GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:12
Tarih:31.10.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Koncuk, bir saniye...

Değerli arkadaşlar, salonda bir uğultu var. Lütfen, arkadaşlarımız konuşacaklarsa dışarıda konuşsunlar, sayın hatibi dinleyelim.

Sürenizi baştan başlatıyorum Sayın Koncuk.

Buyurun.

İSMAİL KONCUK (Devamla) - Evet, aslında 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana yaşanan ve... Elbette devletin kendisini koruma mecburiyeti var. 15 Temmuzda bir alçak darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığımız aklı başında herkesin kabulü. Ancak, tabii, o tarihten bugüne yaşananlarla ilgili, akıl ve izan sahibi herkesi rahatsız eden birçok olayla karşı karşıya kaldık. Aslında iktidar partisinin milletvekillerini de taraftarlarını da söylemeseler bile rahatsız eden, vicdanları kanatan uygulamalarla karşı karşıya kaldık.

Değerli milletvekilleri, burada siyaseten bir değerlendirme yapmayacağım, vicdanen bir değerlendirme yapacağım. Ben 2010 yılında KPSS hırsızlığını ortaya çıkarmıştım. FETÖ'nün bütün basın-yayın organları üzerime geldi. İktidarın da "Tertemiz bir sınav." demesine rağmen daha sonra haklılığım ortaya çıktı ve binlerce kişiye soruların servis edildiği ortaya çıktı. Yani FETÖ tarafından 2010 yılında recmedilmeye çalışılan bir adamım ama iki yıla yakındır yaşadıklarımız aslında insan haklarını da aşan, hukuk devleti ilkelerini yerle yeksan eden bir olaylar silsilesi hâline geldi. Neler yaşıyoruz? 128 bin vatandaşımız kamu görevinden ihraç edildi. 20 bin tanesi hâlen açıkta ve bunlarla ilgili ne yapılacağını, hangi tedbirlerin alınacağını bilmiyoruz.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının bir sözünü hepimiz biliyoruz: "Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet." Son derece doğru bir tespit ama burada sorgulamamız gereken, bu tespit yapıldıktan sonra gereğinin ne şekilde yapıldığıdır. "Tabanı ibadet" ifadesi Sayın Cumhurbaşkanına ait bir söz. Ben AK PARTİ Grubunu suçlamak adına konuşmuyorum çünkü AK PARTİ Grubunun da bu yaşananlardan bizar olduğunu biliyorum, düşünüyorum ama Sayın Cumhurbaşkanı bir şeye karar vermediği sürece AK PARTİ Grubunun Sayın Cumhurbaşkanının hilafına bir cümle sarf edebilmesi mümkün değil, bunu da biliyoruz.

Şimdi, ne yapacağız? Kriterler var, çeşitli kriterler. Efendim Bank Asyaya hesap açtırmış, ihraç ettiler. Bir sendika kurulmuş, üye olanları ihraç ettiler. Yurtlarında kalanları ihraç ettiler. Dershanesine gidenleri ihraç ettiler. Okullarına gidenleri ihraç ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "17-25 Aralıktan sonra biz ikaz ettik, bu bankaya para yatırmayın, bunlar terör örgütüdür dedik." E, peki, neden kapatmadınız bu bankayı? Millete tuzak mı kurdunuz siz, tuzak mı kurdunuz? Efendim, legal bir sendika. FETÖ taraftarları tarafından kurulmuş olabilir, neden kapatmadınız? Arkadaş hatır gönlüyle bir sürü insan buraya üye oldu FETÖ'cü olmadığı hâlde, benim bildiğim yüzlerce insan var. Şimdi, bu kriterler FETÖ'cü tespitinde OHAL Komisyonu tarafından kullanılmaya devam edildiği sürece bu OHAL Komisyonunun bu kriterleri aşan bir yetki kullanarak bu insanları suçsuz ilan etmesi, bu tespiti yapabilmesi mümkün değil.

Şimdi, 17-25 Aralıktan sonra biz ikaz ettik. Efendim, biz sizin gösterdiğiniz bankaya mı para yatırmak zorundayız? Sizin gösterdiğiniz okullara mı göndermek zorundayız ya da göndermemek zorunda mıyız? Bu okulları neden kapatmadınız Sayın Cumhurbaşkanı? Neden vatandaşların çocuklarını bu okullara göndermesine o zaman müsaade ettiniz? Bunlar Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde, gözetiminde okullardı. Bu millete kumpas mı kurdunuz? Evet, kumpas kurdunuz, bugün bunu anlıyoruz. Eğer gerekli tedbirleri siyasal iktidar zamanında almış olsaydı o tabanı ibadet olan insanların muhtemelen büyük bir kısmı bugün o FETÖ örgütüyle belki de anılmıyor olacaktı ama siz göz yumdunuz ve bunları onların kucağına attınız.

Bakın, geçmişi bir hatırlayın. Bu ülkede polis olmak için bu Fetullahçı yapıdan referans almaktan başka bir şansınız yoktu, ya polis olacaktınız ya da olmayacaktınız referansınız yoksa. Savcı mı olacaksınız, hâkim mi olacaksınız, FETÖ'den referansınız olacak. Hatta, görüyoruz ki bugün -15 Temmuzda bunu gördük, en acı şekilde öğrendik- askeriye sınavlarını kazanmak için bile FETÖ'cü olmak gerekiyormuş; bütün bunları gördük.

Şimdi, bakın, siz devlet olarak bunları görmek zorundasınız. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Ben aldatıldım." Sayın Cumhurbaşkanına her zaman sorduk, sizler de sordunuz, AK PARTİ'li milletvekilleri de yüreklerinden soruyordur mutlaka, vicdanlarıyla soruyor, ağızlarıyla telaffuz edemeseler de mutlaka yüreklerinden soruyorlardır. Peki, siz bu kadar istihbari bilgiye sahip iken aldatılıyorsanız o "tabanı ibadet" dediğiniz insanlar, bu, "Allah" diye her gün televizyonda ağlayan, "Peygamber" diye gözyaşı döken adamın sözlerine nasıl kanmayacaklar? Maalesef bizim milletimizin böyle bir eksik tarafı var, böyle her "Allah" diyenin peşinden koşmak gibi bir -zafiyet demeyeyim, bu bir saygı gereği belki de- zafiyetimiz var millet olarak. Bizde de var, bende de vardır. "Allah" diyene saygı duyarım hangi dünya kimliğine sahip olursa olsun. Benim muhafazakâr kimliğim bana bunu emreder. Bu millet de bunların kucağına atıldı, göz yumuldu, sessiz kalındı, tedbir alınmadı.

Şimdi, aslında bunları bir siyasi öncelikle filan söylemiyorum, yani bunlardan gelecek oy varsa gelmesin ya, böyle bir derdimiz filan yok İYİ PARTİ Grubu olarak. Ama insan olarak şimdi ne yapacağız? Aslında Sayın Cumhurbaşkanının yeniden bir mütalaa yapması lazım. Aklı başında insanların, yüreği sızlayan insanların, AK PARTİ Grubu içerisindeki akil insanların mutlaka uyarması lazım, "Artık bu gidişat nereyedir?" diye uyarması lazım.

Bakın, bugün öğrendim, Sağlık Komisyonunda bir kanun teklifi görüşülüyor. Şu anda FETÖ'den ihraç edilmiş herhâlde yaklaşık 10 bin civarında doktor var, bu doktorların özel hastanelerde doktorluk yapmasının önüne geçecek düzenlemeler içeriyor. Ya, arkadaş, artık ayağınız yere bassın ya. Yani bu nereye kadar gidecek böyle? Nereye kadar buna göz yumacaksınız? Dilerim Allah'tan, Allah size vicdan versin. Bu milletvekilliği koltuğu gelip geçicidir, kimse bu koltuklara yapışıp kalmadı; yarın vatandaşların içine döneceğiz. On sene sonra bu insanların evlatlarıyla karşılaştığımızda... Devlet düşmanı yetişiyor bunlar ya, devlete de millete de düşman yetiştiriyoruz. Bunun bir çözümünü bulmamız lazım. Ama "Siyasi ayağı araştırılsın." diyoruz, reddediyorsunuz. Bakın, geçmişte köşe yazarı olan insanlar var, FETÖ'yü öven. Bunların o övgü dolu yazıları sebebiyle "Fetullah Gülen" denilen o şahsa muhabbet besleyen binlerce insan oldu. Bunlar şu anda AK PARTİ'yle beraber hareket ediyor, hiçbir suçu günahı yok; bunlardan etkilenen ve bunların dümen suyuna giren birçok zavallı ihraç edilmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koncuk, selamlayalım.

İSMAİL KONCUK (Devamla) - Bakın, bunun bir çözümünü bulmamız lazım. Ben milliyetçi, ülkücü bir adamım, asla bunların dümen suyuna girmedim, hiç de sevmedim. Fakat 1 milyonun üzerinde, belki de 1 milyonu da aşan aileyi ilgilendiren bir durumla karşı karşıyayız. Bunları nasıl yapacağız, gelecekte bunları nereye koyacağız, Türkiye bunlarla nereye gidecek? Bunu çözmek zorundayız, bir yolunu bulmak zorundayız. Bunları kontrol altına alalım. Polis mi? Geri hizmete verelim kardeşim, masabaşı oturtalım, eline silah vermeyelim, bir çözüm bulalım. Ama bu olayları göre göre "Ya, bu devam etsin." deme hakkına hiç kimse sahip değil değerli arkadaşlar.

Biz bunu söyledik, bizim vicdanımız rahat. Allah sizin vicdanlarınızı da rahat kılsın. Dilerim Allah'tan, dilerim Allah'tan, vicdanını rahat kılmak adına bir irade ortaya koymayanlardan da Yüce Allah bunun hesabını mutlaka sorsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)