| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 16.01.2019 |
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 52'nci maddesi hakkında yine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi bir kez daha derin bir saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dış politikada uluslararası krizler patlak verip derinleştikten sonra geriye dönüp "Şöyle davransaydık daha iyi olurdu." diye hayıflanmanın anlamı yoktur. Önemli olan, bu krizlerin ortaya çıkardığı riskleri ve yol açacağı sorunları öngörebilmek ve buna göre zamanında akıllı politikalar üretebilmektir. Bugün ülkemizin ve Orta Doğu bölgesinin içinde bulunduğu koşullar akıllı politikaların üretilmesini gerektirmektedir. Aslında elbette akıllı politikaların üretimi için de akıllı, işinin uzmanı diplomatlara ihtiyaç vardır. Bu da liyakat esasına uygun bir şekilde seçilmekten ve yerleştirilmekten geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, "stratejik derinlik" denilerek girişilen her adım Türk dış politikasını âdeta bir rüzgârgülüne çevirmiştir. Şüphesiz bu da stratejik öngörünün ne denli önemli olduğunu, içinde bulundukları coğrafyayla uyumlu olan akıllı politikalar üretemeyen ülkelerin ise hangi sorunlarla karşılaşabileceklerini ortaya çok açık bir şekilde koymaktadır. Türkiye'nin dış politikasının AKP hükûmetlerine kadar titizlik içerisinde uygulanması da Dışişleri Bakanlığının bu prensiplere sıkı sıkıya bağlı olmasından kaynaklanıyordu. Türkiye, Atatürk döneminde olduğu gibi uluslararası ilişkilerini ulusal çıkarlarını ön planda tutarak yeniden değerlendirmek ve tanımlamak durumundadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin izlediği dış politikanın hiç değişmeyen temel özelliği Batı'ya yönelik olmasıdır. Bu temel yöneliş, güvenlik ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdidi karşılamak gibi sınırlı geçici bir olay değil, sürekli bir politika tercihidir. Türkiye'nin dış politikası temelde Batı'ya yönelik bir şekilde bölgesel ve evrensel değişikliklere en akılcı çözüm üretmek üzere kurulu olmalıdır. Bugün iktidarda bulunan yönetim zihniyeti dış politikada bugün içinde bulunduğumuz sorunlara çözüm üretmek yerine çözüm üretme mekanizmasını tırpanlamaya çalışmaktadır. Bir kez daha yinelemek istiyorum: Dış politika uzmanlık isteyen bir alandır, özel bir eğitim sürecinden geçmeyi ve sürekli öğrenmeyi gerekli kılar. "Meslek içi eğitim" denilen kavramın belki de en güçlü uygulamasını Dışişleri Bakanlığı kadroları yaşarlar. Bu da zaman içinde bir olgunlaşma ve uzmanlaşmayı beraberinde getirir. Bir devletin dış politikasını şekillendiren kurumların çalışanları liyakate göre seçilmezlerse bunun olumsuz faturasını o ülke mutlaka öder. Öte yandan, yeni düzenlemeler, Dışişleri Bakanlığının son yıllardaki büyük tahribata rağmen hâlâ görevlerini en iyi şekilde, fedakârca yapmaya gayret eden mensuplarının tasfiye edilmelerinin önünde artık bir engel bırakmamıştır. Doğal olarak bu durum, Dışişleri mensupları arasında, meslek memurlarında, konsolosluk ve ihtisas memurlarında haklı bir kaygı yaratmaktadır. Ülkemizin güvenliği ve geleceği için bu tür stratejik kurumların işleyişiyle oynanarak, ekipçilikle, kadrolaşmayla hiçbir yere varılmaz. Bu anlayış, günü kurtarmaya bile çare olmayan bir anlayıştır.
Değerli milletvekilleri, 52'nci maddede de Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili komisyonlarda tartışılmadan getirilen kanun teklifleriyle, sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmek suretiyle, yasa yapma alışkanlığının devamıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi geleneklerine aykırı bulduğumuz teklifin bu şekilde kanunlaşmasına karşı olduğumuzu bildirir, hepinize derin saygılarımı sunarım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)