| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 26.06.2019 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu, başta öğretmenlerimiz, eğitim emekçileri olmak üzere ülkemizin alın teriyle yaşayan tüm insanlarını sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, eğitim gibi önemli bir konu üzerine konuşuyoruz. Tabii, eğitim dediğimizde gençlerimiz var, eğitim emekçileri öğretmenlerimiz var, ülkemizin geleceği var. Ancak tabloyu paylaşmam gerekiyor; televizyonlardan pek görülmüyor, ben gelirken saydım, iktidar partisinden 17 milletvekili var. Yani memleketin eğitimine dair bir tartışma yapıyoruz, buna verdiğimiz önemi bu açıdan gösteriyor. Gerçekten çok merak ediyorum yani biz eğitim sorunlarını tartışmayacaksak neyi tartışacağız bu Genel Kurulda? Bunun da takdirini halka bırakıyorum.
Tabii, Meclis böyle önem verince, ee, basın iktidarın borazanı olunca basında da bu tartışmalar yer bulmuyor. Dolayısıyla açık söyleyeyim, bazı öğretmen arkadaşlarımızın bile ne tartıştığımızdan haberi olmuyor. Ben bu kısa süre içerisinde nasıl yapacağım bilmiyorum ama şu bize gönderilen kanun teklifinde ne amaçlanıyor buna ilişkin bir iki çift laf edeceğim.
Sanıyorum şunu söylemek lazım en başta: Ortada bütünlüklü bir eğitime bakış sorunu var. Yani hepimiz biliyoruz ki daha önce söylendiği gibi, tek amacı kindar ve dindar nesil yetiştirmek olan bir eğitim felsefesiyle iktidar bu meseleye yaklaşıyor. Böyle yaklaştığında ve benim söylediğimden başka hiç kimse doğruyu bilmez dediğinde, işte bunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Gerçekten yüreğimiz yanıyor. Yani şurada beş, altı yıl önce biz "60 aya indirdiğinizde bu çocuklar neler çekecek, biliyor musunuz?" diye bağırdığımızda, sokaklarda eğitim emekçileri, veliler "Bu yaptığınız şey yanlış." dediğinde hiç kimsenin sözünü dinlemediniz, insanları gazladınız, copladınız, dövdünüz, döve döve o yasayı çıkardınız 60 ay diye, şimdi geldiniz, diyorsunuz ki biz bunu düzeltelim. İşte itiraz ettiğimiz şey bu yani bütünlüklü bir bakış yok; bütünlüklü bakış, iktidarın sadece o anlık ihtiyaçlarıyla örtülmüş oluyor. Ben şunu sormak istiyorum: Yedi yılda bu ülkenin 8 milyon evladı sizin verdiğiniz o karar yüzünden deneme tahtasında acılar çekti, hiç mi vicdanınız sızlamıyor diye sormak gerekiyor.
Başka ne var bu elimizdeki kanun teklifinde? İşte yazmışız 5'inci madde, 8'inci madde, 9'uncu madde... Esas olarak şunu yapıyorsunuz: Çıraklık eğitimini on iki yıllık eğitimin içerisine alıyorsunuz. Ya, arkadaşlar, biz burada isyan ediyoruz, diyoruz ki: Bu memlekette çocuk işçiliği diye bir sorun var, çocuk işçiler ölüyorlar. Bakın, önümde rakamlar var; 2012'de 32 çocuk, 2013'te 59 çocuk, 2014'te 54, 63, 56, 60, 67, 2019'un ilk altı ayında 26 çocuk ölmüş. Siz şimdi patronlar, organize sanayi bölgesi yönetimleri daha kolay para kazansın diye ne yapıyorsunuz? Bu çıraklık meselesini de genel eğitimin içerisine alıyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, sanıyorum pek ilgilenen yok ama şu belgeye dikkatinizi çekiyorum. Bu nedir, elimde tuttuğum? Millî Eğitim Bakanlığının geçtiğimiz günlerde yapılan sınavdan sonra ortaya çıkarttığı bir sınav değerlendirmesi. Şimdi, kusura bakmayın, bir hatırlatmada bulunacağım, hepimiz izlemişizdir -en azından izlemişizdir, kitabını okumadıysak bile- "Hababam Sınıfı"nda bir sahne var, bütün sınıf sınıfta kalıyor, Mahmut Hoca karneleri vermek için velileri çağırıyor, diyor ki: "Veliler gelsin çünkü bu karne aynı zamanda sizin velilik karnenizdir." Ben de diyorum ki: Arkadaşlar, AKP'li tüm vekiller şu Millî Eğitim Bakanlığının sınav değerlendirmesini bir okusunlar. Bu, aynı zamanda sizin on yedi yıldır nasıl bir ülke yönettiğinizin karnesi. Bakın, niye önemli biliyor musunuz? Bu sınavda değerlendirilen çocuklar aşağı yukarı 10-11 yaşında çocuklar ve siz iktidara geldiğinizde daha doğmamışlardı. Sizin iktidarınızın 4'ncü, 5'inci yılında bu çocuklar eğitime başladılar ve tamamen siz yetiştirdiniz. Millî Eğitim Bakanlığı diyor ki: 1 milyon 29 bin 555 öğrenci bu sınava girmiş arkadaşlar. Bakın, bu öğrencilerin yaklaşık 72 bini bir tek matematik sorusunu bile çözememiş; sizin yetiştirdiğiniz çocuklar, 72 bin çocuk bir tek matematik sorusu çözememiş. Ha, diyeceksiniz ki: "Matematik zor." Arkadaşlar, gerçekten yüreğim sızlıyor okurken, sekiz yıl okutuyorsunuz bu çocukları, sınava sokuyorsunuz, 1.338'i tek bir Türkçe sorusunu doğru yapamıyor yani ortaya çıkan sonuç bu. Yalnız daha acısı, daha önemlisi var. Bakın, ben not alırken şöyle yazdım: Millî Eğitim Bakanlığı sonuçlardan utanıyor, verileri gizliyor. Ne söylüyorum burada? Şimdi, bu raporun aynısını Millî Eğitim Bakanlığı geçen sene de çıkarmış, o sınavda şöyle bir değerlendirme yapmış: Özel okullar ile devlet okullarını mukayese etmiş geçen sene. Bu sene yüzü kızarmış, bunu mukayese edemiyor. Dolayısıyla biz bu seneki durumu bilmiyoruz, sadece tahminlerde bulunabiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) - İzin verirseniz devam edeyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, bu çok önemli yani parası olanın çocuğunun gittiği özel okul ile parası olmayanın çocuğunun gittiği devlet okulları arasındaki farka bakın: Özel okuldaki çocuklar sınavda 130 puan önde başlıyorlar. Vicdan mı arkadaşlar bu ya? Bir insanın sadece annesi babası onu özel okula gönderemiyor diye ortalamada 130 puan geriden başlamasını vicdanımız kaldırabiliyor mu? Yani bu rakamlara baktığımızda, örneğin, değerli arkadaşlar, bakın, özel okullar ile yatılı bölge okulları arasındaki fark 103 puan yani yatılı bölge okulları -durumu yok ailenin çocuğu okutabilmek için, mecbur oraya gönderiyor- 103 puan daha önde başlıyor. Şimdi, bu eşitsizlikle, bu adaletsizlikle gerçekten eğitim sistemini çözmek mümkün değil. Onun için, doğrusu, önce bunu tartışmaktır, önce bu memleketin tüm evlatlarının, işçi çocuklarının da eğitim alabilme hakkını sağlamamız gerekiyor; ondan sonra eğitimde hangi yamayı yapacağımız üzerine konuşabiliriz.
Değerli arkadaşlar, tabii çok konu var ama söz almışken mutlaka değinmem gereken bir konu var, çok hızlı biçimde toparlamaya çalışacağım. Eğitimi tartışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika daha süre veriyorum Sayın Baş, bağlayın sözlerinizi.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bu eğitimi tartışırken, burada, bir buçuk yıldır adalet arayışı içerisinde olan bir babanın sesini Genel Kurula taşımazsam eksik bir şey bırakmış olurum
Değerli AKP milletvekilleri, bakın size sesleniyorum, özel olarak size sesleniyorum: Çok ama çok kötü bir şey yaptınız. Kabul edilemez, hiçbir vicdanın adalet anlayışına sığmayan bir vebaliniz var. Tahmin edeceğiniz üzere Rabia Naz cinayetinden söz ediyorum. Üzerini örtmeye çalıştığınız ama şu anda bütün Türkiye'nin konuştuğu bu cinayetten söz ediyorum. Üzerini kapatmak istiyordunuz ama mücadeleci, inatçı bir baba çıktı, üstelik -altını çiziyorum- bu baba yıllarca sizin partiniz için emek vermiş, sizin partinizin üyesi bir babaydı. Sadece yüksek mevkilerde tanıdığı olan birileri araya girdi diye bu örtüldü. Bu vicdansızlığa karşı ses çıkartın istiyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, üç gün önce, gazeteci olduğunu iddia eden ama hep iktidarı savunan Cem Küçük şöyle bir şey söylemiş: "Rabia Naz olayı örtülmüştür. Bunu biz söyledik. Bu örtülmüştür. Bu tür eleştirilere konu gelince AK PARTİ'liler hemen telefon açıyor, beni arıyor, patronumu arıyor."
Değerli arkadaşlar, soruyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) - Üç sorum var.
BAŞKAN - Sayın Baş, lütfen bağlayın.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, Cem Küçük diyor ki: "Ben bu konuyu konuştuğum zaman AK PARTİ'liler beni arıyor." Ben de buradan soruyorum: Cem Küçük'ü arayıp "Rabia Naz olayını konuşma" diyen AKP'liler kimlerdir? Bu konunun üzeri neden örtülmektedir? Neden bu konunun konuşulması istenmemektedir. AKP milletvekili Canikli, Rabia'nın babası Şaban Vatan hakkında neden 5 kez suç duyurusunda bulunmuştur? Ve en önemlisi arkadaşlar, Rabia Naz evladımız neden öldürülmüştür, kim öldürmüştür, bunu kim örtmektedir? Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin. (HDP sıralarından alkışlar)