GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:04.07.2019

MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşmek üzere yüce Meclis toplanmış bulunuyor.

Bildiğim kadarıyla, üzerinde değişiklik önerilerini görüştüğümüz yasa 2011 yılında çıktı ve yürürlüğe girdi. Şimdi, aradan sekiz yıl geçmeksizin biz bu yasanın yetersiz ve eksik olduğunu kabul ederek bunun üzerinde birtakım düzenlemeleri hayata geçirmeye çalışıyoruz.

Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugünkü düzenlemeyi zaruri, gerekli ve kaçınılmaz olarak görüyor ama aynı zamanda da yeterli olarak görmüyoruz. Neden yeterli olarak görmüyoruz? 2011 yılında çıkarılmış bir yasa sekiz yıl sonra kapsamlı bir değişikliğe tabi tutuluyor, bunun da nedeni "şiddet" kavramına tek bir açıdan bakıyor oluşumuz. Dolayısıyla bu bakış açısını değiştirmediğimiz sürece, mevcut yasada birkaç yıl içerisinde yeni değişiklikleri de hayata geçirmemiz kaçınılmaz bir hâl alıyor.

Neden şiddete bir bütün olarak bakmıyoruz? Şiddet bir bütündür, şiddet bir salgındır, rahatsızlıktır ve şiddet bir toplumsal hastalıktır, bünyeye girmiş bir hastalıktır. Şimdi, hayatın her veçhesinde, her yönünde şiddetin izlerini görebiliyoruz. Biz bugün burada lokal olarak sadece sporda şiddete ilişkin bir çözüm önerisi üzerinde çalışıyoruz. Oysaki -her sabah uyandığımızda- şiddet artık hayatımızın bir parçası, ayrılmaz bir kavramı hâline geldi; "sporda şiddet" "kadına yönelik şiddet" "çocuğa yönelik şiddet" "işçiye yönelik şiddet" derken hoşgörünün, sabrın, tahammülün merkezi olarak kabul ettiğimiz Anadolu'da, maalesef, her gün tırmanan ve inkâr edemediğimiz bir şiddet kültürü hayatımızın bir parçası hâline geldi. Dolayısıyla bizler, şiddeti lokal olarak sadece sporda yahut da sadece kadına yönelik, çocuğa yönelik bir şiddet olarak görüp buna çözüm bulmak yerine, şiddeti bir bütün, bir hastalık olarak kabul edip bunun çözüm yollarını, bunu doğuran sosyolojik gerçekleri ve bu işin membasını bulup kurutmayı bu Meclisin asli bir görevi olarak kabul etmek zorundayız. Evet, şiddet günden güne hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Neden oldu? Çünkü artık millî eğitim politikaları yahut da ebeveynin vermiş olduğu eğitim ve terbiyenin yanında kuşakları, nesilleri etkileyen, onları yoğuran, onların kişiliğine doğrudan tesir eden başka faktörler ve egemen dinamikler hayatımızın bir parçası hâline geldi. Nedir bunlar? Birçok hatip burada ifade etti, sosyal medya bunlardan bir tanesi. Dolayısıyla yirmi-yirmi beş sene önce olduğu gibi, artık bir genç, bir çocuk sadece annesinin, babasının söylediklerini doğru kabul ederek kişiliğini bunun üzerinden şekillendirmiyor; Facebook gibi, işte, Twitter gibi birçok sosyal platform, bilgiye erişimi kolaylaştırdığı gibi, ortada bir süzgeç, bir denetim de olmadığı için aynı zamanda kirli bilgiye erişimi de kolaylaştırıyor. Dolayısıyla kuşaklarımız, maalesef, bu kirli bilgi eşliğinde, bu kirli bilgi doğrultusunda şekillenmeye ve şiddeti karakterlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görmeye başladılar. Dolayısıyla artık bu yüce Meclisin, sadece ama sadece şiddeti önlemek babında değil, genel olarak yeni nesillerin ahlak ve fazilet çerçevesinde yetişmesini temin etmek adına, muhakkak ama muhakkak, bu sosyal medya platformlarını kirli bilgiden arındırmak ve eğitim müfredatında bir düzenleme yapmak için çalışması lazım.

Şiddetin hayatımıza girmiş olmasının nedeni sadece sosyal medya mı? Elbette ki değil. Kaldı ki biz bir kısıtlama da değil, sadece denetim ve düzenlemenin muhakkak ve kaçınılmaz olduğunu söylüyoruz ama sosyal medya dışında medya kuruluşlarının da Türk toplumunda oluşan şiddet kültüründe yadsınamaz bir payı olduğunu hepimiz kabul etmek zorundayız. Bakınız, artık eğitici ve öğretici programların ve yapımların yerini şiddete bulaşmış, şiddet yoluyla haksız kazanç elde etmiş eli kanlı katillerin kahraman birer figür olarak gösterildiği diziler ve yapımlar aldı. 11-12 yaşındaki çocuklar bu dizilerin, bu yapımların ve bu filmlerin etkisi altında ergenlik çağını geçiriyorlar ve dolayısıyla şiddet bu toplumda yavaş yavaş vakayıadiyeden bir kavram hâline geliyor. Dolayısıyla bu sosyolojik sorunu ele almadan, bu membayı kurutmadan, kurutmak için gayret göstermeden, meseleleri tek tek, lokal olarak ele alıp bunlar için çözümler üretmek sadece ama sadece geçici, üç yıllık, beş yıllık ara çözümler bulmaktan başka hiçbir anlam taşımıyor.

Şimdi, tabii, burada, zaruri gördüğümüz, desteklediğimiz ama aynı zamanda da bir geçici çözüm olduğunu dile getirdiğimiz bu yasada hep spor taraftarlarını, müsabakaların taraftarlarını konuşuyoruz ama spor dünyasının bunun dışında sorunları olduğunu da görmek zorundayız. Nedir? Taraftara yönelik düzenlemeler yanında spor kulüplerinin yöneticilerine ilişkin kapsamlı ve köklü düzenlemelerin de artık zamanının geldiğini bu Meclis kabul etmek zorunda.

Şimdi, bu spor kulüplerinin tamamı, biliyorsunuz, yasal statü olarak dernek statüsündeler. Şimdi, siyasi partiler de birer dernek aynı zamanda ancak 1982 yılından beri yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu nedeniyle siyasi partiler alelade birer dernek olmaktan çıkmış, bütün statüleri özel olarak belirlenmiş ve Anayasa Mahkemesinin tabiriyle de alelade bir dernek olmanın ötesinde özel statülü birer yapılar hâline gelmişlerdir. Şimdi, siyasi partilere üye girişi, yönetici olmak, siyasi partilere genel başkan olmak, genel sekreter olmak, yönetiminde görev almak nasıl ki sıradan bir dernekten farklılaştırılmış ve sıkı şekil şartlarına tabi tutulmuşsa milyon dolarların konuşulduğu, çok yüksek bütçeli bu spor müesseselerinin de alelade bir dernek statüsünde olmaktan acilen çıkarılması, yönetici elitinin hangi şartlarla yönetici olacağının altının çizilmesi, vurgulanması, sıkı şekil şartlarına bağlanması lazım. Aksi takdirde, özellikle Anadolu'da -belki büyük spor kulüpleri için bu söylediğim çok geçerli olmayabilir ama- binlerce insanın gönül vermiş olduğu spor kulüpleri, bunun şartları, denetimi, ayakları yere basar bir şekilde düzenlenmediğinden ehliyet sahibi olmayan insanların eline geçiyor ve milyonların gönül verdiği spor kulüpleri de maalesef yine bu eller tarafından istismar edilerek bir kenara bırakılıyor. Anadolu'da çokça örneği var, bu örneklerden bir tanesi de benim memleketimin elli yıllık spor kulübü Tokatspor. Tokatspor'un içinde bulunduğu hâl ve şartlar Türkiye'de birçok spor kulübünün içinde bulunduğu hâl ve şartlarla aynı ve şu anda elli yıllık bir spor kulübü ehliyet sahibi olmayan ne idiği belirsiz bir kişi tarafından ele geçirildi ve 13-15 milyon TL'lik bir borç batağında, o şekilde kaderine terk edildi. Bu spor kulübünü kurtarmak için bütün memleket, bütün gönül verenler, siyasiler, valisiyle hep beraber seferber oldular. Sırf bu durum dahi ya da buna benzer yaşanan durumlar dahi aynı zamanda spor kulüplerinin mutlaka sıkı denetim altına alınacakları özel bir rejime tabi tutulmaları gerektiğine işaret ediyor.

Dolasıyla, biz bu Mecliste, bu meseleleri aceleci bir üslupla tek tek, lokal lokal ele almak yerine tüm yönleriyle masaya yatıracağımız, tüm yönleriyle çözüm arayacağımız, kökten ve kesin çözüm arayacağımız formüllere doğru da bir geçiş yapmak zorundayız ve bu konuda da hemfikir olmak zorundayız.

Dolayısıyla, bir kez daha ifade etmek isterim ki huzurdaki değişiklik, bugün içinde bulunduğumuz hâl ve şartlarda kaçınılmaz ve zorunlu bir değişikliktir ancak daha gelişmişini, daha yeterlisini de bu Meclisin yapmasının muhakkak ama muhakkak boynunun borcu olduğunu ifade etmek isterim.

Sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)