GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:20.12.2018

MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın "Devlet borçları" başlıklı 5'inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bütçe müzakereleri dolayısıyla burada yeniden çözüm süreci hayalleriyle açılım sürecine yapılan övgüleri duymanın verdiği üzüntüyü ifade etmek istiyorum. Süreç boyunca tuzaklanmış hendekleri, sözde akiller eliyle yaralanan kamu vicdanını ve işlenen hukuk cinayetlerini saymayacağım. İbret alınması için sadece Ege Üniversitesinde bölücü terör örgütü PKK tarafından şehit edilen öğrencimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu cinayetini hatırlatıp onu rahmetle anacağım, ruhu şâd olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

Bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum. FETÖ tarafından üye ve sempatizan devşirme sürecinde, yurt dışındaki eğitim kurumlarının örgüt için önemi herkesçe bilinmektedir. Bu okullara Türk kültüründe ve Türkiye Cumhuriyeti nezdinde saygın kültür ve siyaset adamlarının isimleri verilmiştir. Bugün hâlâ FETÖ'nün okullarının bazılarında bu isimler kullanılmaktadır; örnek olarak Makedonya'da Yahya Kemal Beyatlı, Kosova'da Mehmet Akif Ersoy, Arnavutluk'ta Turgut Özal. Devletin bu isimlerin kullanımını engellemek için gerekli tedbirleri alması FETÖ'yle yurt dışındaki mücadeleye katkı sağlayacaktır. Bu kişilerin vârisleri ve Dışişleri Bakanlığı harekete geçmelidir.

Türkiye'nin borç meselesine gelince: Bu konunun Kırım Harbi'yle başlayan uzun bir geçmişi var ve 1954'te borçlarımız bitmişti. 1980'lerde başlayıp bugünlere kadar önce devlet borcu zirve yaptı, on yıldır da özel sektör borçlarını konuşuyoruz.

Bütçe açıkları ve borç stoku öncelikle devletin mali disiplin sorunuyla ilgilidir. Maastricht Kriterlerine göre, kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 60'ın altında olması gerekmektedir. Türkiye uzun yıllardır bu kriteri karşılamıştır.

Borçlanma rakamlarının sınır değerlerin altında olması siyasi iktidara bir hareket alanı açmaktadır. Ancak bir yıldır faiz ve borç risklerindeki artışlarla borçluluk oranları yükselmiştir. Kamu borç stokunun döviz ve Türk lirası cinsinden dağılımındaki eğilim de tedbir almayı gerektirmektedir. 2010 yılında döviz cinsinden devlet borçları toplam borcun yüzde 26'sı seviyesine düşmüşken bu oran 2018 Ekim ayı itibarıyla yüzde 46'ya yükselmiştir. 2006 yılında 5 milyar dolar civarında seyreden Hazine garantili dış borçlar, 2018'in ikinci çeyreğinde 14 milyar doları geçmiştir. 2019 bütçesinde Hazine garantili borçların düşürülmesi gerekmektedir.

Geçen on yıl boyunca Avrupa kaynaklı ekonomik kriz ortamında Avrupa ve Amerika Merkez Bankaları piyasalarda para bolluğuna yol açtılar. Sadece FED'in dolaşıma sürdüğü miktar 2008 sonunda 925 milyar dolardan 2015'te 4,5 trilyon dolara ulaştı. Özel sektör bundan yararlanarak kolay borçlandı.

Türkiye, 2013 yılından bu yana "kırılgan beşli" diye adlandırılan ve Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika'dan oluşan bir grup içerisinde sınıflandırılmaktadır. Bu grupta kamu ve özel toplam dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı en yüksek olan ülke yüzde 52 oranıyla Türkiye'dir. Şimdi, bu borçlar nereye varmış, bunu bir gözden geçirelim. 2011'e kadar 100 milyar doların altında gerçekleşen özel sektörün borçları 2018'de 300 milyar doları aşmış durumdadır. Türkiye'nin önündeki en temel sorun da budur. Türkiye'nin kırılgan beşli ülkelerine göre dış borç yükü daha yüksektir. Giderek artan bir dış borç sarmalıyla karşı karşıyayız. Bu, açık ve yakın bir tehlikedir.

Değerli milletvekilleri, borç ödenebiliyorsa, döndürülebiliyorsa sıkıntı yoktur ancak bunun için ülkeye döviz girmelidir. Dolar 8 lira seviyesine çıkınca, yıl sonunda 15 lira olacağı kehanetleri yapıldı ve tutmadı ancak bu sözler enflasyonu yükseltti. Kısa vadeli fiyatlamalar 8 lira üzerinden oluştu. Yükselen beklentiler, yükselen fiyatlamalar kontrolden çıkmak üzereydi. Enflasyon konusunda Merkez Bankasının, Hükûmetin ve diğer piyasa aktörlerinin kararlı duruşu kısmi bir rahatlama getirdi, dolar kuru 5,24'e kadar geriledi ancak faizler yüzde 24'e çıktı, fiyatlar yükseldikleri yerde kaldılar.

Bir de CDS'ler var, borcun sigorta primleri. Yüzde 1,5 olan bu sigorta primleri yüzde 6'ya dayandı, faizlerin neredeyse 2 katı risk primi ödemeye başladık; kur indi, faizler sakinleşti ama CDS'ler yüzde 4'ün altına bir türlü inmiyor. Bunun anlamı borçlanmamız hâlâ çok pahalı demektir. Borç maliyeti yüksek olduğundan enflasyon tırmanmaya devam ediyor.

Türkiye'nin kırılgan beşli kategorisinden çıkabilmesinin bir yolu, dış borç yükünü azaltmak ve cari açığı borçla kapatmak yerine doğrudan yabancı sermayeyi çekmektir. Sermaye güven duymak ister, beklentiler iyimser oldukça güven gelişir. Olumlu beklentiler gidişatı olumlu etkiler. Hâliyle enflasyon ve kur yükselişine karşı ilk araç güven ortamı olmalıdır.

Bu bağlamda, Hükûmetin peş peşe 100'er günlük planlarla beklentileri yüksek tutmaya çalışmasını olumlu görüyoruz. Güvensizlik ortamında kurlar yeniden yükselebilir, borcun döndürülebilmesinde güven düzeyi özel önem taşımaktadır.

Hükûmete bir hususu hatırlatmak istiyorum: Sözleşmenin Türk lirasıyla yapılmasını destekliyoruz ancak iç piyasaya dövizle borçlanmak hem devlet ile bankaları rekabete sokarak faizleri yükseltmekte hem de millî paraya güven duygusunu sarsma riski taşımaktadır. Dikkat edilmezse Türk lirası kötü para pozisyonuna düşebilir.

Sayın milletvekilleri, kamu borçlarını ve faiz yükünü azaltmanın kalıcı yolu ülkenin verimli üretim kapasitesini artırmaktır. Yerli savunma sanayisindeki atılımları önemsiyoruz. Aynı şekilde, teknoloji, bilim, sanat üreten bir ülke olmak zorundayız. Ülke olarak inşaat gibi sınırlı verimli bir alandan daha teknolojik, daha verimli, daha fazla istihdam ve katma değer yaratan alanlara yatırım yapılmalıdır. Bütçede eğitimin, AR-GE'nin, teknolojinin, teknolojik sanayinin payı yükseltilmelidir. Ayrıca, gıda sektöründe stratejik yaklaşımlar gereklidir. Gıda güvencesini ve sağlığını garanti altına almak için tarımsal faaliyetler gözden geçirilmelidir. Tarımda dış ticaret açığı artmaktadır. Ülkemizde üretilebilecek çok sayıda tarımsal ve hayvansal gıda ithal edilmektedir. Bu durumun acilen tersine döndürülmesi gerekmektedir. Üreten toplumların devlet borçları hızla düşecek, faiz yükü azalacaktır. Kendi yerli ve millî imkânlarımızla, kendi insanımızla ve teknolojimizle yaratılan katma değer hem ülkemize sınıf atlatacak hem de Türk vatandaşının refahını artıracaktır.

Değerli milletvekilleri, son olarak belirtmek isterim ki uygulanacak ekonomik politikalar, merkezine insanı koyan, eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir yönetim anlayışıyla toplumsal refahı artırmalıdır. İstikrarlı, çevreye duyarlı ve istihdam dostu bir büyümenin gerçekleştirilmesi ekonomi politikasının esasını oluşturmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak kamu ve özel sektör borç stokunu sürdürülebilir bir seviyeye indirmeyi ekonomide kalıcı istikrar sağlamak ve kırılganlıkları azaltmak bakımından gerekli görmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kalyoncu.

HASAN KALYONCU (Devamla) - Borç yönetimi, para ve maliye politikalarıyla uyumlu, sürdürülebilir, şeffaf ve hesap verilebilir bir borçlanma politikası şeklinde yürütülmelidir. Seçim beyannamemizde ifade ettiğimiz gibi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonomik sorunların çözümü için katılım ve diyalog ortamı içinde bütün sosyal kesimlerin memnuniyetini ve ekonomik programlara rızasının alınmasını önemsiyoruz. Ekonomik sorunların aşılmasında toplumsal kesimler, siyasi iktidar, ekonomi yönetimi ile halk arasında karşılıklı güven ortamı oluşturulmalıdır. Güven ortamı, nimetin ve külfetin hakkaniyet ölçülerinde bölüşülmesi, üretime katılanların adil pay almalarının sağlanması partimizin öngördüğü, önerdiği ekonomik uzlaşma kültürünün esasını teşkil etmektedir. Sorunların aşılması ancak bu uzlaşmayla mümkündür.

2019 yılı bütçesinin hayırlara vesile olması dileğiyle Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)