GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:10.07.2019

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve gecenin bu saatinde sesimizin ulaştığı -ulaşamadıklarımız da dâhil olmak üzere- tüm alın teriyle yaşayan emekçi kardeşlerimizi sevgiyle selamlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması için verilen kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım ama Türkiye İşçi Partisinin düşüncelerini paylaşacağım. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü bu Mecliste bir yıldır bağırıyoruz, grubu olmayan partilerin de bu Meclisin parçası olduğu gerçeği bir türlü kabullenilmek istenmiyor. Dolayısıyla her seferinde bunu tekrar vurgulayacağız. Bu da -yine daha önce vurguladım- özel olarak kendi partimize ya da şahsımıza dönük bir şey değil.

Bakın, bu Parlamentoda sürekli anayasa tartışması yapıyoruz mesela, demokratikleşme tartışması yapıyoruz, düşünce, ifade özgürlüğü tartışması yapıyoruz. Oysa Parlamento daha kendi içerisinde demokrasiyi, ifade özgürlüğünü, farklı seslerin kendilerini özgürce ifade edebilme olanağını sağlayamamış. E şimdi, böyle bir Parlamentonun Türkiye'nin tümü için demokrasiyi, çok sesliliği, ifade özgürlüğünü getireceğini söylersek hiçbirimize inanmazlar. Dolayısıyla bütün Parlamentonun bu açıdan görevli olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu notu düştükten sonra elimizdeki kanun teklifine bakalım. Bir şeyi baştan söyleyeyim. Yani bir yılı doldurduk artık, yeni sayılmayız. Bu bir yılda, şahitlik ediyorum ki bu Parlamentoda tüm yasalarda bir noktada eksik davranıyoruz arkadaşlar, temelde bir noktada eksik davranıyoruz. Yani önümüze bir metin geldiğinde, bu neye hizmet ediyor, bu kime hizmet ediyor sorusunu sormadığımız sürece doğru bir yasama yapma şansımız yok. Dolayısıyla ben diyorum ki yine aynı şeyi yapalım, ilk yapmamız gereken şeyi hep beraber yapalım ve diyelim ki: Bu kanun teklifi kimin işine yarıyor? Bu değişiklik, bu yenilik kimin işine yarıyor?

Şimdi, sözde şöyle söyleniyor, deniyor ki: "Bir ajans kurulacak, ülkemizde turizm gelişecek." Buna kim karşı çıkabilir ya? Hepimiz isteriz ki ülkemizin turizmi gelişsin. Fakat arkadaşlar, bu gelişimden elde edeceğimiz gelir, para kimin kasasına gidecek diye bir sormamız lazım, bu para nereye gidiyor? Şimdi bu soruyu soruyorum ve eldeki teklife bakıyorum. Birtakım kurullar oluşuyor. Şimdi, bu kurulda kim var? Devlet yetkilileri var; siz işletmeci, işveren falan diyorsunuz, ben doğrudan söyleyeyim, patronlar var. Arkadaşlar, koskoca metinde, kelime kelime okudum, işçi yok, işçi; emekçi yok, bir tek yerde geçmiyor. Herhangi bir kurulda ya bir de işçi temsilcileri olsun bu işin içinde. Böyle bir şeyle karşılaşamıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi şunu sormam gerekmiyor mu: Yani şimdi turist gelsin istiyoruz, bu turiste kim hizmet ediyor? Bu turistin kalacağı yeri kim düzenliyor; çayını, çorbasını, yemeğini kim veriyor? Bakanlar mı veriyor, patronlar mı veriyor yoksa işçiler, emekçiler mi veriyor? Bu soruyu sormamız lazım. Yani ben şunu merak ediyorum: Turizmi geliştirmek istiyoruz ama işçiyi ezerek, işçiyi geliştirmeden turizmi geliştirmemiz mümkün mü?

O yüzden, pek söylenmedi ama ben size birtakım rakamlardan bahsedeyim: Mesela, Türkiye'de turizm, eğlence, lokanta iş kolunda -devletin resmî rakamı- 861 bin sigortalı işçi çalışıyor ve hepimiz biliyoruz ki en az 1,5 milyon da kayıt dışı istihdam var. Yani 2 milyon insan şu konuştuğumuz teklifin aslında... Hani turizm diyoruz ya, o 2 milyon insanın omuzlarında yükseliyor, onların alın teriyle yükseliyor ama hiçbirimizin aklına bu insanlara dair konuşmak, bunlara dair bir tartışma yapmak gelmiyor.

Bakın, birtakım gerçeklerden bahsedelim arkadaşlar. 2 bin liralık asgari ücretten bahsediyoruz. Turizm işçisi ne yapıyor biliyor musunuz? Yılda taş çatlasın altı ay, yedi ay çalışıyor. Yani bizim o zaten açlık, sefalet, yoksulluk getirir dediğimiz asgari ücretin bile yarısıyla bir yılı geçirmek durumunda kalıyor. Bu işçi arkadaşlarımızın pek çoğunun en fazla altı, yedi ay çalışabildiğini herhâlde hepimiz takdir ediyoruz yani Türkiye'de on iki ay turizm sektörünün işlediği bir yer yok ki. Peki, bu işçilerin iş güvencesini konuşmazsak turizmi geliştirebilir miyiz?

Değerli arkadaşlar, bakın, işsiz kalıyorlar, diyorsunuz ki: "Üç yılda toplam 600 gün prim yatırmış olman lazım." Bu ne demek? Yılda yedi ay, yılda yedi ay çalışacak ki işsizlik maaşı alsın. Dolayısıyla turizm emekçisi işsizlik maaşını da alamıyor.

Başka bir şey daha söyleyeyim size: Türkiye'de sendikalaşma dünya standartlarına göre yerin dibinde. Turizmde çalışan 100 işçiden sadece 3'ü, 4'ü bir sendikaya üye olabiliyor. Ha, belki de o yüzden aklınıza gelmiyor, hani bu işçileri temsil edebilecek kurum bırakmadınız ki; hepsini ezdiniz, bitirdiniz, sendikalaşmaya çalışanı da kapının önüne koyup işsiz bıraktınız, işçiyi temsil edecek gerçekten kimse kalmadı.

Değerli arkadaşlar, şimdi, temel soruyu tekrar ifade etmek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım. Tamamlayın.

Buyurun.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın, asgari ücretin yarısına günde 12, 14, 16 saat çalışmak zorunda kalan, herhangi bir iş güvencesine sahip olmayan, bu sektörü bilen herkes biliyor ki 2 işçinin, 3 işçinin yapması gereken işi 1 işçiye, bir maaşla yaptırılan bir sektörden söz ediyoruz. Biz diyoruz ki turizmi güçlendireceğiz ama bunun için işçiyi güçlendirmek aklınıza bile gelmedi, bunun altını çiziyorum. Diyorum ki: Arkadaşlar, bakın, anlatıyoruz sabahtan beri, AKP döneminde 17 yılda turizm şu kadar gelişti, turizmden bu kadar para kazandık, turizmden şöyle büyüdük. Ya, bu süreçte turizm işçisi ne kazandı? Turizm işçisi yani o parayı bize kazandıranlar, yaratanlar, üretenler ne kazandı? Cevap? Cevap ne biliyor musunuz arkadaşlar, Turizm Bakanının turizm sektöründen büyük bir şirketin patronu olarak geldiği bir ülkede işte işçiler bu hâlde olur. O yüzden benim önerim açık, turizmi bırakın turizm işçileri yönetsin bakın memleket nasıl güçlenecek. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)