GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:6
Tarih:10.10.2018

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün bizim açımızdan tarihî bir gün tabii. 10 Ekim 2018 itibarıyla ben ve mücadele arkadaşım, yoldaşım Barış Atay, Türkiye İşçi Partisini temsilen bu Mecliste bulunuyoruz. Türkiye işçi sınıfının, emekçilerin, yoksulların çıkarlarını, seslerini duyurmak için bu kürsüyü elimizden geldiğince kullanmak istiyoruz.

Bir not daha düşmem gerekiyor. 10 Ekim, aynı zamanda Türkiye İşçi Partisinin tarihsel lideri, Genel Başkanımız Behice Boran'ın aramızdan ayrılışının 31'inci yıl dönümü. Behice Hanım'ın 12 Eylülde kapatılan partisini hepimiz biliyoruz. Daha sonra vatandaşlıktan çıkarıldı ama işte bugün onun taşıdığı sosyalizm bayrağı yine bu Meclis kürsülerinde kendisine yer bulmuş oldu. Behice Hanım, işçilerin, emekçilerin hakkını savunduğu için vatandaşlıktan çıkartıldı. Patronlarla ve patron temsilcileriyle dolu bu Mecliste bir kez daha ilan ediyoruz: Bizim vatanımız, lüks jetler, saraylar, gemicikler değil, işçilerin, emekten yana olan aydınların vatanıdır.

Sevgili arkadaşlar, bu kadar, ekonominin tartışıldığı bir atmosferde, ekonomik krizde emekçiler, işçiler, yoksullar lehine tek bir söz söylemeyip sürekli patronları koruma derdine düşenlerin karşında zamlarla ve yoksullukla boğuşan işçilerin, emekçilerin sesi olmaya talibiz.

Sevgili arkadaşlar, 10 Ekim, aynı zamanda ülkemizin kanlı tarihlerinden bir tanesinin daha, üç yıl önce yaşadığımız gar katliamının yıl dönümü. Sadece barış istediği için 102 yurttaşımızın barbarca katledildiği ve maalesef patlamanın hemen ardından güvenlik görevlilerinin yaralıları kurtarmak yerine gazlarla, bombalarla saldırdığı bir katliamdan söz ediyoruz.

Daha acısı, Türkiye'mizi sadece Amerikan çıkarlarını savunmak için Suriye'de savaşa sokup cihatçılara destek vermek için sınırı elek hâline getirenlerin yarattığı bir katliamın yıl dönümünde konuşuyoruz.

Arkadaşlar, bugün burada onurla taşıdığımız Türkiye İşçi Partisi rozetini bizden önce bu kürsüde taşıyan Behice Boran, aynı zamanda Türkiye barış mücadelesinin öncülerinden bir tanesiydi. Kimse, onun "NATO'ya hayır." sesini, "Türk askerinin Kore'de ne işi var?" sesini unutturamaz ve biz bu kürsüde barış mücadelesini tıpkı Behice Boran gibi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle 10 Ekim katliamında yitirdiğimiz tüm barış savaşçılarını da bir kez daha anmak istiyorum ve ölümünün 31'inci yıl dönümünde Behice Boran'ımızı umut dolu güzel günleri çağıran o sözleriyle bir kez daha anıyorum: "Selam olsun Türkiye'nin ve dünyanın aydınlık geleceğine." diyorum.

Şimdi, kardeşler, bu, tabii, güzel bir umut ve hedef gösteren bir slogan ama maalesef biz burada karanlık bir tabloyu tartışıyoruz. Bakın, baştan çok net bir şey söyleyeyim: Ekonomiyi böyle yamalı bohçalarla falan kurtaramazsınız. Yani her gün yeni bir yasa teklifi getirerek, her gün "Patronların çıkarlarını nasıl korurum?" diye düşünerek Türkiye'yi bu krizden çıkartma şansınız yok. Bu kanuna, esas olarak bunun üzerinden karşı çıkmak gerekiyor.

Arkadaşlar, konumuz kalkınma ama neyi kalkındırıyoruz? On altı yıldır bu iktidar neyi kalkındırdı? İşte, hepimiz üçüncü havalimanında gördük. Üçüncü havalimanında yandaş şirketlerin hepsi kalkınırken benim işçi kardeşlerim sadece ve sadece haklarını savundukları için bugün cezaevinde. Oysa eğer bu ülkede ekonomiyi düzeltmek istiyorsak esas mesele, yoksulun, işçinin, emekçinin hakkını savunmak. Sabahtan beri hangi sermaye grubuna ne kadar para aktarılabilir, hangi patronu nasıl destekleyebiliriz, bunun üzerine tartışmalar yapıyoruz. Arkadaşlar, farkında mısınız, on altı yılda ülkeyi getirdiğiniz noktada 2 milyon çocuk işçi var artık bu ülkede? 20 binden fazla işçinin katledildiği bir ülkede yaşıyoruz, ekonomik krizi tartışıyoruz, hiç kimsenin üretenleri, işçileri, emekçileri düşündüğü yok. Arkadaşlar, eğer bu ülkenin Meclisi olacaksak bu ülkenin üretenlerinin sesi olacağız, yaratanlarının sesi olacağız, emekçilerinin sesi olacağız.

Bakın, çok net söylemek istiyorum: Ben bu kanunu okuduğumda bir tek şey görüyorum, bütün ülkenin tapusunu teslim ettiğiniz saraya "Al, istediğin patrona istediğin gibi para aktar." diyorsunuz. Şimdi, çok haklı biçimde buradaki arkadaşlarım söylüyor: "Teklifin gerçek sahibi kim? Berat Albayrak." Berat Albayrak ne diyor? "Vergiyi tabana yayacağız, vergi adaleti sağlayacağız." diyor. Arkadaşlar, tabanın canı çıktı canı, zaten vergiyi sadece taban veriyor. Siz bu vergiyi tavandan alın, kim zenginleştiyse, bu on beş yılda kim servetine servet kattıysa vergiyi onlardan alacağız. Emekçilere, yoksullara, halka eşit bir biçimde dağıtacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN BAŞ (Devamla) - Başkanım toparlayabilir miyim?

BAŞKAN - Tabii, buyurun Sayın Baş

ERKAN BAŞ (Devamla) - Çok uzatmayacağım. Sizin niyetiniz belli, bizim tarafımız, safımız belli. Birileri patronların servetine servet katmak istiyorsa biz buradan açıkça ilan ediyoruz arkadaşlar: Biz bu krizin faturasını işçilere, emekçilere, yoksullara ödetilmesine izin vermeyeceğiz. Kim zengin olduysa, kim servetine servet kattıysa, kim bugün, on beş yıl öncesinden daha fazla paraya sahipse bu krizin bedelini onlar ödeyecekler. Biz "Aynı gemideyiz." yalanıyla bu faturayı işçilere, emekçilere ödetmenize izin vermeyeceğiz. Çok açık söylüyorum ve bir tek teklifte bulunuyorum: Sevgili arkadaşlar, hepimiz Meclis koridorlarında geziyoruz, çay içiyoruz, kahve içiyoruz. O size çay getiren, kahve getiren işçi arkadaşlara bir sorun bakalım, kriz var mı, yok mu?

Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)