GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:9
Tarih:24.07.2018

HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 13'üncü maddesine karşı, teklifin çekilmesi için konuşma almış bulunuyorum.

Teklif çok tartışıldı, ben de doğrusu neresinden başlayacağımı bilemiyorum bu teklifin temel olarak ama genel gerekçesine ve temeline baktığımız zaman sakatlığını hemen görmek mümkün.

Genel gerekçeden bir paragrafı okuyorum: "...hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde etkin mücadele edilebilmesi ve son darbe teşebbüsüne benzer bir müdahale girişiminin yeniden yaşanmaması amacıyla, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle soruşturma ve kovuşturmalar ile disiplin soruşturmaları bakımından gerekli olan hükümleri..." vesaire "...Kanun Teklifi hazırlanmıştır."

Soruyorum: 15 Temmuzdaki darbeye benzer bir FETÖ darbesinin yeniden gelebileceğine -burada dercedilmiş- acaba bu Meclis çatısı altında bir kişi inanıyor mu? Ya da halka soralım "15 Temmuzdakine benzer bir darbeden endişe ederek bu kanunu hazırladık." dediğinizde vatandaştan bir kişi acaba inanır mı? Ya güler ya da bunu hakaret kabul eder çünkü bu vatandaş 15 Temmuzda dişiyle tırnağıyla tankın altına girmiş, tankın üstüne çıkmış bir vatandaş. Siz derseniz ki "Biz korkuyoruz, tekrar bir darbe teşebbüsü olabilir." vatandaş ya kızar ya güler.

Onun için bu gerekçenin temelinin kurgusu baştan yanlış ve üstelik ondan önceki cümlede de "...hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde etkin mücadele edilebilmesi..." Peki, buna inanan var mı? Ben yine bu çatı altında inanan olduğunu zannetmiyorum.

Ve "...güvence altındaki temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle..." denmiştir, bu cümleye de inanan yok ama buna mecburiyetiniz var çünkü tasarlanan model otoriter bir rejimdir, otoriter bir modele kılıf hazırlamak için bu darbe yasasını hazırlamak zorundaydınız ve önümüze getirdiniz. Onun için bunun neresine karşı çıkalım, ne söyleyelim? Artık bizde söyleyecek laf kalmadı ama en azından şu temel gerekçeyi bir inceleyelim dediğimizde zaten işin sakatlığını orada görüyoruz. İşin daha tehlikelisi, otoriter rejime gittikçe çözümler bulabileceğinize inanmanız; oysa ne kadar hak ve adaleti kaldırırsak, hukuksuzluğu, adaletsizliği yerleştirirsek o ölçüde terör iklimini yaratmış oluruz.

Ben 12 Eylül sonrası için bazı örnekler vermiştim ve 12 Eylül rejiminin, despot, baskıcı rejiminin travmalara sebebiyet verecek birtakım uygulamaları olduğunu, bir örnek için hatta genç kızlarımızın eğitim hakkının engellenmesinin gerçekten bir travma yarattığını söylemiştim ve 12 Eylül baskıcı rejiminin bir örneği olarak bunu söylemiştim. İtiraz geldi "Bugün ile bunun ne ilgisi var?" diye. Bugün 12 Eylül rejiminin daha da üzerinde haksızlıkların, adaletsizliğin, hukuksuzluğun yaşandığı bir rejimle karşı karşıyayız ve korkarım giderek otoriter rejimi perçinlemek için yeni tedbirler ve yeni kanunlar gelmektedir.

Geçmişte yaşandığı gibi her baskı rejiminden sonra bugün de travmalar yaşanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Enis Berberoğlu yeniden seçilmekle yeniden bir dokunulmazlık kazanmasına rağmen yargının karar verebilmesi imkânı yoktur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)