| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 14.11.2018 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan sağlıkla ilgili kanun teklifinin 14'üncü maddesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuzdayım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bir tıp doktoru olarak ifade etmeliyim ki ülkemizde, maalesef, sağlıkta dönüşüm kapsamında yapılan uygulamalarla yeniden yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Örneğin, on altı yıldır Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında uygulanan, kaynakların daha verimli ve etkili kullanılacağı savunulan Kamu Hastaneleri Birliği yapılanmasının ömrü sadece altı yıl sürebildi ve tekrar eski sisteme dönüldü ve bu dönüşümün nedeni de çok başlılık olarak ifade edildi.
Sağlıkta şiddetin arttığı bir dönemde yine baskın bir teklifle milletimizin karşısına çıkıyorsunuz. Komisyon tutanaklarını incelediğimde gördüm ki sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de es geçildiği, Anayasa'nın ne kadar maddesi varsa ihlal edildiği bir yasa teklifi bu maalesef. Bu yasa teklifi Anayasa'nın 2'nci, 23'üncü maddesine aykırı, 125'inci maddesindeki hak arama hürriyetine aykırı, 38'e dörtteki masumiyet karinesine aykırı, 135'inci maddeye aykırı, 130'uncu maddeye aykırı; bulabileceğiniz bütün Anayasa maddelerine aykırı.
Şimdi, emeği geçen meslektaşlarıma sormak istiyorum. Siz bunu, belli işte, sayısal çoğunluk nedeniyle geçireceksiniz; peki, geçtikten sonra karşı karşıya kaldığınız meslektaşlarımıza anlatabilecek misiniz? 83 bin üyeli tabip odalarına gidip savunabilecek misiniz? 30 bin üyeli eczacılar odasında, 26 bin üyeli diş hekimleri odasında savunabilecek misiniz? Bu rakamlar sizi ürkütmeli sayın milletvekillerim. Akademik kadroların sayılarına da girecek olursak yüzlerine bakıp da açıklama yapmak zorunda kalacaklarınızın sayısı çok fazla artacak, en iyisi bu rakamlara hiç girmeyelim ama "rakam" dedik madem, vaktim elverdiğince, ben, Sayıştay rakamlarına girmek istiyorum.
Evet, Sayıştay yaptığı denetimde, OHAL kapsamında çıkarılan 694 sayılı KHK'yle, il sağlık müdürlüklerinde çalıştırılmak üzere sözleşme yapılan başkan ve başkan yardımcılarından bazılarının, Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatlarında müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı, Strateji Geliştirme Daire Başkanı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı olarak görevlendirildiğini tespit etmiş. Sayıştay, sözleşme imzalanarak taşra teşkilatlarına atanan personelin merkez teşkilatlarında üst düzey göreve getirilmelerini "Hem sözleşme gereklerine hem de atama usulüne uygun değildir." diyerek eleştiriyor ve aynı denetimde, kuruma ait alacakların sağlıklı bir şekilde kayıt, takip ve muhasebeleştirilmesinin yapılmadığı ve alacaklara faiz işletilmediği somut örneklerle saptanmış. Bu durum, tek kelimeyle bir skandaldır ve Bakanlık, alacaklarından bihaber demektir.
Evet, İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğünce yapılan incelemede 7 milyon 834 bin 636 liralık alacağın ancak 2012 yılına kadar takibinin yapılabildiğini ve daha önceki verilere ulaşılamadığını belirlemişler. Ancak "Alacağın takibi için gereken bilgiler idarede mevcut değildir." denmiş ve geçmiş.
Yine, İzmir İl Sağlık Müdürlüğünde yapılan incelemede idare bünyesinde alacak takip biriminin olmadığı tespit edilmiş. Keza, Trabzon'da da uygulama benzer ve Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğünce yapılan incelemedeyse 2016 yılından itibaren hizmet verilip de fatura kesilmeyen, dolayısıyla, alacak kayıtlarında yer almayan 9 ile ilişkin 6 milyar 338 milyon 729 lira tutarında eksik tahakkuk olduğu anlaşılmış. Çeşitli illerde benzer alacakların mali tablolarda görülmediği de saptanmış. Bunlar Sayıştay raporları. Şimdi, böyle bir aymazlık ve rezalet nasıl olabilir, ben bunu sormak istiyorum bu emeği geçen meslektaşlarıma. Devlet, alacaklarını takip etmek için bir birim kurmaz mı?
Sonuç: Sayıştayın denetim raporlarından özetle âdeta Sağlık Bakanlığının saldım çayıra Mevla'm kayıra şeklinde yönetildiğini anlıyoruz. Bunu mali tablolara yansıtmaz mı? Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir ben bir tıp doktoru olarak anlayamıyorum. Ve sonra çıkıp milletimize diyeceksiniz ki: "Kriz falan yok." Ben de diyorum ki: Kriz milletin cebinde; kriz, yüzde 45 artan elektrik faturasında; kriz, milyonlarca emeklide; kriz, EYT bekleyenlerde; kriz, 117 bin öğretmen açığı varken atanamayan 400 bin öğretmende ve kriz 1.603 liraya çalışan 6 milyon asgari ücretlide.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) - Ve kriz "Kadro vereceğiz." deyip de vermediğiniz taşeron işçilerde; kriz, yirmi bir gün askerlik nedeniyle işinden olacağı için umutsuzluktan travma yaşayan gençlerimizde ve kriz, son on beş yılın en yüksek işsizlik rakamlarını oluşturan ve çoluğuna çocuğuna ekmek götüremediği için cebindeki elektrik faturasına intihar notu yazıp intihara kalkışan ve intihar eden kadın işçide, Isparta'da oldu bu olay ve daha bugün sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısında Halkla İlişkiler Binası'nın en yüksek tepesine çıkarak intihara kalkışan vatandaşımız Ağrı'dan gelmiş AK PARTİ milletvekiliyle görüşmek üzere, sayın vekil yerinde yokmuş, görüşememiş. Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş kriz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısından kriz size bağırıyor. Vatandaşın sesini duyun sayın milletvekilleri, vatandaşın sesini duyun, sesimizi duyun lütfen.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Cesur.