GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:20
Tarih:21.11.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında siyasetin okulu yok derlerdi geçmişte. Gerçi şimdi siyasi bilimler fakültesi gibi okullar, fakülteler var ama yine de siyasetin asıl yeri alanlarda bu işi öğrenmektir.

Şimdi, buradan baktığımız zaman, aslında siyasetçinin kaynağını teşkil eden yerler de sivil toplum kuruluşlarıdır yani meslek odaları, dernekler, sendikalar aslında siyasete kaynaklık eden yerler olarak görülmelidir.

Şimdi, böyle baktığımız zaman "Bu 2839 sayılı Kanun'un 18'inci maddesine böyle bir yasaklama neden girdi?" diye doğrusu düşünmemiz lazım. Ben yıllarca sendikacılık yaptım, bu yasak çıktığı dönemde biz sendika başkanları olarak "Acaba sivil toplum örgütlerinde yetişmiş insanları siyaset alanında rakip olarak görmenin bir tezahürü müdür, onların önüne bir engel mi getirilmek isteniyor?" diye düşünmüştük o tarihte.

Aslında bu düzenleme yanlış bir düzenleme olmamakla birlikte, şahsa, adrese teslim bir düzenleme olduğu için yanlış. Yoksa gerçekten anlamı bakımından siyaset yasaklı sivil toplum örgütü temsilcileri düşüncesi bile aslında kabul edilebilecek bir düşünce değil. Burada sadece Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine veya Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu yöneticilerine böyle bir hakkın tanınması esasen vicdanımızı da sızlatmalı, "Neden?" diye sormalıyız. Burada "Niye TÜRKİYE KAMU-SEN yöneticileri siyasete giremesin?" diye soruyorum, TÜRK-İŞ yöneticileri neden giremesin, HAK-İŞ yöneticileri neden giremesin, DİSK yöneticileri, MEMUR-SEN yöneticileri neden giremesin?

Aslında dün Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu'nun açıklamasını okudum. Rifat Hisarcıklıoğlu aynı zamanda Türkiye Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesi Başkanı idi, hâlen de devam ediyor diye tahmin ediyorum. Burada 8 büyük örgüt var, bu birliklerin dışında memur sendikaları var, işçi sendikalarının temsilcileri var. Dün Sayın Hisarcıklıoğlu bir açıklama yaparak bu düzenlemenin doğru olmadığını söylemiş ama bu düzenleme buradan geçerse o arkadaşlarımızın aklında şöyle bir soru işareti kalabilir: "Neden TESK var, TOBB var, memur ve işçi sendikaları yok, diğer birlik temsilcileri neden yok?" diye bir soru akıllarında kalabilir, bir şüphe oluşabilir. Dolayısıyla bu teklif aslında geri çekilmeli, tamamlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmeli ve âdeta bir siyasete girme yasağının da ortadan kaldırılması aslında bu Meclise yakışır bir durum olur. Düşünebiliyor musunuz, burada bazı arkadaşlarımız konuşmalarında söyledi -iyi niyetli yaklaşımlar buradaki konuşmaların hepsi, aynen katılıyorum- şöyle bir durum var: Şimdi, mesela sendika genel başkanısınız ya da şube başkanısınız; istifa ettiniz, aday adayı oldunuz. Aday yapılmadınız veya aday yapıldınız kaybettiniz. Geri dönmek istediğinizde bir olağanüstü genel kurul kararı alınsa dahi aday olamıyorsunuz. Neden? Çünkü delegelik sıfatınız düşmüş oluyor, delegelik sıfatınız düşmüş olduğu için bir seçimle dahi o göreve yeniden dönebilme şansınız ortadan kaldırılmış oluyor. Dolayısıyla, burada bütün sivil toplum örgütlerimiz bakımından 2839 sayılı Kanun'un 18'inci maddesinde gerekli değişiklikler yapılarak o yasakların tümden kaldırılması adil ve Türkiye Büyük Millet Meclisine de yakışır bir tavır olacaktır. Yoksa benim aklıma şöyle bir şüphe gelecek Rifat Hisarcıklıoğlu'yla ilgili ve Sayın Bendevi Palandöken'le ilgili, ikisi de benim dostumdur, niye diğer sivil toplum örgütleri yok da sadece TOBB ve TESK var, bu soruyu ben buradan sorarım, o sivil toplum örgütleri adına sorarım. Aslında bu kanunun geçmesi bu iki değerli arkadaşımızı da zor durumda bırakabilecek bir durum arz edebilecektir. Nasıl gündeme geldi? TOBB'un Başkanının bilgisi yoksa, doğru bulmuyorsa, efendim, TESK Başkanının açıklamasını duymadım, Bendevi Bey'in, karşı olup olmadığını bilmiyorum, bir açıklama yapmadı, eğer karşıysa, bu arkadaşlarımız ile bu kanunu hazırlayan arkadaşlarımız görüşmeden, onların onayını almadan, onların kuruluşları adına böyle bir kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine nasıl getiriliyor anlamak çok zor ama tekrar ifade ediyorum: Her ne kadar siyasetin okulu, siyasi bilimler fakülteleri filan varsa da asıl siyaset yapılacak yerler yani siyasetin ham maddesini bulacağımız yerler sivil toplum örgütleridir. Buralarda kendi alanlarında uzmanlaşmış insanlar vardır, sosyaliteleri yüksektir, sosyal insanlardır, insan ilişkilerini yakından bilirler; dolayısıyla bunlardan da herhâlde iyi siyasetçi olur diye düşünüyoruz.

Aslında burada belki şunu da konuşmamız lazım: Yıllardır şunu gündeme getirdik "Memura siyaset yasağı kaldırılsın." dedik, bunu savunduk; Türkiye KAMU-SEN olarak da bunu savunduk, diğer memur sendikalarımız da bunu savundular. Şimdi, memur, aslında Türkiye'nin en aydın kesimi, okumuş, mürekkep yalamış kesimi; biz onlara siyaset yasağı getiriyoruz, diyoruz ki: "Bu memleket adına düşünme, fikir ileri sürme, konuşma." Düşünebiliyor musunuz, ülkenin kaynaklarıyla okuttuğumuz, yetiştirdiğimiz insanlara siyaset yasağı getiriyoruz? Aslında burada tartışılması gereken şu: Siyaset yasağı mı getirmek lazım yoksa insanlarımıza partizanca davranmamak gerektiğini anlatmak mı lazım? Yani burada yasaklanması gereken siyaset yasağı değildir. Siyaset, içinde bulunduğunuz toplum adına, ülke adına fikir üretebilmektir, düşünmektir; siyaset budur. Partizanlık ile siyaset burada karıştırılıyor. Biz partizanlığı, partizanca davranmayı yasak hâle getirmeyi savunmalıyız. Dolayısıyla burada aslında bu kanunla birlikte bütün memurlarımıza siyaset yapma hakkını da konuşmamız gerekirdi ama tabii, maalesef böyle hazırlanmış kanun teklifleri... Bir yerlerde hazırlanıyor, geliyor; nerede hazırlanıyor bilmiyorum, sizlerin kanaatleri, düşünceleri alınıyor mu, onu da bilmiyorum, ondan da emin değilim yani hakaret anlamında olmasın diye söylemiyorum, az önce Cahit Bey bir cümlemi hakaret olarak anladı, ben asla hakaret etmem; ben kanaatlerimi Türkçe, Türk dil kurallarına uygun olarak ifade ederim, asla hakaret etmem çünkü hakaret etmek acizliktir, aciz insanlar hakaretle konuşur, kendisini ifade edemeyen insanlar ağır kelimeleri, küfür anlamına gelecek kelimeleri kullanarak düşüncelerini ifade eder.

Gelin, burada madem bu konu gündeme geldi, TOBB ve TESK'in ayrıcalıklı bir yapı olduğunu ispatlarcasına bir kanun teklifini burada kanunlaştırmayalım. Memura siyaset hakkını tartışalım ama öncesinde, daha kolayı, diğer sivil toplum örgütlerimize, birliklerimize ve sendikalara koyduğumuz bu yasağı kaldıralım diyorum.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)