GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:30
Tarih:12.12.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, makamında şehit edilen Emniyet Müdürümüz Altuğ Verdi'ye Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Üniversitelerin ve ilgili çevrelerin yaptığı hesaplamalara göre 1960'tan bu tarafa Türkiye'nin ekonomik büyüme ortalaması yüzde 4,5. Üzülerek ifade ediyorum ki 2021 yılı tamamlandığında ekonomik büyüme açısından 2011 yılı ile 2021 yılı arasındaki ekonomik büyüme dünyadaki en kötü on yıllık büyüme olacak gibi görünüyor.

Türkiye 2002 yılında dünyadaki en büyük 16 ekonomi içindeydi. Geçen on altı yıllık süre sonunda Türkiye'nin geldiği sıra, maalesef bir alt basamağa, 17'nci sıraya düştü. Hâlbuki 2023 hedefleri arasında Türkiye için dünya ekonomi sıralamasında 10'uncu sırayı hedefliyordunuz ama kalan beş yıl içerisinde görüyoruz ki bu hedefe ulaşmak, "mümkün"ü bir tarafa bırakın, hayal bile değil. Dolayısıyla, parlak laflar söylemek yerine bu hedefleri tutturmaya yönelik, yapısal reformlar dâhil, her şeyi yeniden gözden geçirip Türkiye'nin önüne daha gerçekçi rakamlar ve hedefler koymanın zamanı geldi ve geçiyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi, ne döviz kuru hedefini ne enflasyon hedefini ne banka faiz oranları hedefini yakalama şansımız yok; rakamların hiçbir tanesi öngörüldüğü gibi gerçekleşmiyor. 2018 yılı dolar kuru hedefimiz 3,8'ler civarındaydı, bugün 5,34. Faiz hedefi yüzde 10'lu rakamların altındaydı, bugün bankalardaki faizler yüzde 30'lar mertebesinde; onu da bulana, alana, çözene, kullanana aşk olsun. Aynı şekilde, enflasyon hedefi, yine, tek haneli rakamlardaydı ama bugün verilen rakamlarda da görüyoruz ki enflasyon yüzde 24'lerin üzerinde. Dolayısıyla, bu rakamlarla mücadele etmek, artık bugün ticaret erbabının, yatırımcının mücadele etmesi neredeyse mümkün değil. Aynı şekilde, bu büyümeler gerçekleşirken biz Türkiye'deki işsizlik oranının aşağıya doğru düşmesini bekliyoruz. Maalesef, Türkiye'de bu rakamların gerçekçi olmadığını, işsizlik rakamlarının da geriye gelmediğini görerek fark ediyoruz. Bugün genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 20'ler mertebesinde. Bu durumda devlet, öngörüleriyle hedefini tutturamazken ticaret erbabı nasıl tuttursun? Devletin ticaret erbabının önüne hedefler koyması lazım; bu hedefler çerçevesinde de esnafın, ticaret erbabının, çiftçinin hedeflerini tutturması lazım. Bu hedefler tutmadığına göre biz de görüyoruz ki bugün piyasadaki sıkıntıların temel sebebi bu hedeflerin tutmaması. Bu şartlar altında da bizim yüzde 20 civarında fakirleştiğimizi görmek için müneccim olmaya gerek yok.

Yine, 2018 yılı ihracat hedeflerine baktığımız zaman 170 milyar dolar civarında ihracat hedefimizi tutturacağımızı ifade ediyoruz. Şu an 165 milyar civarında ama bunu da şöyle ifade etmek lazım: Sadece Hollanda'nın tarımsal ürünler ihracatının 100 milyarın üzerinde olduğunu düşünürsek bizim bu rakamlarımızın ülke büyüklüğümüze göre çok da anlamlı olmadığını görüyoruz. Son dönemde ithalatın ihracatı karşılama oranında aradaki makasın daraldığından bahsediyoruz. Ben şahsen bunu ihracatçılarımızın stoktaki malları kullanmasına bağlıyorum, bu mallar bittiği zaman yine aradaki makasın açılacağını tahmin ediyorum. Dolayısıyla, bu rakamlar bugün yüzümüzü güldürüyor ama bunlar sürekli değil; diğer rakamlarda olduğu gibi, gelecekte de ümit ederiz ki bu rakamlara ulaşırız. Şu anki rakamlarla dünyanın gerisinde olduğumuz belli. Bir aşama kaydetmemiz için öncelikle rekabeti artırmamız gerekiyor. Ülke ekonomisi, küresel rekabet gücünü artıramamış ve bunun neticesinde de bütün göstergeler altüst olmuştur.

Bugün Çin'e baktığımız zaman 1,5 milyar nüfusuyla, 6 küsur büyümeyle hepimizin her yerde örnek gösterdiği devletlerden biri. Ama unutmayalım ki bugün Çin'in dünya üzerindeki devletlerde ticaret ataşeliklerinde çalışan sayısı, büyükelçiliklerinde çalışan eleman sayısından neredeyse daha fazla. Buna bizim açımızdan baktığınız zaman, bugün dünya üzerinde bizim ticaret ataşelerimizin toplam sayısı -ataşeler ve yardımcıları da dâhil- 336. Bugün ticaret ataşelerimizin, ihracatçılarımızın, yatırımcılarımızın her türlü teklif ve taleplerini bulunduğu ülkelerde mümkün olduğunca karşılama mecburiyeti var. Bugün yabancı bir iş adamı bir ülkeye gittiği zaman ticaret ataşeleri onların iş adamlarıyla randevularını alıyor, otel rezervasyonlarını yapıyor; her türlü görüşmelerini, tercüman hizmetlerini yapma mecburiyeti var, bu bir görev. Ama bizim ticaret ataşelerinin -hepsini buradan söylemeyeyim ama- önemli bir kısmı hâlâ memur zihniyetinde, onlardan randevu almak için bile bir sürü hengameden geçiyorsunuz.

Aynı şekilde, banka kredileri... Bugün uluslararası arenada bizim özellikle yurt dışından gelir elde etmemiz lazım, oradaki faaliyetleri artırmamız lazım. Bütün dünya ülkeleri kendi kredileriyle oraya gidiyorlar, kendi ülkelerinin sağladığı kredilerle oralarda ticaret yapıyorlar. Bizde de ihracatı destekleyen bir Eximbank var. Eximbanktan bugün ihracatçının kredi alabilmesi için talep ettiği kredinin yüzde 20 fazlasıyla ipotek vermesi lazım, bu ipoteği bulup buluşturması lazım; 50 tane işlemden geçip Eximbanktan kredi kullanacak da ihracat yapacak. Bizim, bu formaliteleri bir an önce ihracatçılarımızın önünden kaldırmamız lazım. Eximbank kredilerinin de mümkün olduğunca alt tabana yayılmasını sağlamamız lazım. 10 tane, 20 tane firmaya öncelik sağlamayla ihracatın artacağı kanaatinde değiliz. Bu tür kredilerin ve imkânların tabana yayılması lazım.

Yine aynı şekilde, ülke kalkınması için verilen teşvikler var. Adını, sayısını hatırlayamadığımız kadar teşvik yasası çıkardınız, teşvik programları çıkardınız; hiçbir tanesi işe yaramadı.

Bugün, sanayi -hepimizin de gördüğü gibi- Marmara Bölgesi'nde yoğunlaştı. Bu, her yönüyle risktir, stratejik olarak risktir. Ticaretin ve ekonominin bir noktada toplanmasının -bundan önceki 2000 depreminde, 99 depreminde gördüğümüz gibi- ne kadar tesiri olduğunu hep beraber gördük.

Dolayısıyla, bu teşvikleri tekrar gözden geçirin demeyeceğim, siz on altı senedir zaten teşvikler getirdiniz, hiçbir işe yaramadı ama yine de ülkenin geleceği için biz diyoruz ki sadece bölgesel veya il sınırlarıyla ilgili teşvikler değil, mümkün olduğunca noktasal teşvikler verin. Bugün, Samsun'un herhangi bir ilçesinin güneydoğudaki bir ilçeden bir farkı yok. Dolayısıyla, oradaki yatırımcıyı "1'inci, 2'nci, 3'üncü bölge" gibi sınıflandırdığınız sürece bu yatırımların ülkenin geneline yayılmadığını hep beraber görüyoruz.

Yine, bugün, içinde bulunduğumuz durum itibarıyla, esnafın durumunu anlatmaya gerek yok. Çarşıya, pazara indiğiniz zaman, piyasada paranın dönmediğini, bankaların kredileri tahsil etme yönünde eğilimlerinin olduğunu, mevcut kredileri dahi kullandırmakta bir sürü engeller orta yere koyduğunu hep beraber görüyoruz.

Siz zabıta marifetiyle fiyatları kontrol etmeye çalışıyorsunuz. Arkadaşlar, maliyetine tesirinizin olmadığı bir şeyde, üretiminin maliyetinin ne olduğunu bilmediğiniz bir konuda fiyat tespit edemezsiniz. Siz o mağazadaki, raftaki bir malın üretim girdilerini bilmiyorsunuz ama o raftaki mala fiyat koymaya çalışıyorsunuz, fiyat tespit etmeye çalışıyorsunuz. Bu, serbest piyasa ekonomisinde olabilecek bir şey değil.

Eğer siz devlet olarak bir şeyi üretiyor da bayiler marifetiyle bu malı pazara sunuyorsanız koyduğunuz kâr marjına kurum ve kuruluşlar uymuyorsa buna her türlü yaptırımı da uygulayabilirsiniz, her türlü engeli de koyabilirsiniz ama serbest piyasa ekonomisi şartları içerisinde bir malı denetleyemezsiniz. Zaman zaman duyuyoruz, işte, zabıtayı arıyor, diyor ki: "Bizim manavda domates 7 lira, böyle bir şey mi olur?" Zabıta diyor ki: "Ora nereyse ben de gelip oradan alışveriş yapayım." Yani iş bu durumdayken sizin pazarı, piyasayı bu şartlar altında denetlemeniz mümkün değil.

Aynı şekilde, ihracat yaptığımız kalemlere baktığınız zaman, özellikle bizim ham maddeye dayalı ihracatlarımız var. Biraz önceki konuşmacı arkadaşımız da söyledi, biz boru ham olarak ihraç ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yaşar, toparlayalım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.

Hakkâri ziyaretimizde oradaki bir kardeşimiz şöyle demişti: Biz çinkoyu 200-250 dolardan İran'a ihraç ediyoruz, 2.700-2.800 dolardan da tekrar saf çinkoyu satın alıyoruz. Yani bu ülkenin ham maddeyi ihraç etmek yerine, işlenmiş ürünleri ihraç etmeye bir an önce başlaması lazım. Fındıkta da bu böyledir. Biz fındığı 10-12 liradan ihraç ediyoruz, 45-50 liradan dönüp çikolata olarak geri alıyoruz. Dolayısıyla bizim katma değeri yüksek ürünler üretmek gibi bir mecburiyetimiz var. Buna yönelik teşvikleri de bir an önce sağlamamız lazım.

Yine bunun yanı sıra, özellikle yazılım sektörü, bilişim sektörü... Son Çin seyahatimizde de gördük ki bir sadece telefon, bilişim ve yazılım işlevleri yapan bir firmada çalışan insan sayısı 70 bin, ihracat miktarı 13 milyar dolar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - O süreyi buraya ekliyorum Sayın Ağıralioğlu.

Buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Yani bir kişiye özellikle yazılım ve bilişim sektöründe istihdam sağlamak için harcadığınız para ile yatırım amaçlı sektörde harcadığınız para arasında ciddi oranda farklar var. Dolayısıyla bizim özellikle yazılım, bilişim konusuna ciddi oranda eğilmemiz lazım, marka değerlerini oluşturmamız lazım.

Son olarak size şunu söyleyeyim: İstatistikler vardır, bunu hepiniz görüyorsunuz. Son on yılda Türkiye'de her yıl ilk 100 firma yayınlanır; işte, 1989 yılının ilk 100 firması; 2000 yılının, 2010 yılının. Bakın, son on yılda ilk 500'de olan firmaların önemli bir kısmının bugün olmadığını görürsünüz. Dolayısıyla Türkiye'deki ekonomik bozukluklar ve düzensizlikler firmaları ciddi oranda sıkıntılara sokuyor. Bugün moda olan tabirde bir de konkordato çıktı. Bakın, binlerce firma konkordatoyla baş başa. Kendilerinin konkordato ilan etmesi yetmiyor; onlara mal satan, onlardan mal alan, onların üzerinden işlem yapan firmalar da güç durumda.

Ümit ediyorum ki Ticaret Bakanımız bütün bu bizim görüşlerimizi dikkate alır; 2019 yılında aktif, cesur, iyi adımlar atmış bir Ticaret Bakanı ve programıyla karşı karşıya oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)