GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:54
Tarih:19.02.2019

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada yasaları değiştirmek için teklifler veriyor ve üzerine konuşuyoruz ancak elbette konu adaletse, hukuksa hatırlatmamız gereken bazı şeyler var. Açık konuşmak gerekirse -cumhuriyet tarihinin tümü için söyleyebiliriz- adaletin tecelli ettiği duygu ve düşüncesinin emekçilerde, yoksul halkımızda ya da tarih önünde pek yaşandığı bir ülke değiliz. Bakın, bu ülkenin bir devrimcisi, bir komünist siyasetçi olarak söylüyorum: Bu ülkenin devrimcileri, komünistleri tarihin her döneminde siyasi olarak söyledikleri her sözün karşısında yargıyı bir sopa olarak kullanan iktidarları gördüler, her dönem bu oldu. Hani hepimizin bildiği, herhâlde hepimizin ortaklaşacağı, en bilinen örneği Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının haksız, hukuksuz, adice katledilmesi ve sayısız örneği yaşamış bir devrimci olarak konuşuyorum; her dönemde yargı belli ölçülerde iktidarın sopası olarak kullanıldı ama hiçbir dönem, bu son dönemde olduğu kadar yargı sadece ve sadece iktidarı ve iktidarın yandaşlarını korumak için kullanılan basit bir sopaya dönüştürülmedi.

Değerli arkadaşlar, burada muhalefet sözcüleri konuştuğunda AKP sıralarında bir hareketlenme oluyor, oturuyorlar, kalkıyorlar. Ne yapalım değerli arkadaşlar, Türkiye'de yargı üzerine konuşurken Fetullah Gülen hakkında konuşmadan değerlendirme yapmak mümkün mü? Peki, Fetullah Gülen'in yargı üzerindeki tahakkümü üzerine konuşurken AKP'yle ortaklığı üzerine söz söylemeden konuyu bütünlüklü değerlendirmek mümkün mü? Bakın, size yaşadığım bir örneği anlatacağım.

Biz, bu ülkenin devrimcileri sokaklarda bildiri dağıtıyorduk, sokaklarda halka Fetullah Gülen çetesinin Türkiye'yi nasıl bir karanlığa sürüklediğini anlatmaya çalışıyorduk. Neyle karşılaşıyorduk, biliyor musunuz? O çeteler bize saldırıyorlardı, yetmiyordu; polisler devreye giriyordu, gözaltı yapıyorlardı, yetmiyordu; mahkemeler devreye giriyordu, bizleri yargılıyordu.

Peki, o arada ne oluyordu? O arada ben televizyondan Meclis Genel Kurulunu izliyordum, Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi Adalet Bakanı çıkıyordu bu kürsüye, diyordu ki: "Fetullah Gülen bu ülkenin bir kıymetidir, ne yapıyorsa bilgimiz dâhilinde yapıyor." Biz bunun bedellerini sokakta ödüyorduk.

Değerli arkadaşlar, çok açık bir soru soracağım: "Ben Ergenekon'un savcısıyım." diyen bir Cumhurbaşkanının olduğu ülkede adaletten söz edebilir miyiz, hukuktan söz edebilir miyiz?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hangi Hükûmetin Adalet Bakanı?

ERKAN BAŞ (Devamla) - AKP Hükûmetinin tabii ki.

Şimdi, biraz evvel sevgili Ahmet "Secde ediyorsunuz." dedi, hemen itirazlar geldi. Sanıyorum Ahmet bir mecaz kullandı, "Secde ediyorsunuz." derken gözüyle gördüğü maddi bir secdeden tabii ki söz etmiyor, bir mecazda bulunuyor ve bunun anlaşılabileceğini düşünüyor, hemen itiraz geliyor. Tamam, ben izin verirse Ahmet adına düzeltiyorum; secde etmediniz ama kaç AKP'li onun dizinin dibinde oturdu, ben gözlerimle gördüm, sayısını bilmiyorum.

Değerli arkadaşlar, kaç AKP'li Pensilvanya'ya gitti, geldi, sayısını bilmiyoruz. Tamam, secde etmediniz de "Ne istediniz de vermedik?" diyen kimdi arkadaşlar? Ee, şimdi, bunları konuşmadan Türkiye'de yargı üzerine, adalet üzerine konuşamayız.

Ben gerçekten anlayabileceğiniz dilden söyleyeyim; hani beş yıl, altı yıl önceye gittiğimizde, "Kimler kimlerle berabermiş!" diye sorasımız gelmiyor mu? Beş yıl, altı yıl önceye gittiğimizde "Hepiniz oradaydınız be!" dediğimizde haksız mı oluyoruz arkadaşlar? Şimdi, bunları hatırlattığımızda kızmayacaksınız. Bunları hatırlatıyorsak, bu ülkenin, bu ülke halklarının çıkarlarını korumak için anlatıyoruz. Bundan on sene önce de yargı birileri tarafından sopa olarak kullanılıyordu, şimdi de aynı biçimde kullanılıyor. Koskoca adalet sarayları yaptınız, sadece sarayın adaleti tecelli ediyor memlekette, bunun dışında hiçbir işe yaramayan, beton yığınlarıyla dolu bir memlekete çevirdiniz.

Değerli arkadaşlar, nasıl bir adaletten söz edeceğiz ki? Bakın, dünyada basın emekçilerinin en fazla tutuklandığı ülkelerden bir tanesiyiz. Galiba rekoru kaybediyoruz diye paniğe kapıldınız, hemen seçim öncesinde bu rekor elimizden gitmesin diye bugün 6 Cumhuriyet emekçisini daha yeniden cezaevine yollayacak kararlar alınıyor.

Değerli arkadaşlarım, hepiniz elinizi vicdanınıza koyarak bir soruya yanıt verin istiyorum. Bu ülkede 301 maden işçisi gerekli önlemler alınmadığı için, bu ülkede 301 maden işçisi sadece patronlar daha fazla para kazansın diye açıkça bir cinayetle öldürüldüler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, ben bir dakika ilave edeyim, tamamlayın.

Buyurun.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi soruyorum size: Bu işçilerin öldürülmesine neden olan insanlara ne ceza verdiniz? Peki, bu işçileri savunan Avukat Selçuk Kozağaçlı şimdi Silivri Cezaevinde açlık grevi yapıyor arkadaşlar, biliyor musunuz? Hangi adaletten, hangi hukuktan bahsediyoruz?

Değerli arkadaşlar, söylenecek çok fazla şey var. Gerçekten utanıyoruz; hakkını arayan bir kadının Ankara'da, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkentinde uğradığı muameleyi anlatmaktan biz utanıyoruz, savunmaktan utanmayanları da kınıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Kim savundu bunu? Savunan bir kişi çıkmadı, bir kişi çıkmadı.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bitiriyorum.

Çok net şu: Türkiye öyle bir noktaya geldi ki iktidar suç işliyor. İktidar yandaşlarını koruyan, suçluları koruyan bir mekanizma oluşturmuş durumda ve maalesef, ülkemiz halkı adaleti kendisi sağlamaya çalışıyor. O yüzden bu yasa maddeleriyle, bu yamalarla uğraşmanın anlamı yok diyorum. Halkın, emekçilerin sağlayacağı gerçek adalette herkes işlediği suçların cezasını çekecek diyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)