| Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 12.02.2019 |
HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Özgür Bey'in çok güzel ifade ettiği gibi, Soma'dan hiç ders alınmadığını pekâlâ görüyoruz kanun hazırlanırken. Bugün 301 şehidimizi de rahmetle anıyoruz tekrar.
Ben de, Çevre Yasası konuşulurken Antalya'nın ormanlarının nasıl Madencilik Yasası'na kurban gittiğini anlatmaya çalışmıştım ve ÇED raporsuz, çok kolay izinlerle ruhsat alınarak genel müdürlükten, ormanların tahrip edildiğini, 2 dostumuzun, Ali Ulvi Büyüknohutçu ve Ayşin Hanım'ın bu uğurda katledildiğini anlatmıştım. Ondan ders aldık mı derseniz, yine ondan da hiç ders almadık. Yine, ormanlarımızda çok kolaylıkla ruhsatlar alınabiliyor. Bugün tartışmalarda ruhsatların kolaylıkla iptal edildiğinden bahsedildi ama aslında ormanlarda seçip de "Burada taş ocağı yapıyoruz." demek hepsinden kolay.
Bir de, madenciler özellikle ormanları ve yerleşim alanlarını seçiyorlar çünkü hazır yolu var, elektriği var, suyu var. Onun için, gidip 1/25.000'lik 4 nüsha haritayla orman bölge müdürlüğüne intikal ettiği zaman alınan izinle hemen maden faaliyeti başlıyor. Ormanlarımız tahrip olurken de böyle kahramanların -mücadelesiyle- katledildiğini de görüyoruz ve de ders almıyoruz.
Ben her konu görüşüldüğü için, güncel olması da nedeniyle, kendi yorumumu da katarak beka sorununa da girmek istiyorum çünkü can sıkıcı. Neden can sıkıcı? Neredeyse her gün hakarete uğruyoruz.
Türkiye 2 tane ilginç hükûmet sistemine maruz kalmıştır. Hükûmet sistemi, dünyada olmayan 2 hükûmet sistemi. Birisi bir asır önce Atatürk'ün Başkanlığındaki hükûmet sistemi, Meclis hükûmet sistemi, dünyada örneği olmayan bir Hükûmet sistemiydi. Türkiye'nin dört bir tarafından gelen milletvekilleri birlik beraberlik içinde, bir dayanışma içinde bir efsane yaratmışlardır, bir mucizeye imza atmışlardır. Bu neydi? Anayasa yapılmıştır, Kurtuluş Savaşı'nın karargâhı bu Meclis Hükûmeti olmuştur ve ardından da gerçek beka sorunu bertaraf edilerek yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Ve aynı Atatürk, o Meclisin Başkanı, Hükûmet sisteminin Başkanı, hemen ardından "Yurtta sulh, dünyada sulh" diyerek beka sorununu noktalamış ve savaştığı ülkelerin önerisiyle Nobel Barış Ödülü'ne müracaat edilmişti.
Şimdi, bugünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de ilktir, tektir, dünyada örneği yoktur. Bugünkü hükûmet sistemi ise sürekli beka sorunu yaratmaktadır hiç noktalamaksızın. Peki, bu beka sistemini yaratsın da bu Meclis çatısı altındaki rekabet eden partilere husumet aşılayarak, düşmanlık aşılayarak, bunu yapma yetkisi yoktur, kimsenin haddi de değildir. Kim diyebilir ki bana ya da buradaki milletvekillerine "Çıfıtsınız, illetsiniz, zilletsiniz, çete mensubusunuz, teröristsiniz, tehdit unsurusunuz." Buna kimin hakkı var? Ben şahısım adına bunu reddediyorum, iade ediyorum, partim adına da kabul etmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) - İzninizle toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Anayasa'mızın 104'üncü maddesi bugünkü tarifinde şöyle der: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır." "Millî birliği temsil eder." "Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir." Yani bugün birliğimizden, dirliğimizden, bütünlüğümüzden sorumlu Cumhurbaşkanı buradaki siyasi partilere ve milletvekillerine her gün yeni bir tanımla hitap edebilmektedir ve ben de diyorum ki: Türkiye'de beka sorunu yok ama ayrışmış, düşmanlaşmış toplumlarda, milletlerde gerçek beka sorunu vardır. Düşmanlık aşılanması, husumet aşılanması ve birliğimizin, dirliğimizin, milletin birlik ve dirlikten sorumlu liderler, siyasetçiler tarafından bölünmesi, ayrışması bugün Türkiye'nin beka sorunudur diyorum.
Hepinize saygı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)