GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:17
Tarih:14.11.2018

MHP GRUBU ADINA ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine MHP Grubu adına söz aldım.

Sözlerime başlamadan önce, 10 Kasım 2018 günü Hakkâri ili Şemdinli ilçesi Süngütepe bölgesinde mühimmat patlaması sonucu şehit olan 7 askerimize Allah'tan rahmet, milletimize ve ailelerine başsağlığı dilerim. Yaralı 25 kahramanımıza Rabb'imden acil şifalar dilerim.

Süngütepe şehitlerimizden biri de Gaziantep'e geldi. Şehit topçu er Samet Kaymakçı. Şahinbey eski İlçe Başkanımız Cuma Kaymakçı Bey'in yeğenidir. Rabb'im şehadetini kabul etsin. Allah ailesine, gazi şehrimize ve yüce Türk milletine sabırlar versin. Vatan sağ olsun.

Hüseyin Nihal Atsız Bey'in dizelerinde anlattığı gibi: "İnsan büyür beşikte,/ Mezarda yatmak için./ Ve kahramanlar can verir,/ Yurdu yaşatmak için."

Ruhları şad, mekânları ali olsun.

Sayın milletvekilleri, bugün tüm Türkiye'nin, özellikle sağlık sektöründe olan tüm vatandaşlarımızın gözleri yüce Meclisimizde. Görüşülecek olan bu kanun teklifinde eczacıları, ilaç firmalarını, ithalatçılarını ve üreticilerini, aile hekimlerini, uzman doktorları, diş hekimlerini, velhasıl -yeni kurulacak olan- oral patologlar dâhil olmak üzere, tüm sağlık sektörünü ilgilendiren maddeler var. Ayrıca, nesebin korunması için yardımcı üreme yöntemiyle çocuk sahibi olmak yani bilinen adıyla tüp bebek yöntemi, tütün ürünleriyle mücadele, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, sağlıkta şiddet, doktorların çalışma şekilleri, aile hekimlerinin izin süreleri vesaire, vesaire yani bugün tabip odasından diş hekimleri odasına, Türk Eczacıları Birliğinden çeşitli STK'lere ve sendikalara kadar, özel ve kamuda çalışan işverenler dâhil, tüm sağlık çalışanlarının gözü yüce Meclisimizde ama hepsinin birinci sıraya koyarak önemsediği konu sağlıkta şiddettir. Sağlıkta şiddeti önleyecek ne gibi tedbirler alındığını merak ediyorlar. İster kamuda ister özelde çalışsın fiilî ya da sözlü şiddete uğramamış bir tek sağlık çalışanı yoktur. Bunun için, bu konu dikkatle takip edilmelidir.

Yeni getirilen bu yasal düzenlemeyle ister özelde ister kamuda çalışsın, tüm sağlık çalışanları görevleri sebebiyle şiddete maruz kaldığında şüpheli, kolluk kuvvetlerince mevcutlu götürülecek yani tutuklu götürülecek, çalışanların ifadesi iş yerinde alınacaktır. Bu, zaten pratik hayatta çeşitli yönetmelik, yönerge, genelgelerle var olan bir uygulamadır. Mevcut durumun kanunlarla düzenlenmesi iyi bir gelişmedir ancak şiddeti önlemede, iş yeri güvenliğini sağlamada ve caydırıcı olmada yeterli değildir.

Yaşanan şiddet sarmalına toplumun yaşadığı sosyopsikolojik ve sosyoekonomik sorunlar ile toplumun her tarafını kuşatan kültür ve ahlak yapısındaki deformasyon sebep olmaktadır. Bugün öğretmen, markette çalışan, güvenlik görevlisi, nice iş kollarında çalışan insanlarımız şiddetin birçok şekline maruz kalmaktadırlar. Ancak sağlık çalışanları, şifa dağıtan ellerdir; yaraları saran, gönüllerin sızısını dindiren, acıları paylaşanlardır. Bir terör olayında görevi terörü etkisiz hâle getirmek olan kahraman güvenlik güçlerimiz tam teçhizat olmadan müdahale etmezken, bir yangında itfaiye eri güvenlik tertibatını almadan yaklaşmazken bir ATT, bir hemşire, bir doktor ve bir 112 çalışanı bir önlük ve bir stetoskopla âdeta ateşin içine ve tehlikenin içine atılmaktadır. Bir canı nasıl kurtarırım diye canını hiçe sayarak ateşin, topun, tüfeğin içine girerek kahramanca görev yapmaktadır ya da gecenin yarısında çocuğunuzun ateşi çıktığında tüm kuralları hiçe sayarak ulaştığınızda havalesini dindiren, yüreğinize soğuk bir su döken, vardığınızda orada olduğunu bildiğiniz bir güven kapısıdır sağlık çalışanları.

Sağlık çalışanları zaman zaman hastaları için kendi canlarını hiçe sayarlar. Hastaların hastalığı bulaşır da yine de işlerini bırakmazlar.

Yoğun bakımda evladının ana babasına bakamadığı durumda bir bebeğe bakar gibi bakarlar.

Ameliyathanede hastayla nefes alıp verirler. Ellerini ve gözlerini bir an olsun hastadan ayırmazlar. Bu özveri ordusuna nasıl şiddet uygulanır ki?

En çok acil servislerde şiddet vakaları yaşanıyor. Acile müracaat sayılarını düşünerek tedbirleri bir an önce Bakanlığımız almalıdır. 2 milyon nüfuslu Gaziantep şehrimizde 12 milyon hasta muayeneye müracaat etmiş 2017 yılında, yaklaşık 4 milyonu acil servise müracaat etmiştir. Acil müracaat sayısı nüfusun 2 katını geçmiştir. Gaziantep'te bile nüfusun 2 kat üzerinde bir acil sağlık talebinin eldeki personel ve teçhizat olanaklarıyla tam ve eksiksiz olarak karşılanması için fedakârca çalışan sağlık görevlilerine yapılan şiddeti buradan kınamak yetmez. Bütün bunlara rağmen yine aynı yıl Gaziantep ilimizin hastanelerinde şiddet içeren 114 vaka gerçekleşmiştir. Bu vakalar hekimlerimizin, sağlık çalışanlarının ve hastalarımızın da can güvenliğini tehdit ettiği gibi sağlık hizmeti arzını da engeller hâle dönüşmüştür.

Bu durum sürdürülemez, kabul edilemez bir durumdur. Her şeye rağmen bu kısır döngüyü kırmamız gerekir. Caydırıcı, önleyici ve gerçekçi önlemler almalıyız. Mecliste, ayrıca, sağlıkta şiddete karşı ayrı bir düzenleme yaparak şiddeti uygulayanlara çeşitli cezalar öngören Milliyetçi Hareket Partisinin kanun teklifinin de bir an önce gündeme gelmesini beklemekteyiz.

Sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik ilk adım Meclis çatısı altında atılmalı, ardından hastanelerin yöneticileri, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığını da kapsayan geniş bir organizasyonla şiddete karşı etkili bir mücadele planı belirlemeli ve uygulanmalıdır.

Sağlık çalışanlarıyla ilgili şiddetle mücadele ederken diğer kamu çalışanlarının uğradığı şiddeti de unutmamamız gerekir. Başta TÜRK EĞİTİM-SEN'in başlattığı "Öğretmene şiddete hayır!" kampanyasında olduğu gibi tüm kamu çalışanlarının maruz kaldığı şiddete karşı olmalıyız. Bu konularda da gerekli çalışmaları yapmalıyız, toplumu bu şiddet sarmalından el birliğiyle çıkarmalıyız çünkü başka Türkiye yok.

Sayın milletvekilleri, nesebin korunmasıyla ilgili birtakım yeni düzenlemeler gelmiştir. Çocuk sahibi olmak önüne geçilemez bir duygudur. Anadolu'da bir söz vardır, hepiniz bilirsiniz, "Kaç çocuk var?" diye sorduğunuzda "2, 3, 4..." gibi bir cevabın arkasından: "2 çocuk var elhamdülillah. Allah olmayana versin." "Allah olmayana versin." duası hep beraber âmin dediğimiz bir duadır. İnsanlar çocuk sahibi olmak için akla hayale gelmez yöntemlere girerler, tıbbi veya gayritıbbi birtakım tedavi ya da metotları denerler. Doğrusu tıbbi yöntemlerdir. Belli süre içinde çocuk sahibi olamayan kişilerin tıbbi yöntemlerle çocuk sahibi olması ve sosyal güvenlik şemsiyesi içinde olması doğrudur.

Kıymetli milletvekilleri, organ nakliyle ilgili kanuni düzenlemeler bu kanun teklifinde mevcuttur. Organ nakliyle ilgili çok problem vardır. Organ nakli yapan merkezlerin her birinin kendine özgü sorunları vardır. Tüm bu sorunlara rağmen büyük özveriyle bu nakilleri gerçekleştirmektedirler. Milletimiz adına bu ilim erlerine minnetlerimi sunarım.

Organ naklinde en zor aşılan problem, verici bulmaktır. Gönüllü vericilerin en çok kafasını karıştıran sorularsa şunlardır: Birincisi: "Organımı verdikten sonra benim sağlık durumum ne olacak?" İkinci soru ise: "Dinî yönden bu durum nasıl yorumlanır?" Birinci sorunun cevabı hastanelerde usullerine uygun şekilde bilgilendirilerek aşılıyor. İkincisinde sorun çoğu zaman aşılamıyor. Kendisini bir âlim sanan sahte şeyh, şıh, hoca, efendi, abla gibi zevatlar -zinhar- fetva verip ortalıkta dolaşıyor. Doğru bilgiyi vermesi gereken Diyanet İşleri Başkanlığı ise resmî kıyafetiyle Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarını ziyaretle meşguller. Her gün canıyla uğraşan bu insanların kul hakkını hiç mi düşünmezler? Yoksa organ nakli bekleyenler kuldan mı sayılmıyorlar?

Son olarak, bu Meclis, bu kürsü, bu Diyanet, bu kanunlar, bu bakanlıklar, doku ve organ nakline ulaşacak bilimsel gelişme, bu vatan, bu millet bize Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emanetidir. Emanete hıyanet etmek hiç kimsenin haddine değildir.

Yüce Meclisinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Taşdoğan.