| Konu: | Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 15.05.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi'nin birinci bölümüne ilişkin İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, kurtuluş mücadelemizin sembol isimlerinden olan Hasan Tahsin'i rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum.
Kanun teklifinde Kapadokya bölgesinin bütünlüğünü sağlamak ve bütünlük içinde korunması, yaşatılması ve geleceğe tüm varlık değerleriyle aktarılması noktasında tek elden planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesi öngörülmektedir. Evet, bu anlamda, bu kanun teklifini değerlendirdiğimizde bütünsel bir yaklaşımla bu alanın ele alınması ve planlama sistematiği açısından baktığımızda, planlamanın tek elden yürütülmesi doğrudur. Evet, bu kanun teklifi daha önce Çanakkale'de uygulanan şehitlikle ilgili alan başkanlığı, bugün Kapadokya'yla ilgili, -Uludağ da konuşuluyor- gitgide belki belli bölgelerde kanun teklifleriyle böyle alan başkanlıklarının oluşturulmasıyla Meclis olarak karşı karşıya geleceğiz. O bakımdan, bu kanun teklifindeki eksikliklerin giderilmesi çok önemlidir diye düşünüyorum.
Evet, ülkemizde arkeolojik, kentsel ve doğal sit alanları, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, millî park gibi birçok farklı koruma statüsü ve koruma statülerine ilişkin farklı mercilere tanınmış yetkiler bulunmaktadır. Evet, mevzuat açısından da baktığımızda, uluslararası sözleşmeler, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Millî Parklar Kanunu ve yönetmelikleri, Çevre Kanunu ve ormanlarla ilgili kanun hükümleri uygulanmaktadır. Ama Türkiye'de jeolojik özellikli sahalar bu mevzuatlar gereği doğal sit alanı, arkeolojik sit alanı, millî park ve tabiat anıtı gibi statülerle korunmuş olmasına rağmen, mevzuattaki terminolojideki bazı sıkıntılardan dolayı zaman zaman yetkilerin birbirine karışmasıyla ilgili sıkıntıların ve zorlukların yaşandığını biliyoruz. Şimdi, Uludağ Millî Parkı da Göreme tarihî jeolojik yapısı da millî park olarak aynı mevzuatla yönetilmekte ve uygulamalara konu olmaktadır. Doğal sitler için baktığımızda, Muğla'nın Marmaris ilçesindeki bu ormanlık alan doğal sit koruması altındadır ama Denizli'nin Pamukkale travertenleri de doğal sit konumundadır. Dolayısıyla ülkemizde henüz kaynak değerlerin niteliklerine yönelik bir mevzuat geliştirilmemiştir. Olması gereken: Alan Başkanlığı kanunundan önce bu mevzuatın yeniden gözden geçirilmesi iyi olurdu ama yapılmadı. Ben hâlen bu mevzuatın ilgili bakanlar nezdinde düzenlemelerin yapılarak oluşturulacak bu Kapadokya veya diğer başkanlıkları değerlendirdiğimizde sağlıklı işlemesine imkân vereceğini ifade etmek isterim.
Bu kanun teklifiyle sınırları belirlenen Kapadokya alanına baktığımızda aynı özellikte, aynı jeolojik özellikleri ihtiva eden ve kültürel özellikleri ihtiva eden Ihlara ve Güzelyurt bölgesinin Kapadokya sınırları içine alınmadığını ifade ettim Komisyonda ama önergemiz reddedildi. Baktığımızda, eğer korumaysa konumuz bu iki alanın birbiriyle uyumlu olduğu ortadadır. Komisyonda Bakanlıktan gelen yetkilinin ve teklifi veren milletvekillerinin ifadesine baktığımızda "İşte burası Çevre Özel Kanunu'yla ve Çevre Bakanlığına bağlı olarak tek kurum tarafından yönetilmektedir. Kapadokya'da ise birçok kurum vardır, çok yetki vardır ve bu yetkiden dolayı sıkıntılar yaşanmaktadır." dendi. Ama eğer gerçekten bütünsel bir korumayı düşünüyorsak ben tekraren söylüyorum, Ihlara Vadisi ve Güzelyurt bölgesinin bu Kapadokya Alan Başkanlığı sınırlarının içinde olmasının önemini bir kere daha buradan sizlerle paylaşmak istedim.
Evet, koruma kanunları çıkarıyoruz, koruyalım tabii ki ülkemizin her yerini ama İstanbul'a ihanet ediyoruz, Marmaris'te Okluk Koyu'nda kocaman bir saray yapıyoruz, denizi dolduruyoruz, ormanları kesiyoruz. İşte, en son da Kültür ve Turizm Bakanının Bodrum Kissebükü Adalıyalı'da... Yani daha önce birinci derecede arkeolojik sit olup birçok sene uğraşılarak üçüncü derece arkeolojik sit olarak ilan ettikleri ÇED raporlarının görüşülmeyip ama ÇED toplantılarının yapıldığı bir süreci yaşıyoruz.
Şimdi, bunu sizlerle de paylaşmak istiyorum. 2017 yılında ölçekli planlar onaylanıyor, Adalıyalı'dan bahsediyorum. Koyların, mavi tur yolculuklarının olduğu, yatların oraya konuşlandığı yerde şu anda Turizm Bakanının şirketinin yapmak istediği ve hemen hemen bütün safhaları rahatlıkla geçtikleri Adalıyalı'dan da bahsetmek istiyorum. 6/1/2018 tarihinde sit dereceleri değiştiriliyor Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunda. 15/2/2018 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ormandan ek alan alarak 95 bin metrekare olan alanı 25 bin metrekare daha alarak 124 bin metrekareye çıkarıp 18/10/2018 tarihinde ek alana ilişkin plan değişikliği onaylanarak da askıya çıkmış vaziyette. Yani şunu söylemek istiyorum: Evet, koruma kanunları çıkarabiliriz, yönetmelikler çıkarabiliriz, belki uzman insanları da atayabiliriz ama bizim bu tarihî alanlarımızı, doğal güzelliklerimizi bakanlardan, yakınlardan ve yandaşlardan nasıl koruyacağız?
Evet, değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 5'inci maddesinde tüm haklar tamamen alan komisyonuna veriliyor ve komisyonlarda bu alanda uzman olmayanların görevlendirildiği düşünüldüğünde korumanın tam tersine yanlış ve kötü uygulamalara neden olunabileceğini de buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Komisyonun kuruluşu, oluşumu, görev ve yetkileri, çalışma usul ve esaslarına dair herhangi bir hüküm bu kanun teklifinde yer almıyor. Kanunda belirsiz olan hususlar ya da kanunla çerçevesi çizilmemiş konular yönetmelikle nasıl detaylandırılacaktır; buradan sormak istiyorum. Her ne kadar kanunda olmasa da idare tarafından komisyon üyelerinin seçiminde nasıl nesnel bir nitelik belirlenmiştir ya da belirlenmemiştir? Bu durumda seçilen kimler olacaktır; devlet memurları mı, öğretim görevlileri mi olacaktır? Gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde bu kadar önemli bir alanın korunmasındaki en önemli karar mekanizması olan komisyon üyesi olma kriterlerinin belirlenmemiş olması bu anlamda endişe vericidir diyorum. Çünkü bu kurulların nasıl oluşacağı kanun teklifinde yok, bunu komisyonda yine muhalefet milletvekillerinden, turizmciler eliyle almış olduğu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağı denen bir taslaktan öğrendik. İdare nasıl oluşacak, idarede kimler olacak, idareyi kimlerden teşekkül ettireceksiniz; idare, komisyonları hangi kriterlere göre ve kimlerden seçecek; böyle bir şey kanun teklifinde yok ama bu maalesef...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın Sunat.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Bu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağı diye turizmcilerden görüş alınmak üzere yollanıyor. Neticede kanunu yapan milletvekillerinin bu taslaktan haberi yok, kararname örneğinden haberi yok ama kendi kapalı kapılar ardında bir şekilde işler çevriliyor.
Sadece şunu söylemek istiyorum: Ülkemizde genellikle kanun ve yönetmeliklerin uygulanmadığı, kişilere göre kanunların ve yönetmeliklerin değiştirildiği, kurumların işlev göremez hâle getirildiği ve yargı bağımsızlığının olmadığı yaşanılan bu süreçte muhalefetin yapıcı destek ve önerilerini dikkate almadan yeni kurumların oluşturulması için kanun yapmanın problemleri çözmeye değil, daha çok problem yaratacak hukuksuzluklara yol açacağı aşikârdır. Bu yüzden önerilerimizi dikkate almanızı rica ediyoruz.
Sağ olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)