GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:27
Tarih:06.12.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 16 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin ikinci bölümü için partim adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.

5 Aralık Toprak Günü'nü kutladığımız dünkü tarihle, çok bereketli yağmurların, sevindirici yağmurların yanında, ülkemizin birçok yerinde sel felaketi yaşanmıştır. Antalya'da da Demre ve Üçağız'da yaşanan sel felaketleri hemşehrilerimize, çiftçilerimize zarar vermiştir. Buradan geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum bütün Türkiye'de sel felaketine maruz kalan çiftçilere.

Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'yle ilgili dün hayli eleştiri yapılmıştı. Ama ben altını çizmek istediğim birkaç hususu tekrar ediyorum.

Bu UYAP üzerinden merkezî takip sistemiyle haciz işlemleri kolaylaştırılmaktadır. Verilen çarpıcı rakamların, şunların altını çiziyorum: 2008 yılında -ki çok yüksek bir rakamdır- 8 milyona ulaşmış icra takip dosyasının 2018 yılında 20 milyona ulaştığı çok kişi tarafından dile getirildi, ben de bunun altını çizmiştim. Gerçekten çok vahim bir tablodur. Evet, devlet bir ekonomik kriz yaşarken halkın da neredeyse iflas ettiğini söylemiştim. Ama ekonomik tablonun vahim olmasıyla kalmıyor durum, ayrıca Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin verilerine göre 2018 yılında 10.295 firmanın kapandığı TOBB tarafından belirtilmektedir. Ayrıca, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Sayın Palandöken yine geçen yıl 95 bin iş yerinin kapandığını ifade etmiştir. Antalya'da da sadece ekim ayında 100'e yakın şirket kapanmıştır. Bu tablo hoş bir tablo değildir. Yani uçmuyoruz, iyi gitmiyoruz, gelişmiyoruz, bir yere ulaşmıyoruz. Ayrıca, işsizlik ilk defa, son yıllarda en yüksek işsizlik seviyesi olan yüzde 12'yi geçmiştir. Avrupa Konseyinin raporlarında, 2005 yılında 54 bin olan tutuklu ve hükümlü sayısı, on yıl sonra, 2015 yılında 173 bine ulaşarak yüzde 220'lik bir artış göstermiştir. 2005 yılındaki 523 cinsel saldırı suç vakası on yıl sonra 12.253 sayısına ulaşmıştır yani 23 kat artmıştır. Bu verilere baktığımız zaman, devleti yönetmenin zorlaştığını görüyoruz. 2002 yılında iktidara gelen AK PARTİ Hükûmeti Türkiye'de belli bir katılım, demokrasi anlayışı varken, özgürlüklerimiz belli bir seviyedeyken, Avrupa Birliği sürecini sürdürürken, gerçekten bazı göstergelerin iyi olduğunu görüyoruz. Fakat giderek merkezîleşen yani dünyada geçen yüzyıl süratle büyüyen ülkeler ademimerkeziyete giderek gelişmelerini sürdürmüşlerdir. Böylesine bir sürecin tam tersine, Türkiye'de, son yıllarda, tüm yetkilerin merkeze doğru hatta tek kişiye doğru gitmesinin faturasını çok ağır ödeyeceğiz gerekli önlemleri almazsak ya da durumun farkına varmazsak. Böyle bir sistemle, böyle bir merkeziyetçi, yetkilerin tek elde oluştuğu, toplandığı bir sistemle 81 milyonluk Türkiye'yi idare etmek son derece zordur. Bir ekonomik kriz yaşandığından bahsediyoruz ama toplumsal bir krizin de yaşandığını deminki suç nispetlerinden görmek, tabloyu okumak mümkün. Hemen yanı başında, hukuk krizi ve yargıdaki krizi de rahatlıkla görebiliriz.

"Adalet mülkün temelidir." diyoruz ama Sayın Cumhurbaşkanı "Yargı kararları beni bağlamaz." ya da "Hamlemi yapar, işi bitiririm." derken yargının işini bitirdiğimizi de bilmemiz lazım. Hele özellikle bunu dünyaya ilan etmek yargımızı da çok zor durumda bırakmaktadır, bunu itiraf etmek gerekir. Hiç söylememiş olsa, çıkan kararların nereden neşet ettiğini bilemeyebilirdik ama bunu Cumhurbaşkanı bütün dünyaya ilan ederek "Beni bağlamaz." dedikten sonra, hemen ardından "Hamlemi yaparım, işi bitiririm." derken Türk yargısını töhmet altında bırakmıştır ve tüm güvenirliğini zedelemiştir dünya ölçeğinde.

Biz, Türkiye'de kendi ölçeğimizle yargımızın durumunu ölçüyoruz. Yargı, en güvenilmez kurumlar arasına süratle gitmektedir; tarafsızlığını, bağımsızlığını kaybettiği artık bilinmektedir fakat sanki Sayın Cumhurbaşkanı "Türkiye'de yargı da her şey de bana bağlıdır." demekten ayrı bir... Özellikle bunu belirtme ihtiyacı duyması şaşırtıcıdır.

Türkiye yönetim zaafı yaşadıkça, yönetilemez hâle geldikçe süratle yasalar önümüze gelmektedir; bunlar torba yasalardır. Zaman zaman eleştiriyoruz "Niye bu torba yasalar?" diye, "Torba yasalar niye barolarla, hukukçularla, bu kanun çıkarken tüketici dernekleriyle tartışılmaz?" diye ama Türkiye'de bu torba yasaları benimseyecek, onay verecek ne baro vardır ne hukuk kurumu vardır. Hiçbir hukukçu, hukuk kurumu, sivil toplum örgütü bu önümüze gelen yasalara onay vermeyecektir, onun için alelacele torba yasalar hazırlanarak Meclise gelmektedir.

Şu ara, "pahalılığa önlem" derken -Hal Yasası'yla ilgili geçenlerdeki konuşmamda uyarmıştım- alelacele önümüze yine bir hal yasası gelecektir, göreceksiniz, hallerin, anladığım kadarıyla, özelleştirilmesi söz konusudur ve orada çalışanlar, komisyoncular, tüccarlar kaldırılmaktadır ve komisyoncular yanlış anlaşılmaktadır. Oysa komisyoncular, kanunla belirlenmiş yüzde 8 ücreti alarak serbest piyasanın oluşmasına sebep olurlar hallerde ve üreticinin de en önemli güvencelerinden birisidir. Bunu ortadan kaldırdığınız zaman üretici çaresiz kalacağı gibi, en önemli pazar imkânını da elinden kaçıracaktır yani tüccar veya marketler ne fiyat verirse vermek zorunda kalacaktır çünkü ürününü birkaç gün elinde tutacak imkânı yoktur. Hatta çiftçi o kadar zor durumdadır ki gecenin on ikisinden itibaren sabaha kadar üreticinin hizmetinde olan bu komisyoncular, dara düştüğünde onun gübre parasını, tohum parasını da temin eden insanlardır. Ben üretici de olduğum için ve bir de Antalya gibi çok önemli bir hali, Antalya halini, Türkiye'nin en büyük üretici ve tüketici hallerinden birini on yıl işletmiş, yönetmiş bir çiftçi olarak konuşuyorum aynı zamanda. Çıkan hal yasası çok ciddi bir maceradır.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Çıkmadı. "Çıktı." deme. Öyle bir şey yok.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Hazırlandı, hazırlandı. Taslak gelmek üzere.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Geldi mi Genel Kurula?

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Taslağı ben inceledim, size de göndereyim.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Böyle politika olmaz ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Subaşı, ben bir dakika daha veriyorum, devam edin siz.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Benim görevim, bir üretici olarak önümüze gelmek üzere olan taslak konusunda uyarmaktır. Eğer bu uyarı görevlerimizi de bu Mecliste yapamaz hâle gelirsek bu Meclis, sadece sarayın bir meşruiyet aracı hâline gelir -yani dünyaya "Benim böyle bir Meclisim var" gibi- tamamen işlevsiz kalır. En azından, bırakın uyarı görevlerimizi yapalım. Bu kanun taslağı geldiği zaman yardımcı olun, tartışalım ya da iyi tartışılmasına sebep olalım. Söylemek istediğimiz odur.

Bugün, Türkiye'nin sosyal devlet projesine ihtiyacı vardır. Türkiye'nin çılgın projelerden bir an önce vazgeçmesi gerekir, Türkiye'nin tekrar demokrasisini, insan haklarıyla donanmış bir demokrasiyi yeniden Türkiye'nin gündemine taşıması gerekir ve bu Meclisin işleve kavuşması gerekir.

Saygı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Subaşı.