| Konu: | Milletvekilinin emekçi halka karşı sorumluluğuna ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 16.01.2019 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, "milletvekillerinin emekçi halka karşı sorumlulukları" başlığıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Önce, izin verirseniz, neden gündem dışı söz almak durumunda olduğumu açıklamak istiyorum.
Milletvekillerimiz belki biliyor ama halkımıza da ifade etmemiz gerekiyor ki Meclisin İçtüzüğü hâlihazırda grubu olmayan partilere konuşma hakkını neredeyse tanımayan bir İç Tüzük ve biz, buradaki çeşitli faaliyetlerimizle söz hakkı almakla beraber, kürsüden konuşabilme hakkını esas olarak gündem dışı konuşmalarda alabiliyoruz. Bu nedenle gündem dışı söz almak durumundayız.
Burada, bu vesileyle fiilen açtığımız bu sorunun İç Tüzük'teki düzenlemeyle de kalıcı hâle getirilmesi konusundaki talebimizi yenilemek istiyorum. Zira, Türkiye İşçi Partisi için örneğin, burada konuşmak, partimizin sözünü söylemenin ya da bizim şahsi görüşlerimizi ifade etmenin ötesinde bir anlam taşıyor; milyonlarca işçinin, emekçinin, yoksulun, halkın sözünün bu kürsüde söylenebilmesi için bu düzenlemenin takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, "milletvekilinin emekçi halka karşı sorumlulukları" dedik. Tabii, zor bir konu olduğunun farkındayız, belki de bu kürsüde ilk defa böyle bir konuda konuşma yapılıyor ama açık söylemek gerekirse bu, bizim başarımız ya da kendi kişisel tasarrufumuz olmanın ötesinde, Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran partinin milletvekillerinin, o parti grubunun başarısı. Zira, örneğin, bizim Parlamentoda bulunduğumuz geride kalan altı ay içerisinde yüzlerce yasal düzenleme yapıldı, yeniden kanunlar yaptık, düzenlemeler yaptık ancak bunların tek bir tanesinin bile işçi sınıfına, emekçilere, yoksullara, halka yarar sağlayan kanunlar olmadığını burada ifade etmek gerekiyor.
Örneğin arkadaşlar, bakın, kişisel bir tartışmaya tabii ki girmek istemiyorum ama dün burada bir tartışma yaptık emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili, 1'inci partinin grup başkan vekili dedi ki: "Abesle iştigal, boş işler bunlar." Şimdi, grup başkan vekili grup adına konuşur, dolayısıyla grubun tümünün görüşlerini ifade ettiğini anlamamız gerekiyor ve maalesef bu yaklaşım, aslında genel olarak Parlamentodaki yaklaşımın devamı. "Nasıl olur, bu Parlamento bu ülkedeki milyonlarca insanın işini konuşmayacaksa ne konuşacak?" diye sormamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, altını çiziyorum; emekçilerin, yoksulların çıkarlarını gözeten bir tane bile düzenleme yapmadık ve maalesef biz biliyoruz ki bu bir tesadüf değil. Türkiye'de insanları çeşitli biçimlerde ayırmaya çalışıyorlar. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımıyla insanlarımızı ayırmaya çalışıyorlar ama hepimiz biliyoruz ki esas olarak iki tane sınıf var arkadaşlar: Patronlar ve işçi sınıfı. Ya patronlara hizmet ediyorsunuz ya işçilere, emekçilere, yoksullara hizmet ediyorsunuz ve biz, işte, esas olarak buna itiraz ediyoruz ve diyoruz ki: Eğer bir milletvekili kendisini esas olarak patronlara karşı sorumlu hissediyorsa, onların temsilcisi olan saraya karşı sorumlu hissediyorsa onun, halkın çıkarları lehine düzenleme yapması mümkün değil. Onun yapabileceği tek şey var: Otuz saniye; Genel Kurula koşarak gelir, el kaldırır, indirir ve ondan sonra Genel Kurulu terk eder. Böyle bir yaklaşımla emekçilere karşı sorumluluğu yerine getirmemiz tabii ki mümkün değil.
Arkadaşlar, bakın, birkaç tane gazete haberi okuyacağım size. Örneğin, 2018'de 1.923 işçi kardeşimiz iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş. Bu Meclise defalarca bu iş cinayetlerini araştırmak için önergeler geliyor, AKP oylarıyla reddediliyor. Bu Meclise, örneğin, emperyalizmin kanlı terör örgütü diye baktığımız cihatçı terörist örgütü IŞİD'le ilgili araştırma önergeleri geliyor, AKP oylarıyla reddediliyor. Ensar Vakfını araştıralım diyoruz, AKP oylarıyla reddediliyor. Tren kazalarını araştıralım diyoruz, asgari ücreti araştıralım diyoruz, asgari ücretten vergi alınmasın diyoruz, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını çözelim diyoruz; bunların hepsi, her seferinde aynı grubun el kaldırıp indirmesiyle reddediliyor. Bizim isyan ettiğimiz şey budur arkadaşlar.
Sevgili arkadaşlar, maalesef süremiz sınırlı, dolayısıyla sözlerimi toparlamak ve bitirmek zorundayım. Aslında bu vesileyle şunu yapmış olmayı amaçlıyorum: Bir taraftan ekranları başında bizi izleyen milyonlarca işçiye, emekçiye, yoksula şu anda Parlamentoda 1'inci grup sizi düşünmüyor, sizin dertlerinizle ilgilenmiyor demiş oluyorum; bir taraftan da aslında, anlayanlar için, önemli bir uyarıda bulunuyorum, patronlara ve para babalarına hizmet edenlerin işçilere ihanet ettiğini söylüyorum, saraya hizmeti temel alanların halkın yararına bir şey yapamayacağını söylüyorum, tarikatlarla, cemaatlerle beraber yürüyenler yoksulları cehenneme götürür diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, izin verirseniz toparlayayım.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Tabii, zor iş arkadaşlar çünkü esas olan şudur: Bizi buraya kim getiriyor? Bizi buraya eğer halkımız, emekçiler, yoksullar getiriyorsa onlara karşı sorumlu oluyoruz ama sarayda atılan bir imzayla buraya geliyorsak saraya karşı sorumlu oluyoruz.
O yüzden diyoruz ki arkadaşlar... Hepimizin bildiği bir hikâye var: Çocuğun biri yaramazlık yapıyormuş, babası "Sen adam olamazsın." diyormuş ona. En sonunda vezir olmuş. Bir gün babasını makamına çağırmış, babası demiş ki: "Ya ben sana vezir olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim."
Şimdi, mesele şu arkadaşlar: Mesele, milletvekili olmak değil; mesele, milletin kendisi olabilmek; mesele, Flormar'da direnen kadın işçinin soğukta direnişinde yanında durabilmek; mesele, eşini maden kazasında kaybeden annenin çocuğunun geleceğini dert edinebilmek; özetle, arkadaşlar, mesele, milletin kendisi olabilmek.
Sarayın el kaldırıcısı el indiricisi değil, halkın vekili olalım diyorum. Patronların hesap tutucusu değil, emekçilerin hesap sorucusu olalım diyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)