GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:27
Tarih:06.12.2018

AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 16'ncı maddesi için görüşlerimi ifade edeceğim.

16'ncı maddenin içeriği doğru fakat bu düzenlemeler darboğaza giren reel sektöre derman değil. 16'ncı maddedeki bu eklemelerle hâkimlere ve bilirkişilere sonsuz bir yetki veriliyor. Teklif, konkordato ilan etmemesi gereken bir firmanın etmesi veya konkordato ilan etmesi gereken bir firmanın da etmemesi yönünde bir karar verilmesinin önünü açmakta. Bu yönüyle bilirkişilik müessesenin de mahkemelerin önüne geçmesine sebep olacak bir düzenleme aslında. Bu sistem sonuç olarak rantiyeden para kazanmanın yolunu açmaktadır. Basit bir örnek verelim: 1 milyon liralık vadeli borcunu konkordatoyla bir yıla yayan kişi bu borcu kendi işletmesine dâhil ederek bir kaynak yaratırsa ve -biraz önce bahsettiğim bu işletme sahibinin kötü niyetli olduğunu varsayalım- vadeli aldığı malları spot piyasada satarak elde ettiği nakdi de mevcut piyasa faiz oranları üzerinden bankalara, vadeli mevduata yatırırsa ve yıllık yaklaşık yüzde 25 kazanma imkânı elde eder şimdiki şartlarda; bu da yıllık 250 bin lira faiz geliri demektir. Böylece hiçbir iş yapmasına gerek kalmaz. Olay, kısa ve öz budur. Sözde "Rantiyeyi engelleyeceğim." diyen Hükûmet, iflas erteleme müessesesini kaldırıp konkordatoya geçme kararı alarak âdeta rantiyenin önünü açmaktadır. Bu düzenlemeyle Türk ticari hayatında vadeli satışın önünü de kapatmaktadır.

Bugün itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 3 bin firmanın konkordato ilan ettiği medyaya yansıyan bir gerçek ve bu sayının yıl bitmeden 5 bin ilâ 7 bin arasında olacağı da öngörülüyor. Ülkenin önde gelen kurumsal şirketleri ve markaları bir bir konkordato ilan etmeye başladılar. Sürekli olarak nakit akışını sürdürebilmek için banka kredisine ihtiyaç duyan firmalar artık tükenmiş durumda. Bu yüzden mahkemelerden konkordato talep ederek kendilerini oksijen çadırına atmaya çalışmaktalar. Bu tamam da firmaların tamamında borca batıklık söz konusu değil.

Değerli arkadaşlar, sorun para sorunu. Firmaların çoğunun mal varlığı aslında mevcut olan borçlarından fazla ancak sorun, krediye dayalı sistemin iflası. Bu aslında şu demek: Ben bugün burada huzurunuzda ve bizi izleyen milletin huzurunda kırmızı alarm butonuna basıyorum ve piyasaya düşük maliyetli kredi pompalanmaya devam ettiği sürece konkordato talebiniz kabul edilse dahi doğacak sonuç, oksijen çadırından eve gitmek değil, Karşıyaka Mezarlığı'na gitmek olacaktır.

Şirketlerin 2002'de bankalara olan borcu 37,5 milyar dolar, 2009'da şirketlerin dövizle borçlanmasına izin verilmesiyle bugün bu rakam 330,1 milyar dolar yani 10 kat artmış değerli arkadaşlar. Ekonomi ne kadar iyi yönetilmiş, sadece bu gösterge bile aslında hepimize çok önemli bir sonuç veriyor. On altı yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisinin sanki başka bir ülkede yaşıyormuş gibi zaman zaman "Ekonomik kriz yok." falan diye de açıklamalar yapmasının takdirini Yüce Meclisimize ve bizi burada izleyen değerli milletimize, sevgili vatandaşlarımıza bırakıyorum.

Evet, bu tablo, tefecilerin piyasayı ele geçirmesine yol açacaktır. Ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun yani TESK'in verilerine göre 2016'da 101.614 esnaf kapısına kilit vurdu. Bu ne demek biliyor musunuz? Günde 38 esnaf ve her ay da yaklaşık bin tane esnaf dükkânını kapatıyor, gidiyor. Şimdi, buna böyle baktığınız zaman durumun vahametini eminim buradaki arkadaşlarımın hepsi anlıyor. Yani, anlayamıyorlarsa zaten millet anlıyor değerli arkadaşlarım. Şimdi ben de burada söyleyerek belki bir insafa gelinir mi acaba diye tekrar tekrar altını çizmek için dile getiriyorum. Bunlar geçen ayki rakamlar, emin olun bir iki ay içerisinde bu tablo daha da vahimleşecek çünkü piyasalar bir şeklide kendisini dengelemeye çalışıyor. Hani, Allah vermeye diyorum önümüzdeki günleri, çok sıkıntıya gireceğiz, öyle görünüyor.

24 Haziran seçimlerinden önce manifestonuzda ve meydanlarda ne dediniz? Başkanlık sistemi gelince Türkiye uçacaktı. Ee, hani? Şimdi, bakıyoruz, yüz altmış yedi günde Türkiye uçmadı ama dolar uçtu, faiz uçtu, enflasyon uçtu, konkordato uçtu...

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Soğan uçtu.

AYLİN CESUR (Devamla) - ...işsizlik uçtu, zamlar uçtu, papaz uçtu, Suudi Konsolos uçtu, her şey ve herkes uçtu. Uçmayan ne biliyor musunuz? Çiftçi, memur, işçi, köylü, esnaf dibe vurdu değerli arkadaşlar.

Evet, İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonuna göre 700 bin kişi işsiz kalma riskiyle karşı karşıya ve 3 bine yakın şirketin yüzde 75'i inşaatla ilgili.

Bakın, on yedi yılda doğru dürüst fabrika kurmadığınız gibi, mevcut fabrikalara da sahip çıkmadınız. Diyorum ki: Keser döner, sap döner; gün gelir devran döner. Gün gelir devran döner, dönecek de. Piyasalarda zor durumda olan herkese sesleniyorum: Hiç merak etmeyiniz, bütün bunların hepsinin çözümü yakındır.

Sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.