridir.

Şimdi, gerekçeye bakıyorum. Bu "yargı reformu" denen yasa taslağının gerekçesinde hemen ilk başta "hak ve özgürlüklerin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, yargıya güvenin artırılması, adil yargılama..." İlk başta geçen "hak ve özgürlüklerin korunması" nerede yer alabilir? Bütün hukuk devletlerinde anayasada yer alır. Anayasada bunlar güvenceye alınmışsa "Bu torba yasada ben bunu güvenceye alırım." diyemezsiniz, komik olursunuz, ayıp da teşkil eder çünkü bu hususlar hem Anayasa'da hem de bizim kanunlarımızda yeterince yazılmıştır.

Anayasa'mız yeterli mi, tartışılır. Peki, nedir sorunumuz bizim? Bu torba yasaya baktığımız zaman ben bağımsızlık ve tarafsızlıkla, insan haklarının geliştirilmesiyle ilgili hiçbir şey görmüyorum. Ancak 13'üncü maddeye bakıyoruz, şunu görüyorum: Çok sorunlu bir madde 13'üncü madde. Terörle Mücadele Yasası'nın 7'nci maddesi sorunlu. Buna şu eklenmiş: "Haber ve sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." Bu, Ceza Kanunu 301 ve 218'de zaten güvenceye alınmış, Anayasa 25'inci maddede zaten bu özgürlük kapsamı güvenceye alınmış, ayrıca İnsan Hakları Mahkemesi 10'uncu madde de aynı hususu teminat altına alır ve bizim Anayasa'mızın 90'ıncı maddesi de bunu üst hukuk maddesi olarak kabul eder, üst hukuk normu olarak kabul eder. O zaman biz bunu niye yazıyoruz? Ama sorun var maddede, o sorun terör tanımı yeterince iyi tarif edilmediğinden kaynaklanıyor. İkincisi, yürütmenin yasama ve yargıya müdahalesinden kaynaklanıyor. Düşünebiliyor musunuz, basın mensupları tutukluyken Cumhurbaşkanımız "Bunlar terörist." diyebiliyor. O yargıçlar, Cumhurbaşkanı "Bunlar terörist." derken, dünyaya böyle ilan ederken nasıl "Bunlar terörist değil." deyip bu maddeyi uygulayabilir? Demek istediğim, bizim sorunların çözümünü bulabilmemiz için doğru teşhis edip bu yasama organını çalıştırmamız lazım. Başta bir sivil anayasayla hareket etmemiz lazım. Anayasalar insan haklarını güvenceye alır, insan haklarını, kişi hak ve özgürlüklerini güvenceye alabilmek için yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını ve yargıç teminatını da güvenceye alır. Eğer yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını, yargıç güvencelerini anayasa yeterince güvenceye almazsa yine hak ve özgürlüklerden bahsetmek söz konusu olmaz ama yürütme buna müdahale ediyorsa, nasıl ki yasama işlevini kaybetmeye başlamışsa yargı da yıpranmaya başlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Subaşı, devam edin.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı bunu ilan etmekle, "Bu, reform taslağı." diye bunu ortaya koymakla buradaki sorunu itiraf etmiştir. O zaman gelin bu sorunun gerçek çözümlerini doğru teşhis ederek çözmeye çalışalım. Önce doğru bir anayasa yapalım. Anayasalar niye kısa yapılır? Uzun anayasalar mutlaka halkı veyahut da belli katmanları rahatsız edebilir. Onun için anayasalardan rahatsız edici bütün hükümleri çıkarırsınız ki o toplumun hak ve hukuku, yeterince, herkes tarafından genel bir mutabakatla, mümkün olduğu kadar çoğulcu bir anlayışla anayasa yapabilmeye bağlıdır. Ama Türkiye'de, devleti muhkem kılmak için, devleti güçlü kılmak için yapılmış anayasalar ciddi sorun teşkil etmiştir. İçinden darbeler çıkarılmıştır, muhtıralara altyapı teşkil eden başlangıç bölümleri vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Subaşı, lütfen.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Biz bu tartışmaları daha çok yapacağız ve etrafında dolanacağız ama doğru teşhis ve çözümlerle yasamanın üzerinde bunun durmasıyla çözeriz. Ama bu sistemin işlemesi mümkün değil. Çünkü Anayasa'nın 104'üncü maddesi de yürütmenin başını, Cumhurbaşkanının görevlerini tarif eder: Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. "Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder." Türk milletinin birliğini temsil ettiğinden söz edemeyiz. "Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder." Anayasa'nın nasıl uygulanmasını sağlıyoruz? Şu yasada bile en az 10 tane Anayasa maddesi ihlal ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Hasan Bey selamlayarak bitirelim, açayım ben.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Her torba yasada üçer beşer Anayasa ihlal edilirken devlet kurumlarının sağlıklı ve uyumlu çalıştığından söz edemeyiz.

Ben sözlerimi bitiriyorum; saygılar, sevgiler sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)