| Konu: | Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 27.11.2018 |
HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
15 sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesindeki öneri için söz almış bulunuyorum.
Ben Antalya'dan bir nebze bahsetmek istiyorum. 1990'lı yılların başına kadar Antalya'nın hiçbir altyapısı yoktu, kanalizasyonu da dâhil. Foseptik çukurlarıyla ancak altyapı hizmeti verilmeye çalışılırdı. Fay çatlaklarında onların kaybolmasından yıllarca biz yararlandık, hiç kanalizasyon ihtiyacı olmamıştı.
1990'lı yılların başında nüfus kalabalıklaştıkça, turizm arttıkça, Antalya'nın nüfusu 200 bin, 400 bin, katlanarak yükselmeye başladığında ciddi sorunla karşılaştık; su kaynaklarımız ve deniz kirlenmeye başlamıştı.
Başvurduk kamu kurumlarına, özel kurumlara kredi için, proje için; hiçbir destek bulamamıştık. Antalyalı da bizden henüz böyle bir şeyi talep etmiyordu, henüz sorun çok önümüze gelmemişti. Fakat, o hızla gelişme sürmesi hâlinde de bütün denizimizi, içme sularımızı kaybetme riskimiz vardı.
Ben imkânlarımız olmamasına rağmen yine de projeyi başlatmıştım, kanalizasyon projesini ve Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası gibi dünyadaki kurumların kapısını çalmaya başlamıştım. Kendi ülkemizde bulamadığım desteği inanılmaz biçimde hem Avrupa Yatırım Bankasından hem de Dünya Bankasından görünce çok şaşırmıştım. Âdeta beni hevesimden vazgeçirmemek adına, böyle büyük bir yatırıma girmem, bu riski göze almam adına o kadar gayret gösterdiler ki -kredi verme konusunda da çok heveslilerdi- ben de şaşırmıştım, bir gün sordum "Ben bu kadar destek göremezken, teşvik göremezken sizin bu desteğiniz ve çabanız nedir?" diye, bana söyledikleri şu olmuştu: "Sayın Başkan, bu sahiller, bu deniz, bu güzellik, doğa harikası Antalya sadece sizin değil, hepimizin, bu bir dünya malıdır, insanlığındır." demişlerdi. Çok etkilenmiştim ve de kısmet oldu, böyle bir projeyi başlatmış olduk ve bugün Antalya'nın kanalizasyonu var, içme sularımız temiz, çevremiz temiz ve sahillerimiz de kirlenmedi, yüzlerce kilometre sahilde turizm de yapıyoruz fakat en büyük tehdit ve tehlike, geçen gün bahsettiğim gibi, ÇED'deki duyarsızlık. Çevredeki duyarsızlık nedeniyle ticarete kurban giden sedir ormanlarımız taş ocaklarının büyük işgali altında ve ormanlarımızı kaybediyoruz. Şimdi de sahildeki doğal sit alanlarımızın, koruma alanlarımızın değişmeye başladığını ve planların değişmeye başladığını görüyoruz. Bunlardan bir örnek vermek gerekirse, Kemer Tekirova'da bir koy vardır, Kleopatra Koyu; geçtiğimiz aylarda bütün Kemer ayaklandı, Antalya ayaklandı, sivil toplum örgütleri büyük mücadeleler verdi ama birden bire millî parktan çıkarıldı o güzelim koy ve bir özel sektör firmaya yirmi dokuz yıllık verildi, tahsis edildi. Toplumun hiçbir baskısı, protestosu fayda etmedi ve davalar açıldı hem barodan hem meslek odalarından ama kâr getirir mi veya sonuç alınır mı, bilmiyorum. Oysa biz -Türkiye'de çok geç başladı çevre duyarlılığı- tabiat koruma kurulları sayesinde Kaleiçi'ni, Yat Limanı'nı onarmaya başlamıştık. O zaman, 1983 yılında karşımıza çıkan tablo bizi etkilemişti, Antalya'yı etkilemişti ve gelen turistler de bizim yeni binalarımıza değil, Kaleiçi'ndeki, Yat Limanı'ndaki o eski binalarımıza geliyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Subaşı, tamamlayalım lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - İyi ki onları restore edebildik ama zaman içinde bir baktık ki koruma kurulları da lağvedildi, şimdi, Çevre Bakanlığındaki bir müdüriyete bırakıldı, orada kurulan bir uzmanlar heyetine bırakıldı ve maalesef o da ormanlarımızdaki ÇED raporlarını veren o duyarsız kurumlara verilmiş bulunuyor. Şimdi, doğal sit alanlarımız değişmeye başladı, planlar değişmeye başladı ve nihayet Kültür ve Turizm Bakanlığının "Kamu Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik"inde yeni bir değişiklikle ihale şartı aranmaksızın turizm yatırımcılarına verilme kararı alındı ki çok tehlikeli bir karar. Antalya'nın sahillerini de kaybetme riskiyle karşı karşıyayız, oysa bunlar turizmin de en önemli sermayesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Yani bizim çevremiz, temiz çevremiz, sahillerimiz en önemli sermayemiz, bunu kaybedemeyiz, kaybetmeyi göze alamayız.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)