GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:20.12.2018

MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum. Bütçe görüşmeleri boyunca siyasi üslup ve nezaket içerisinde değerli görüşleriyle ufkumuzu aralayan tüm milletvekillerimize de ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Görüşülmekte olan bütçe kanunu teklifinin milletimiz ve memleketimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün yüce Meclise, bir çözüm umuduyla, Anadolu için bir sancı hâline gelmiş bir konuyu hatırlatmak ve istişareyle ulaşmış olduğumuz çözüm önerilerimizi sizinle paylaşmak istiyorum.

Bütçe içerisinde yer alan ve devletin muhtemel ve müstakbel bir geliri olarak kabul edilen ama -ben buradan söylüyorum- hiçbir zaman tahsil edilemeyecek olan sözde bir gelir kalemi, Anadolu'daki köylü için âdeta bir zulüm hâlini aldı ve dolayısıyla bir an önce çözülmesi gerekiyor. Nedir bu? Sulama birliklerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim borçlarından bahsediyorum.

Biliyorsunuz, yıllara sâri bir şekilde bu sulama birlikleri -sadece AK PARTİ Hükûmetini kastederek söylemiyorum- yıllarca siyasi iktidarların, maalesef, denetimi dışında kaldı; yeterince ilgi ve alaka gösterilmedi. Yıllar süren bu ilgisizlik neticesinde trilyonları bulan, onlarca trilyonu bulan bir borç batağına sürüklendiler ve fiilen iflas ettiler. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuya müdahil oldu, Allah razı olsun, yerinde ve zamanında bir tespit yaptı ve sulama birliklerinin içinde bulunduğu hâl ve şartların yeniden düzenleneceğini ifade etti. Devlet Su İşleri Teşkilatı Yasası'nda bir düzenlemeye gidildi ve sulama birliklerinin meclisleri feshedildi, yönetimleri feshedildi; 350'nin üzerindeki sulama birliğine Devlet Su İşlerinden ağırlık olarak mühendis olarak görev yapan isimler başkan olarak görevlendirildiler. Yeni bir yönetime kavuştu sulama birlikleri, devletin kontrolü altına alındı. Sayın Veysel Eroğlu buradan müjdeledi, "Yeni bir sayfa açıyoruz." dedi. Köylülerin sulama birliklerine olan borçlarının terkini, yapılandırmasıyla ilgili çalışmalar yapılacağı söylendi. Yeni bir sayfayı açtık, yeni yöneticileri koyduk sistemin başına ancak sulama birliklerini o hâliyle bıraktık.

Şimdi, değerli milletvekilleri, sadece Sosyal Güvenlik Kurumuna dönük sulama birliklerinin 223 trilyonluk prim borcu var, 223 trilyon. Bunun 113 trilyonu asıl alacak, 100 trilyonu gecikme faizi. Bakın, şimdi, her fırsatta faiz lobisine atıf yapıyoruz, faiz lobisini lanetliyoruz ancak böyle bir faizi, bu "faiz lobisi" diye işaret ettiğimiz odaklar dahi görse iştahları kabarır. 100 trilyona 100 trilyon daha faiz yürütülmüş durumda. 223 trilyonluk bir alacak kalemi, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sulama birliklerinden tahsil edilmeye çalışıyor. Sulama birliklerinin tamamı iflas hâlinde, fiilen iflas hâlinde, tahsili mümkün değil. Bu defa da ne yapıldı? Sulama birliklerinde son yirmi yıl içerisinde görev yapmış tüm yöneticilerin mal varlıklarına bu 223 trilyonun tahsili için haciz konuldu. Sulama birliklerinin yöneticileri kimler, yirmi yıl boyunca görev yapmış olanlar? Birçoğu muhtar ve gariban köylüler. Çoğu mevzuatı bilmeyen, çoğu orada nasıl bir işlem yapıldığını bilmeyen, demetleme imkânı olmayan, üç ay, beş ay sulama birliklerinin yönetimlerinde ve meclislerinde görev yapmış olan bu insanların bugün tüm mal varlıkları hacizli hâle geldi.

Şimdi, somut örnek istenebilir birinci vakayla ilgili. Tokat Erbaa Erek Sulama Birliğinin 2 trilyona yakın bir borcu olduğu söyleniyor ve bundan dolayı çözüm olarak devlet şunu bulmuş: Sulama birliği bu parayı ödeyemeyince 55 muhtarın mal varlığına haciz konuldu; kapısındaki 1996 model, satsanız 3 bin lira etmeyecek traktörüne, 2 dönüm tarlasına, bomboş banka hesabına ve hasbelkader tarım sigortasından almış olduğu maaşına haciz geldi. Şimdi, 100 trilyonluk bir faiz yükünden bahsediyorum. Bu, aynı zamanda şu anlama gelir: Bu gariban muhtarların ve köylünün maaşından alacağınız aylık 200 lirayla bu borcun tahsil edilmesi imkânsız. Dolayısıyla elde edilen para, gecikme zammının 10'da 1'ine dahi denk gelmiyor. Dolayısıyla devlet, bir alacağı tahsil etmekten ziyade, burada zaten imkânları günden güne kısıtlı hâle gelen köylüye zulmetmekten başka bir şey yapmıyor.

Şimdi sıkıntının bir başka boyutu daha var, onu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bazı sulama birlikleri de diyor ki: Ben bu borcu yapılandırayım, bu borcu ödeyeyim, en azından geçmişte benim yönetimlerimde görev alan köylülerin mal varlıklarına haciz gitmesin. Bunu deneyenler de var. Kim bunu deneyen? Tokat Gümenek Sulama Birliği, gitmiş borcunu yapılandırmış. Bu defa da söyle bir açmazla karşı karşıya kalıyoruz: Sulama birliklerinin bütçeleri zaten çok sınırlı, köylüden topladıkları su paralarıyla bir bütçe oluşturmaya çalışıyorlar. Toplanan para, olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu prim borcunun yapılandırma taksitine gittiği için kasa boşalmış durumda. Bu defa da sulama pompalarıyla ilgili tadilat işlemi, onarım işlemi gibi hiçbir şey yapılamadığı gibi, mesela örnek verdiğim Gümenek Sulama Birliği çalışan insanların maaşlarını dahi ödeyemez durumda. Bu sulama birliğinde çalışan emekçi insanlarımız, aylardır şu anda maaşını alamıyorlar.

Dolayısıyla Allah razı olsun Cumhurbaşkanımız önayak oldu, yeni bir sayfa açtık ama açtığımız sayfayı o şekilde bıraktık. Yeni sayfamız nedir? Devlet Su İşlerinden mühendisleri bu sulama birliklerinin başına koyduk, sayfayı o şekilde kapattık ve unuttuk. Dolayısıyla bir enkaz, Anadolu'da günden güne büyüyerek köylünün üzerindeki bir yük hâlini almaya başladı.

Geçen bu Meclis kürsüsünden şunu ifade etmiştim, dedim ki: Türkiye'nin nüfusu 50 milyonken köyde yaşayan insan sayımız 21,5 milyondu, şu anda nüfusumuz 80 milyonu aşmış durumda, köy nüfusumuz 6,5 milyonun altına düştü. Bu sayıları da sağ olsun Tokat Milletvekilimiz Kadim Durmaz Bey burada, ondan almıştım, kendisine teşekkür ediyorum. Günden güne köylü nüfusumuz azalıyor. Bakın, köylerdeki insanlar 21,5 milyondan 6,5 milyona düşmüş, şehirler üzerinde bir baskı oluşturmaya başladılar.

Siyasi iktidar buna bir formül bulmaya çalıştı, neyi buldu? İŞKUR'u çıkardınız ve köylerden kentlere gelen, köylerde geçimini idame ettiremediği için kent merkezlerine gelen insanları, İŞKUR kadrosundan, İŞKUR imkânlarıyla bir yerlere geçici de olsa istihdam etmeye çalışıyorsunuz. İyi niyetle hareket ettiğinizi biliyorum ama buna başka bir formülün eklenmesi gerek. Nedir başka formül? Size şunu ifade etmek istiyorum: İŞKUR'dan yapılan yerleştirmelerin önemli bir kısmıyla ilgili, kamuoyu tatmin olmuyor, birinci sıkıntı bu.

İkincisi, İŞKUR'dan yerleştirmelerin önemli bir kesimi -size de geliyor bu bilgiler, farkındayım- devletin ilgili biriminin ihtiyacı olmayan kadrolar oralara gönderilip devletin imkânları, mali imkânları önemli bir şekilde heba ediliyor. Bunun yerine şöyle bir formül bulabiliriz: Köyde yaşamı özendirecek, bu bütçeyi köyde ikamet eden insanlara tahsis edebileceğimiz başka formülleri hayata geçirebiliriz; aksi takdirde şu olacak: Burada birçok milletvekilimiz var ve ben bu Parlamentonun en az yarısının köy çocuğu, köylü çocuğu olduğunun farkındayım. Oy devşirmek niyetiyle yahut da buralardan bir yerlere mesaj vermek niyetiyle söylemiyorum, vicdanım emrettiği için söylüyorum. Ben 630 köyü olan bir memleketin milletvekiliyim ve köylerimizin, bugün kış mevsimi başladı, en az 300 tanesinde, iddia ediyorum, ışık dahi yok çünkü köyler bomboş, şehir merkezlerine geldiler. Tokat'ta 400 gönüllü köy korucusu var. Bunlar yıllardır hiçbir karşılık beklemeden orada duruyorlar. İstiyoruz ki ve diliyoruz ki bakın, bu iş, bu imkânlar köylerde ikamet eden insanlar için kullanılsın. İstiyoruz ki bu gönüllü köy korucuları, köyde oturmayı teşvik edebilmek adına, en azından kadroya alınsınlar, bir maaşa bağlansınlar.

Şimdi, sulama birlikleri meselesini neden açtık? 6,5 milyon köylü, bu ülkede direniyor "Ben köyde yaşayacağım ve üretime devam edeceğim." diye. Biz de devlet olarak onlara diyoruz ki: "Seni orada yaşatmayız, bu 223 trilyonu senden tahsil edeceğiz."

Şimdi, değerli milletvekilleri, siyasi istismar yapmıyorum, kimseyi eleştirmiyorum, bu Meclisin ortak aklıyla buna bir çözüm bulunması lazım. Bu Parlamentoda hayatını şehirde geçirmiş, köyü hiç bilmeyen insanlar olabilir, onlar için sulama birlikleri çok sıradan bir konu olabilir, ben Anadolu'nun bir gerçeğinden bahsediyorum. Bir kısır döngüye dönüştü durum. Sulama birlikleri, sigorta prim borcunu ödeyebilmek için köylünün üstüne yüklenmeye başladı, köylüden alacakları tahsil etmek için bütün köyü hacizli hâle getirdi, icra takibi yapıyor. Diğer sulama birliği diyor ki: "Köylünün üzerine gitmeyeyim." O da borcu ödeyemez hâle geldi, iflasa sürüklendi. Orada da Sosyal Güvenlik Kurumu bütün köylünün maaşına haciz koydu.

Şimdi, dolayısıyla bunu nasıl çözeceğiz? Bu, benim şahsi fikrim değil, siyasi iktidarın göreve getirmiş olduğu Sosyal Güvenlik bürokratlarının hepsiyle tek tek görüşerek, onların fikirlerini alarak sizinle paylaşıyorum. Özellikle AK PARTİ'nin grup başkan vekili arkadaşlarımıza sesleniyorum: Bu, siyasi iktidarın göreve getirdiği bürokratların görüşüdür, hepsiyle görüştüm. Bu sosyal güvenlik prim borçları, sulama birliklerinin, bir an önce bir yasayla, müşterek akılla terkin edilmelidir, silinmelidir. Şimdi, bu memlekette tarihî vazifemiz ve misyonumuza uygun olarak, tarihî kimliğimize uygun olarak, evet savaştan kaçan Suriyelileri aldık ve takriben...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜCEL BULUT (Devamla) - Toparlayayım efendim hemen.

BAŞKAN - Buyurun.

YÜCEL BULUT (Devamla) - ...30 milyar dolara yakın bir para harcamışken -gecikme faizini hiç dikkate almıyorum- 100 trilyonluk bir borçtan dolayı, Anadolu'daki bu sulama birliklerinin borcundan dolayı köylüler hacizlik hâle gelmişse, inim inim inliyorsa bu devletin vazifesi, onlarca iş adamının nasıl ki vergi borçlarında indirime gidilmişse, terkin edilmişse, anlaşmaya gidilmişse bu gariban köylüye bu kadar üst üste ekonomik kriz yaşanırken, sıkıntı yaşanırken gelin el birliğiyle bir jest yapalım, tahsili zaten mümkün olmayan bu alacak kalemlerini bir yasayla terkin edelim. Tekrar söylüyorum, bu, Milliyetçi Hareket Partisinin bir milletvekilinin şahsi görüşü değildir, birçok bürokrat da bu aklı temsil etmektedir, desteklemektedir. Bu borcu ortadan kaldırdıktan sonra ancak yeni bir sayfa açabiliriz.

Şimdi tekrar söylüyorum, konuşmamın başında da ifade ettim: Sayın Veysel Eroğlu'nun kendisi, sulama birlikleriyle ilgili mevzuat değişirken buna işaret etmiş ve bunu müjdelemişti. Bunun arkasında durmanızı rica ediyoruz. Bu konuda desteğinizi ve ortak akıl oluşturma konusundaki gayretlerinizi istiyoruz.

Beni sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Tekrar heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)