GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:32
Tarih:14.12.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL BAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2019 yılı bütçesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, RTÜK, radyo ve televizyon ve sonradan eklenen internet faaliyetlerini de düzenlemek ve denetlemekle görevli, Anayasa'nın 133'üncü maddesi kapsamında, üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliğidir. Peki, değerli milletvekilleri, sizlere soruyorum: RTÜK ne kadar özerktir ve ne kadar tarafsızdır? Aranızda bu ülkede herhangi bir kuruluşun tarafsız olabileceğini, tarafsız davranabileceğini düşünen var mıdır? Gerçekleri raporladı diye Sayıştay Başkan Yardımcısının görevden alındığı bir ülkede, enflasyonu doğru hesapladı diye TÜİK yöneticilerinin görevden uzaklaştırıldığı bir ülkede, doğruları yazdı diye gazetecilerin tutuklandığı bir ülkede RTÜK ne yapar? RTÜK, havuz medyasına karışamıyor, havuz patronlarına dokunamıyor, saray yancılarına el süremiyor. Ee, ne yapsın adamlar? Boş boş oturmayacaklar herhâlde; dönüyorlar geriye, kalan üç beş muhalif kaleme, TV'ye, gazeteye basıyorlar kapatmayı, basıyorlar cezayı.

Öyle bir korku imparatorluğu kurdunuz ki bırakın kurumların, bürokratların haksızlığa "dur" demelerini sokaktaki insan "geçinemiyoruz" demeye dahi korkar oldu, başımıza bir iş gelir korkusuyla derdini bile anlatamaz oldu.

Evet, buradan, Gazi Meclisten Türk milletinin aziz evlatlarına sesleniyorum: Sizi korkutmak, sindirmek için her oyun oynanır bu ülkede, işgüzar yancılar ince ince tehditler de savururlar. Gerçekleri söylemekten asla korkmayın; şunu biliniz ki cesaret esareti yener.

Ey iktidar zorbaları, siyasi, politik, ekonomik, sosyal başarısızlıklarınızı başarılı göstermek, rüşvet, yolsuzluk, kamu kaynaklarının kötüye kullanılmasını örtbas etmek, hukuka aykırı iş ve işlemlerinizi karartmak, kişi ve kurumları hedef hâline getirmek ve muhalefeti susturmak amacıyla kamu gücünü de kullanarak yazılı ve görsel basını ele geçirmiş ve ele geçiremediklerinizi ise baskı ve sansüre maruz bırakmış olabilirsiniz ancak ne yaparsanız yapın asla bizi hiçbir surette susturamayacaksınız, gerçekleri milletimize anlatmamıza engel olamayacaksınız. Daima Hakk'ın ve haklının yanında olacağız, zalim ve zulmedenlerin karşısında kaya gibi dimdik duracağız; milletimize sözümüz var.

Sayın milletvekilleri, tarih sayfaları despot yönetimlerin halkı ekmek bulamazken saraylarda pasta yiyenlerin, açgözlü demagogların hazin sonlarıyla doludur. Bu örneklerin asırlardır yaşatıldığı yer ise tiyatrolardır. Tiyatrolar da, sanatçılar da her zaman halkın yanında olmuş, halkın derdini anlatmış, diktatörleri eleştirmişlerdir. Bu özelliklerinden dolayı, halkın yanında olan yönetimler tarafından desteklenmiş, halkı ezenler tarafından zulme uğramışlardır.

Peki, on altı yıllık AKP iktidarında tiyatroya, tiyatrocuya ne kadar önem verilmiştir. Sayın iktidar milletvekilleri sizlere sesleniyorum -her ne kadar dinlemiyorsunuz ama- demokrasinin olmadığı yerde sanat olmaz, yapılana da zaten sanat denilmez. Millî kültürümüzün gelişmesinde önemli yeri olan sanatçıların önündeki engelleri kaldıracağız inşallah, Allah izin verirse.

Birtakım yandaş sanatçıları oluşturdunuz, verilen işlerle de bunları besliyorsunuz. Size biat etmeyenleri ise baskı, korku ve sansür yoluyla kontrol altında tutmaya çalışıyorsunuz. Kültür merkezlerini yıktınız, tiyatroları kapattınız, sanatı ve sanatçıyı desteklemediniz, beğenmediğiniz oyunları oynatmadınız. Gerçek sanatçıları açlığa terk edip yandaş sanatçıları sarayda ejder meyveleriyle resepsiyonda ağırladınız.

İstediğiniz kadar zulmedin, istediğiniz kadar ayrıştırın, istediğiniz kadar yok sayın, Türk milletini artık kandıramayacak, kendinizi kurtaramayacaksınız. Tarih yine gerçeği yazacak, "milletin tokadı" adlı oyun memleketin tüm vilayetlerinde kapalı gişe oynayacak inşallah ve sizler de kafanızı öne eğip gerçek sanatçılardan gerçek bir oyun seyredeceksiniz.

Sayın milletvekilleri, bakınız, Ankara Operasında bile perdeyi genç sopranolar ve tenorlar açıyor. Bunların neredeyse hepsi dünya çapındaki yarışmalarda ödül almış sanatçılar. Devlet Opera ve Balesinde sanatçılara kadro verilmiyor. 2.200 lira maaşla çalışan 800 küsur sanatçı ve yardımcı eleman insan haklarına aykırı biçimde çalıştırılıyor. Orkestralar bazen repertuvara aldıkları eserleri müzisyen yokluğundan iptal ediyorlar. Balede bütün başroller genç yevmiyeliler tarafından oynanıyor. Yeri gelmişken Sayın Bakan, özellikle size söylüyorum: Devlet Tiyatrolarında "süreli sözleşmeli personel" diye nitelenen teknik personel toplamda 700 kişi bir türlü kadroya atanamıyor. Aylık yirmi altı gün prim yatıyor bu kişilere, sosyal hakları yok, tek taraflı fesih yetkisi olan bir sözleşmeyle yıllardır atılma korkusuyla bekliyorlar. Mezunlar, on yıllık zorlu eğitimin ardından kendi ülkelerinde gelecekleri olmadığı için yurt dışına gitmeye çalışıyorlar. Devlet Tiyatrolarında en az on yıldır sınav açılmıyor, mezun sanatçı atanmayı bekliyor. Buna karşın her yıl yeni tiyatro bölümü ihtiva eden fakülteler açılıyor ülkemizde. Van, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Trabzon, Konya gibi illerde yerleşik tiyatro kurulalı yirmi sene oldu ama 7-8 kadrolu sanatçıyla perde açılmıyor. Burada bütçe konuşurken, bu ülkede vergi veren her vatandaşımızın kültür ve sanat hizmetlerine adil ve eşit ulaşabilmesinin şart olduğunu unutmayın. Sanat ve sanatçıyla tanışmamış çocuk ve gençlerimizin kavgayla, silahla, uyuşturucuyla karşılaşma riskleri çok daha büyük.

Başta çocuk oyunları olmak üzere, bizim tarihimizi, kültürümüzü, misafirperverliğimizi; Türk insanının yiğit, cesur, atasını sayan, küçüklerini koruyan, vatansever karakterini yansıtan oyunların sayısı da bir hayli az. Geleneksel tiyatromuz raflarda can çekişiyor. Meddah, Kavuklu, Pişekar çoktandır sahnelerde görünmüyor. Hele en büyük iki mizah ve hiciv ustası Karagöz ve Hacivat hiçbir tiyatronun repertuvarında yok.

Aralık 2018'de yayınlanan Özel Tiyatrolara Devlet Desteği Yönetmeliği kapsamında amatör tiyatrolara bile 18 bin lira ayrılırken geleneksel tiyatroya en çok 15 bin lira destek verileceği yazılmaktadır. Devlet Tiyatrosu bir an evvel yeni yerleşik tiyatrolar açmalı, Kültür Bakanlığı salon inşa etmek isteyenleri teşvik etmeli, sanattan ve sanatçıdan ve sanat dostlarından alınan vergi miktarı yeniden gözden geçirilmelidir. Ama bu zihniyet devam ettiği sürece keman çalacak, beste yapacak, orkestra yönetecek, sahnede anamızı atamızı oynayıp bize ayna tutacak oyuncuyu ve gerçek sanatçıyı bulamayacağız.

Evet, sayın milletvekilleri, biraz da uyanmanız için size "Sanatın korunması ve geliştirilmesi için karar mercisi nedir?" diye sorsam, "Sanatçılar, kültür insanları ve onları organize eden, görüşlerini ve tavsiyelerini dikkate alan Kültür Bakanlığı." diyeceksiniz. Ama bilemediniz, her konuda üstat bir Cumhurbaşkanı varken kime ne söz düşer? O her konuda bilge; ne yiyeceğimize, ne giyeceğimize, neyi seyredeceğimize, nasıl yaşayacağımıza, hangi sanat dalının ruhumuza iyi geleceğine, nasıl davranacağımıza o karar verir.

Bakınız, böyle baskı rejimlerinde ne kadar baskı yapılırsa yapılsın, haksızlıkları dile getiren şairlerin sayısı artar, mizah ve hiciv gelişir. Bakın, bir kardeşimiz ne demiş: "Zam, zum diye devletlüyü kızdırma/ Ak deftere adın hain yazdırma/ Hızlı yiyip enflasyonu azdırma/ Bak bu çok önemli, yavaş ye Hasan." Gençlerin sosyal medyada yazdıklarına bakıyorum, hayran oluyorum, onlar bizden çok ileride mizah ve hiciv yönünden. Bırakınız gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri, dünyanın en geri kalmış ülkelerinde bile artık böyle bir rejim yok.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde, Türk milletinin figüran yapıldığı, başaktörlerin profesyonel pazarlamacı olduğu, senaryonun ulusötesi şirketlerce yazıldığı büyük bir tiyatro oyunu on altı yıldır sergileniyor ve her yıl değişik versiyonlarla sahne açılıyor. Biliniz ki Türk milletini her fırsatta otuz altı parçaya ayıran, "tek millet" diyerek o milletin ne olduğunu söyleyemeyen, "çözüm süreci" adı altında bölücü örgütü palazlandıran, âdeta şehirlerin işgaline gözlerini kapatan sonra da işgal edilen şehirleri temizlemek için yüzlerce vatan evladının şehit verilmesine sebep olan, şahsi ihtiraslar ve yanlış politikalar sayesinde güney sınırımızda boylu boyunca bir terör bölgesi oluşturulmasına neden olan, Musul ve Kerkük üzerindeki haklarımızı soydaşlarımızı tehlikeye atacak şekilde sıkıntıya sokan, şimdi de yerel seçim öncesi Fırat'ın doğusuna büyük müttefikiyle anlaşmalı, göstermelik bir harekâta yelken açan, Yunanistan'ın Ege Denizi'nde bir kısım adamıza el koymasını seyreden ve ayrıca ne utanç vericidir ki bu adalardaki Yunan otellerini Kültür ve Turizm Bakanının sahip olduğu bir şirket tarafından pazarlayan, ülkemizi içte ve dışta beka sorunuyla karşı karşıya bırakan iktidardan hesap soracağız. Bu, bizim millî borcumuz. İktidar "Ülkenin beka sorunu var." demektedir, doğrudur ancak ülkeyi bir beka sorunuyla karşı karşıya getiren bizzat bu iktidarın şahsi hırslarıyla bezenmiş yanlış politikaları değil midir? "Beka sorunu var." diyerek Türk milliyetçilerini ve ülkücüleri bu kirli oyuna alet etmeye çalışanlara da bir çift sözüm olacaktır. Türk milletini ve Türk milliyetçiliğini siz ayaklar altına aldırsanız da biz İYİ PARTİ olarak ayaklar altına aldırmayacağız. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İktidara sesleniyorum: Kafanızın arkasındaki planları uygulamak, kamu erkini dönüştürmek, iktidarınızı sağlamlaştırmak, birtakım operasyonlarda kullanmak üzere bürokrasi ve iş hayatı içinde sayenizde yuvalanmış cemaat ve benzeri oluşumlarla siyasi, ticari ve akrabalık da dâhil her türlü iş birliğine girdiniz, bunları hiç olmadığı kadar güçlendirdiniz "Ne istediniz de vermedik." dediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Milletvekili.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Geç bunları artık ya, bunları geç!

ŞENOL BAL (Devamla) - Hayır, bunları her defasında söyleyeceğiz sayın milletvekili.

Palazlandırdığınız, güçlendirdiğiniz, devletin kılcal damarlarına kadar soktuğunuz FETÖ'nün, iktidarınıza öngörmediğiniz kadar ortak olduğunu, hatta bizzat iktidarı yönetir hâle geldiğini görünce aranızda sürtüşmeler ve güç savaşları başladı. Akabinde, 15 Temmuzda ortaya çıkan tehlike karşısında millete ve muhalefete sığınmak zorunda kaldınız. Muhalefet ve geniş halk kesiminin desteğiyle tehlike önemli ölçüde bertaraf edilince sorumluluğu üstlenmek yerine, utanmadan ve sıkılmadan, sebep olduğunuz tehlikeyi ve yaşananları on parmağınızda on yağlı kara misali size muhalif olan her kesime yüklemeye ve yamamaya çalışıyorsunuz, çalıştınız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Nasıl bir üslup bu? Kara üslup yakışıyor mu size?

ŞENOL BAL (Devamla) -. Bu yüzden ülkemizi bu tehlikeye maruz bırakan, bu oluşumlarla menfaat içinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL BAL (Devamla) - ...ilişkisi olan, yargıdan kaçırılan siyasi uzantılarından, verilen şehitlere ant olsun ki hesap soracağız.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)