GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:56
Tarih:21.02.2019

AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Dünkü konuşmamda ülkemizde neler iyi değil, onlardan söz etmiştim; müsaadenizle, dün söz verdiğim gibi bunların çözüm önerileriyle ilgili düşüncelerimi bugün aktarmaya çalışacağım.

Ülkenin en önemli sorunu rejimin ve devletin işletilememesidir. Her şey aslında burada başlar ve burada biter. Her türlü idare, yetkisinin kaynağını milletten alacaktır, rejim de bunun üzerine oturacaktır. Bunun işlemesi lazımdır, kurmak yetmez. Parlamentonun da işleyen parlamento olması lazımdır. "İşlemeyen, işletilen bir parlamento; halkın beklentileri yerine iktidarın istediklerine göre işletilen bir yasama organı..." Bu tasvirle anılmak sizleri incitmiyor mu? Yani, ittifak olarak getirdiğimiz kanunlar, söz verip de reddettiğiniz önergeler aslında vicdanlarınıza sığıyor mu, doğrusu merak ediyorum.

Kuvvetler ayrılığı kavramı ise gidemediğimiz uzaya fırlatılıp atılmış bir kuram gibi şu ara. Halkın sesine kulaklar tıkanmış, eller onun için kalkamayacak şekilde bağlanmış yani değerli arkadaşlar, demek istiyorum ki aslında, hür ve korkusuz bir ortam işin başı. Hür ortam, demokratik rejimlerde vatandaşın soluduğu ortam. Yatırım iklimi de yaratıcılık da üretim de ancak bu ortamda mümkün olabilir. Bu kürsü de aslında sistemin kilit taşı. Bugün adına ne derseniz deyin, yeni sistemle Türkiye Büyük Millet Meclisini gereği gibi çalıştırmıyorsunuz. Bu, bindiğimiz dalı kesmektir. Parlamento işlemelidir; geliniz, özgür iradelerimizle -şu sistemde bile mümkün aslında- Parlamentoyu işler hâle getirelim.

İkinci büyük konu hür ve özerk yargıdır. Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Bunlar Anayasa hükmüdür. Bugün bu konuda tereddütler varsa derhâl tedbir alınmalıdır. Adalet, eşit dağıtılırsa adalettir.

Üçüncü önemli mesele, güvenliğimizdir. Ülkenin güvenliğini korumak devletin görevidir. Demokratik rejimlerde ülke güvenliğinin korunması, devlet çatısı içindeki muhtelif organ ve kuruluşlarca yapılır. Demokratik devlet bu görevini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstün ve mutlak yetkisi ve denetimi altında ilgili kuruluşlara yaptırır.

Ülkemizin güvenliği ve bekası denildiğinde bugün görülen en büyük sıkıntı, terör belasıdır. Türkiye her gün şehit cenazeleri kaldıran bir ülke olmaktan çıkarılmalıdır.

En büyük tehlikelerden biri, 4 milyona yakın Suriyeli nüfustur. Bugün ülkemizde her 20 kişiden 1'i, maalesef, Suriyeli. Yarattığı ekonomik buhrandan daha ziyade, büyük bir iç kargaşa -Allah vermeye- gerçekten gelecekte tehdit olarak önümüzde duruyor. Suriyeli kardeşlerimizin derhâl ülkelerine dönmeleri sağlanmalıdır.

Gelişmiş demokrasilerde vatandaşın temel haklarının en önemlilerinden bir tanesi, haber alma özgürlüğüdür. Bugün ülkemizde, doğruları saptırmaya veya vatandaşa doğrunun tam tersini söylemeye dayalı bir yayın mekanizması oluşturulmuştur. "Havuz medyası" ismi verilen bu ortama artık, taraftar zümre dâhil, hiç kimsenin güveni yoktur. Bunu uzun süre devam ettirdiğinizde, geçmişe bakıldığında bunu yürüten hükûmetlerin de rejimin kendisinin de zarar gördüğü tespit edilmiştir.

Bugünkü çok önemli tedbir ise devlette dürüstlük, her türlü yolsuzlukla ve israfla mücadele edilmesidir. Bir yandan ekonomik kriz ve sonucu olan iflaslar, intiharlar yaşanırken; devletse vatandaşa soğan, patates satar hâldeyken bir yandan da Türk kamuoyu israf hadiseleriyle şaşkındır. Bir yandan köşebaşı zenginleri türemektedir, bir yandan da ana atardamarlarımız olan önemli tesislerimiz bir bir satılmaktadır. Devlet kaynaklarının israfı, iktidarın günlük politikası hâline gelmiştir. Bu israf hem Türk devletini fakirleştirmekte hem de enflasyonun temel nedenini oluşturmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AYLİN CESUR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Demokratik hukuk devletlerinde demokrasinin işlemesi için gerekli sendikalar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri baskı altında olmaz, hür olarak çalışırlar ama maalesef sistem dışı kalmışlardır.

Emeklisi, memuru, işçisi, köylüsü, çiftçisi, esnafı, asgari ücretlisi, yatırımcısıyla Türk milleti ve milletin toplam 64 milyonu yoksulluk ve açlık sınırındadır. Derhâl ekonomik tedbirler hayata geçirilmelidir ve israf ekonomisine son verilmelidir. Sihre gerek yok, üretim ve sanayileşme işin sırrı.

Belediyeler çok önemlidir, geçmiş tecrübelere bakınca siyasi iktidar için geliş kapısı olduğu kadar gidiş kapısı da olmuştur. O nedenle önümüzdeki yerel seçimlerde, şikâyetleri olan varsa durup düşünme zamanıdır. Değişim şarttır şikâyeti olana ve kurtuluşun tek yolu vatandaşlarımızın demokrasiye sahip çıkmalarıdır.

Yüce milletimize sesleniyorum: Korkmadan, kendiniz, çocuklarınız ve geleceğimiz için sandığa gidiniz; özgürce, korkmadan, umudumuz olacak adaylarınız varsa onlara oy veriniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika daha veriyorum Sayın Cesur.

AYLİN CESUR (Devamla) - Ben buradan tüm milletimize sesleniyorum: Hadisesiz ve şaibesiz bir seçim geçirmeyi diliyorum. Herkesin vicdanlarıyla, kendisinin hak ettiği yönetime gelecek adaylara oy vermelerini istiyorum korkmadan ve cesurca.

Yüce Meclisi ve milletimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)