| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 12.12.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü hakkında görüşlerimizi beyan etmek için buradayız.
Değerli milletvekilleri, enerji temel bir insan hakkıdır; gerek hane halkının kaliteli yaşamasında gerekse üretimde önemli bir girdi maddesidir. Ülkemizin petrol, doğal gaz gibi yer altı kaynaklarının kıt olduğunu düşündüğümüzde ekonomimizin gerek cari açık üretmesinde, gerekse büyüme üzerinde enerji ihtiyacı önemli bir kısıt olarak ortaya çıkmaktadır. Dünyada enerji fiyatlarının arttığı yıllarda Türkiye ekonomisi hem enflasyonist baskıyla yüzleşmekte hem de ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkileriyle karşılaşmaktadır. Dolayısıyla, bugün güvenli ve sürdürülebilir enerji arzı stratejik önemi haizdir.
Rusya'yla yaşanan uçak krizinin ardından yaşanan gelişmeler, son olarak da İran üzerinde uygulanan ambargonun yarattığı kırılmalar Türkiye'yi dış politikada kırılgan hâle getirmektedir. Bu aşamada küresel iklim değişikliği ve bölgesel politik risklerle beraber düşünülerek şekillendirilmesi gereken tercihler bulunmaktadır. Türkiye'nin yenilenebilir enerjiye mi yoksa geleneksel fosil yakıtlara ve nükleer enerjiye mi daha fazla yatırım yapacağı orta ve uzun vadeli olarak planlanmalı ve bir millî devlet politikası olarak da takip edilmelidir. Gerek güneş enerjisi gerekse rüzgâr enerjisiyle ilgili olarak, teknoloji üretiminin yerli sanayi tarafından gerçekleştirilmesi için bir teşvik sistemi kurulmalı, ülke doğal kaynakları verimli bir şekilde kullanmalıdır. Türkiye'nin son iki yılda fotovoltaik güneş paneli ithalatı 6,1 milyar doları bulmuştur, sektör bu hızla büyümeye devam ederse önümüzdeki beş yılda bu alandaki ithalat 40 milyar doları bulacaktır. Dolayısıyla maliyeti 40 milyar dolar olarak öngörülen panellerin çok daha ucuza yurt içinde üretilebilmesi mümkün gözükmektedir.
Nükleer enerji hususuna partimiz, kategorik olarak karşı olmamakla birlikte, bugün dünyada nükleer enerjinin diğer enerji alternatifleriyle kıyaslandığında öneminin azalmış olduğunu gözlemlemektedir. Hükûmet 10 Mayıs 2010 tarihinde yapılan bir sözleşmeyle Akkuyu Nükleer Santrali'nin kurulmasına karar vermiş ve dolayısıyla da Rusya'da Rosatom'la bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmanın 5'inci maddesinin (2)'nci fıkrasına göre, projeyi gerçekleştirecek şirketin Rusya devleti tarafından kurulacağı; bu proje şirketinin, nükleer güç santralinde üretilen elektrik de dâhil olmak üzere, nükleer güç santralinin sahibi olduğu açıkça ifade edilmektedir. Dolayısıyla şirket Rusların mülkiyet ve yönetimindedir. Yine, 5'inci maddenin (4)'üncü fıkrasında, projede Rusya tarafından yetkilendirilen şirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta yüzde 100 hisse payına sahip olacakları belirtilmiştir. Ayrıca, Rus tarafının hisse payının hiçbir zaman yüzde 51'in altına düşmeyeceği, geri kalan azınlık hisselerinin dağıtımının ise Rusya'nın ulusal güvenlik ve ekonomik çıkarları korunacak şekilde Rusya'nın insafına bırakılacağı görülmektedir. Yine, sözleşme şartlarından bir tanesinde "Proje şirketinin elde ettiği kârın yüzde 20'si güç üniteleri devreye girdikten sonra ve en erken on beş yıl sonra Türk tarafına ödenmeye başlanacak." denilmektedir. Anılan projenin maliyeti -ünitesi 1,2 megavattan 4 ünite 4,8 megavat ediyor- 25 milyar dolar düzeyindedir. Projenin yapım aşamasında Rus şirketi yerli ya da yabancı birtakım ortaklar edinmeye çalışmışsa da arzuları gerçekleşmemiştir, dolayısıyla bu projenin öngörülen zamanda bitirilmesi mümkün gözükmemektedir.
Türkiye, bugün enerji maliyetleri hususunda son derece olumsuz bir konumda bulunmaktadır. Özellikle geçtiğimiz ağustos ve eylül aylarında yapılan zamların da ardından tüketici şikâyetleri son derece artmış vaziyettedir. 2001 yılı kriz sonrasında IMF'nin talep ve yönlendirmesiyle elektrik dağıtım sektörü özelleştirilmiş olsa da burada fiyatlama devletin kontrolündedir. Bu fiyat artışları yalnızca hane halkının bütçesinde kapladığı yerle hayat standardını düşürmekle kalmamakta, sanayideki girdi artışlarından dolayı üretimde azalmalara neden olmaktadır.
Örnek vermek gerekirse dağıtım sistemi kullanıcılarından bunlar orta gerilim çift terimli sanayinin karşılaştığı bir yıllık perakende tek zamanlı enerji bedeli yüzde 86, perakende gündüz enerji bedeli yüzde 89, perakende puant enerji bedeli yüzde 73'tür. Bu maliyetler çift terimlidir. Tek terimlide yüzde 26, yine alçak gerilimde tek terimlide yüzde 93, perakende gündüz enerji bedelindeyse yüzde 96'lara kadar çıkmaktadır. Türk sanayisinin bu yükü kaldırması da mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, yanlış enerji politikaları Türkiye'nin millî gelirini yüzde 50 azaltabilir. Yeryüzü Derneği ve İngiliz Düşünce Derneğinin Türkiye İçin Düşük Karbonlu Kalkınma Politikaları Uygulamaları Projesi kapsamında yaptığı analiz de Türkiye'nin kömür politikalarının uzun vadede önemli ekonomik riskler barındırdığını ortaya koyuyor. Türkiye'nin mevcut kurulu kömür gücü 17,3 GW civarında, planlama aşamasında ise elektrik üretimi için devreye alınacağı belirtilen yeni kömür sahalarıyla beraber ithal ve yerli kömüre dayalı toplam 60 GW kurulu gücü söz konusu olacaktır. Analizlere göre, bu projelerin devreye girmesi ve son on yıl içerisinde atıl duruma düşmesinin toplam maliyeti 152,8 milyar dolara varabilecektir. Bunun anlamı da şudur: Eğer biz bu anlayışla gidersek yani alternatif yenilenebilir enerji yolunu seçmez isek Türkiye mevcut gelirinin yüzde 21'ine varan kayıplara uğrayacaktır. Diğer yandan, Türkiye mevcut iklim değişiklik politikalarını değiştirmez, iklim değişikliğine uygun plan ve programları önceliğine almazsa 2050 yılında millî geliri yüzde 50 oranında daralabilecektir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, Afşin-Elbistan Termik Santrali maalesef özel sektöre devredilmiş, personeli izinli sayılmış, hâlen çalışmamaktadır bu insanlar.
Yine, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünde görev yapan 200'ü aşkın mühendis hizmet alımı şeklinde istihdam edilmektedir. Yılda on binlerce memur kadrolarına atama yapılırken ülkemizin en önemli kurumlarındaki mühendislerin hizmet alımı şeklinde istihdam edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Enerji Bakanlığına bağlı üretim kurumlarında görev yapan üst düzey bürokratların büyük bir bölümü, neredeyse tamamı kurum dışından atanmaktadır, belediyelerden veya yandaş holdinglerden atanmaktadırlar. Belediyelerden veya yandaş holdinglerden yapılan atamalar, yıllarca bu kurumlarda görev yapan personelin moral ve motivasyonunu bozmaktadır.
Ülkemizdeki maden ruhsatlarının takibini yapmakla görevli Maden İşleri Genel Müdürlüğü, şimdi MAPEG, AKP iktidarı döneminde yıllardır, mühendis olmayan yöneticiler tarafından yönetilmektedir. Hamdi Yıldırım altı yıl, Mithat Cansız iki yılı aşkın bir süre Maden İşleri Genel Müdürü olarak görev yapmıştır. Bu kişiler mühendis değildir. Elbette ki hukuken bir engel yoktur ancak maden veya jeoloji mühendisi olmayan birisinin bu kuruma ne kadar katkıda bulunabileceğini sizlerin takdirlerine sunuyorum. Eti Maden İşletmeleri de Varlık Fonu'na devredilmiştir. Yaklaşık 1 milyar dolar üretim yapan ve burada üretilen ürünlerin yüzde 98'i ihraç edilen, yılda 400 milyar civarında hazineye net temettü veren, altın yumurtlayan bir kurumu neden Varlık Fonu kapsamına aldınız? Yoksa bu kurumu Katar'dan aldığınız hediye uçağa karşılık Katarlılara vermeyi mi düşünüyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hiç komik değil.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Krom, hurdasında geri dönüşümü olmayan ve ağır sanayinin temel girdisi olan bir madendir. Dünyadaki en zengin krom yatakları ülkemizde bulunmaktadır. Ülkemizdeki krom cevheri Elâzığ'da 150 bin ton/yıl kurulu kapasiteyle yüksek karbonlu ferrokrom tesisinde ve Antalya'daki 10 bin ton/yıl kurulu kapasiteli düşük karbonlu tesislerde işlenen ferrokroma dönüştürülüyor. Ancak AKP iktidarı bu iki fabrikayı maden sahalarıyla birlikte 2004 yılında özelleştirip...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bedava sattı, bedava.
BAŞKAN - Sayın Yokuş, tamamlayalım lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bu iki tesisi alan firmalar katma değeri yüksek ferrokrom üretme yerine ham kromit cevheri ihraç ederek daha fazla para kazanmaktadır. Oysa ülkemiz ferrokrom tesisleri yanına entegre paslanmaz çelik tesisleri kurmayı hedeflerken gelinen noktada ferrokrom tesislerimiz bile düşük kapasiteyle çalışmaktadır. Hükûmetinizin paslanmaz çelik üretimiyle ilgili bir politikası var mı? Doğal gaz ve elektrik fiyatları hâlen yüksek oranda. Türkiye Kömür İşletmeleri Tavşanlı, Soma, Çandarlı birkaç kömür ocağının dışındaki tüm ocaklar özelleştirildi. Bu ocakları da özelleştirmeyi düşünüyor musunuz? Türkiye Taş Kömürü Zonguldak havzasındaki kömür ocaklarının tamamına yakını ya atıl beklemekte veya hizmet alımı şeklinde verimsiz bir şekilde çalıştırılmaktadır.
Eti Madende kötü yönetim, kötü idare, keyfî yönetim almış başını gidiyor. TEDAŞ, TEAŞ hepsinde aynı şey, teknikerler mağdur, 3600 bekliyor. MTA yönetimi de diğer kamu kurumlarının pek çoğunda olduğu gibi ehil olmayan yöneticiler tarafından yönetiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Kurumun bilimsel bir çalışması yok, personel baskıyla yönetiliyor.
Petrole gelmedik daha.
BAŞKAN - Bitti, son cümleleriniz.
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Diğer arkadaşlardan alın isterseniz ilave.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Versinler.
Yavuz Bey...
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Petrol sektöründeyse...
Tamam mı efendim?
BAŞKAN - Bitirin artık, tabii, ikinci defa süre vermeyelim.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Neyse... Bir dahaki sefere halledeceğim, merak etmeyin, bir dahaki sefere. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)