Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 100 |
Tarih: | 16.05.2018 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, karanlık bir dönem geçirdik. 26'ncı Dönem milletvekilleri olarak bu ülkeye ne huzur getirebildik ne refah getirebildik ve biz muhalefet olarak iktidar çoğunluğuna defalarca çağrı yapmamıza rağmen, maalesef Meclisi tarumar ettik arkadaşlar, yargıyı bağımlı hâle getirdik, basını susturduk, üniversitelere maalesef büyük kötülükler yaptık ve arkadaşlar, kurumsal çöküşün sonuçlarını bugünlerde görüyoruz. Bunun siyasi sonuçlarını ülkemizin bütün dünyada yalnızlaşmasıyla ve ülkemizin bırakın birinci ligde olmasını üçüncü ligde olmasıyla görüyoruz; ekonomik sonuçlarını da doların 4,5 olmasında, faizlerin 17'ye yükselmesinde, hazinenin uluslararası alanda yüzde 7 dolar faiziyle borçlanmasında, genç işsizliğin yüzde 20'de kalmasında görüyoruz arkadaşlar. Rakamlar belli, rakamlar yalan söylemez; sonuçlar belli.
Peki, AKP bir yanda çok rahatken seçim konusunda, anketlerde, bir baktı, baş aşağı gidiyor. "Ya, arkadaş, hani bizim oylarımız yüzde 50'deydi, ne oldu? Anketler öyle göstermiyor. Ne yapmamız lazım? Ya, Sayın Cumhurbaşkanı, biz pek çok toplum kesimini küstürdük, işçiyi küstürdük, çiftçiyi küstürdük, emekliyi küstürdük. E, nasıl barışacağız? Hemen bir torba hazırlayalım, acil, bir torba hazırlayalım."
Değerli arkadaşlar, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda vedalaştık, on beş gün önce, tak bir torba geldi. "Ne yapacağız? Emekliye hemen biner lira vereceğiz." Niye? "Çünkü emekli bize küstü, geçinemiyor, ay sonunu getiremiyor, biner lira vermemiz lazım." Tamam, çok güzel, destekledik. Ne oldu arkadaşlar sonucu? 2 bin lira değil mi yılda verdiğiniz? Yani emeklinin maaşına göre yüzde 7 zam yapmış olduk, değil mi? Bakın, iki hafta önce. Ne oldu bu on gün içinde? Dolar yüzde 10 arttı arkadaşlar. Yani iki hafta önce emekliye, geçen hafta biz yüzde 7 zam verdik -yıllığa baktığımızda- ikramiyeyle. Bir haftada piyasa, dolar, enflasyon bunu geri almış oldu yani biz emekliye kaşıkla verdik kepçeyle geri aldık. Ne oldu? Emekliyle barıştık mı? Hayır. Niye böyle oluyor peki? Çünkü iktidara biz şunu söyledik arkadaşlar üç yıldır: "Gelin, gelir vergisi reformunu yapalım. Ya, siz yüzde 1'i zenginleştirdiniz, yandaşları zenginleştirdiniz; gelin, gelir vergisi reformunu yapalım, maliye alanında bir kaynak yaratalım, bu kaynakla yoksullara kaynak transfer edelim." "Yok, yapamayız." dediler. "Niye?" "Çünkü bizim yandaşlar bunlar, nasıl yapalım, nasıl onlardan vergi alalım?" dediler.
Dedik ki: "Kentlerde rant oluşuyor. Bakın, imar artışları yapıyorsunuz, kentlerde milyarlarca dolarlık rantlar oluşturuyorsunuz, yalnızca AKP döneminde oluşturulan rantların birkaç yüz milyar dolar olduğu söyleniyor. Gelin, bunları vergilendirelim arkadaş. Tamam, rant oluştu, eyvallah, gelin bunları artan oranlı olarak vergilendirelim." "Yok." Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı? "Ben rant vergisini çıkarırsam AKP'ye ilçe başkanı bulamam." dedi. Bu yüzden, rant vergisi de çıkmadı.
Dedik ki: "Servet bir elde toplandı, bu serveti artan oranlı vergilendirelim. Bakın, millet yoksulluk içinde, borç içinde kıvranıyor. Gelin bu adımları atalım." "Yok." dediler.
Ne oldu arkadaşlar? Seçime bir ay kala emekliye biner lira verdiler, bak, o biner lira gitti, daha da yoksullaştı emekli. Emeklinin maaşı geçen sene 400 dolardı, bu sene düştü 300 dolara. Ne anladık biz bu zamdan arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar, bakın, bu işler nasıl olur? Güven vererek olur. Üç sebepten dolayı bu iktidarın attığı adımlar hep ayağına dolanıyor. Bir, artık kimse güvenmiyor. Türkiye'deki vatandaşlarımızın bir bölümü medya algısı altında belki hâlâ oylarını verecek ama büyük oranda bir güven kaybı var. "Ne oluyor arkadaş? Dolar niye yükseliyor? Faiz niye yükseliyor? Niye ben esnaf olarak siftah yapamıyorum." diye düşünüyor.
Peki, Türkiye'ye yatırım yapanlar, borç verenler ne diyor? "Yok arkadaş, baksana, artık bu ülkenin çivisi çıktı, hukuk devleti değil, paramın güvencesi yok, kurumlar işlemiyor, ben bu ülkeye niye borç vereyim?" diyor. Veya borç veren, bak, dolar bazında yüzde 2'yle değil artık yüzde 7'yle borç veriyor. Ve yüzde 7'yle borçlanan bir ülke, arkadaşlar, eğer ki kaynakları yoksa, eğer ki ekonomisi sağlıklı bir şekilde büyümüyorsa o borç veren, yüzde 7'yle değil, yüzde 30'la bile borç vermez. Bak, Venezuela'ya borç veren var mı? Yunanistan iki yıl önce yüzde 30'la bile borç bulamıyordu arkadaşlar. Biz, o duruma gelmek üzereyiz aklımızı başımıza toplamazsak.
Diğer bir konu, maliye politikasında alan açılmadı, vergiler etkin bir şekilde alınmadı, kaynak yaratılmadan attığımız her adım, bakın, enflasyon, faiz ve kur artışı olarak ayağımıza dolaşır arkadaşlar ve maalesef bugünlerde dolaşıyor.
Diğer bir konu neydi yapabileceğiniz? İsrafı durdurmaktı. Ama ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı: "İtibarda tasarruf olmaz." Saraylar inşa etti, Mercedes'lerle gezdi. Konvoyları görüyorsunuz değil mi? 500 araçlık konvoyla geziyor Sayın Cumhurbaşkanı. Ne oluyor arkadaşlar, sonucu ne oldu? İsrafı durdurmadık, sarayları durdurmadık, şatafata tam gaz verdik, bak, ne oldu, sonuçta deniz bitti arkadaşlar. Hem israfı durduracaktık hem adil bir vergi sistemi kuracaktık, elde ettiğimiz kaynaklarla yoksullara gelir transfer edecektik, bunların hiçbirini yapmadık arkadaşlar.
Şimdi, bu torba ne işe yarıyor, niye geldi bu torba? Çünkü anketler yine baş aşağı gidiyor. Sayın Cumhurbaşkanı ekonomi kurmaylarını topladı, "Ya, arkadaş, bu dolar niye yükseliyor ya?" dedi. "Ee, dolar yükseliyor, benim oylarım düşüyor, ne yapacağız?" "Bir torba daha götürelim efendim." diye birisi dedi herhâlde, "Bir torba daha götürelim." "Ne yapalım?" "Ya, bu tütün emekçilerini küstürmüştük, onların şimdilik cezalarını erteleyelim." Veya "Urfa'da, Mardin'de, diğer yerlerde çiftçileri elektrik borçları yüzünden küstürmüştük, onların da borçlarını, nasıl olsa bir para veriyoruz, küçük bir para destek olarak onlardan mahsup edelim." dediler.
Değerli arkadaşlar, eyvallah, bu aklı götürenler çok iyi akıl götürdüklerini düşünüyorlar ama bakın, doları görüyorsunuz, faizleri görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, sorun teknik bir sorun değil, palyatif tedbirlerle çözülemez; sorun siyasi bir sorun. OHAL altında yaşayan bir ülkeye kimse güvenmiyor, yargısı bağımsız olmayan bir ülkeye kimse güvenmiyor. Siyasi adımları atmadan da böyle adımlar atmışsın, çiftçiye bir parmak bal çalmışsın, bir şey ifade etmez. Bak, onlara da vereceğimiz her kuruş daha fazlasıyla geri dönüyor. Bak, buğdayda yüzde 12 artış yaptınız arkadaşlar, ee, mazot yüzde 26 zamlandı, gübre yüzde 28 zamlandı; çiftçi nasıl satsın ürününü? Bak, buğday fiyatı 2007'de 380 dolardı, bugün 230 dolar; bu çiftçi buğdayını nasıl eksin arkadaşlar? Nasıl ekecek buğdayını, bütün girdiler zamlanıyor, fiyatlar dolar bazında düşüyor?
Değerli arkadaşlar, bakın, bu torbada çok önemli bir madde var, sürem kısıtlı, biraz ona vurgu yapayım. Sayın Cumhurbaşkanı demişti ki: "Para kaçıranlardan hesabını soracağım. Bunlara müsaade etmeyin." Niye? Çünkü ülkeden para kaçıyor, güvenmiyor. "Ne yapacağız?" "Yasaklayacağız, ceza getireceğiz." Ya, değerli arkadaşlar, üçüncü dünya ülkeleri, dördüncü dünya ülkeleri bunu yapıyorlar. Bak, İran bunu yaptı, yasakladı para çıkışını; ne oldu? İran'la ticaret yapanlar Laleli'ye geliyorlar, orada birine veriyorlar, burada teslim alıyorlar parayı. Para cıva gibidir, istediğiniz kadar yasaklayın, o para bir yolunu bulur, kaçar eğer ülkede güven yoksa. İnsanlar da kaçarlar. Bakın, beyinlerimiz kaçıyor, gençlerimiz kaçıyor ülkeden. Yapmamız gereken, ülkemizi güvenli bir hukuk devleti yapmak. Bunu yaptığımız zaman hem insanlarımız kalır hem para kalır hem üretim olur hem de bereket olur. Ama bütün bunları yapmadan "Para çıkışını ben yasaklayacağım, yüzde 40 da vergi getireceğim." deseniz de o para bir yolunu bulur, kaçar arkadaşlar. Hatta bu tip tedbirler o para kaçışını hızlandırır. Bakın, bir söylenti çıksın, "Ya, bankalara bir tedbir alacağız, para çıkışını..." diye; bakın, bankalardaki paralar nasıl çekiliyor. Hükûmet tam bir panik içinde arkadaşlar, tam bir panik içinde; panik içinde panik adımlar atıyor ama attığı her adım da ayaklarına dolaşıyor arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı haftada bir ekonomi kurmaylarını topluyor ve "Arkadaşlar, veriler iyi gitmiyor, niye işinizi iyi yapmıyorsunuz?" diyor. O ekonomi kurmayları, sayın bakanlar herhâlde ağızlarını açıp hiçbir şey diyemiyorlar, karşısında böyle susuyorlar. Şunu diyemiyorlar: "Sayın Cumhurbaşkanı, sizin yüzünüzden bu dolar yükseliyor, sizin tek adam rejiminiz yüzünden yükseliyor dolar."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Danışmanları ondan daha beter ya!
GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika alabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ama arka kapılar ardında konuşuyorlar, bunları duyuyoruz kulislerde "Ya, biz diyemiyoruz, bunu siz deseniz acaba daha mı etkili olur efendim." diye birbirlerine pas atıyorlar.
Niye? Bir korku iklimi var. Siz bu ülkede bakan bile olsanız, Cumhurbaşkanına bir uyarı dahi, bir eleştiri dahi yapamıyorsunuz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Başbakan bile!
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bu tip toplantıları Sayın Cumhurbaşkanı yapıyor, toplantı çıkışında güzel bir yazılı açıklama oluyor "Merkez Bankamız gereken tedbirleri alacaktır, bağımsızdır." deniliyor. Ee, güzel. Sayın Cumhurbaşkanı Londra'ya gidiyor "Merkez Bankası benden habersiz adım atamaz." diyor, "Merkez Bankası benden işaret almadan adım atamaz." diyor Sayın Cumhurbaşkanı; dolar 4,30'dan 4,50'ye yükseliyor arkadaşlar. İşte, kurumsal çöküş böyle bir şeydir.
Daron Acemoğlu'nun "Ulusların Düşüşü" kitabını okuyun arkadaşlar. Kurumlar çöktüğünde ülkeler çöker. Tek adama bağımlı olduğunuz bir yerde o ülke ayakta kalamaz. Önemli olan kurumlarımızı tekrar ihya etmektir arkadaşlar, bu yönde Meclisin ivedi adımlar atması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, çok özür dileyerek bir dakika daha almak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanına tavsiye ediyorum, öncelikle, tabii ki Meclisimize tavsiye ediyorum. Dolar 4,46, değil mi? Panik toplantılar yapıyor ekonomi kurmayları, palyatif tedbirler, bu torba da öyle. Değerli arkadaşlar, bakın, sizinle bahse giriyorum, bir ekonomist olarak sizinle bahse giriyorum. Gelin, bu Meclisi hemen toplayalım, olağanüstü hâli kaldıralım. Bugün dolar 4,46, değil mi? Biz "Olağanüstü hâli kaldıracağız." dediğimiz anda o dolar 4'e düşer arkadaşlar. Bahse giriyorum sizinle. Hadi gelin, kaldıralım olağanüstü hâli, bakın dolar nasıl 4'e düşüyor.
Bir adım daha söyleyeceğim size: Hani doları 4'e düşürdük ya olağanüstü hâlle, gelin, Selahattin Demirtaş'ı ve bütün yoldaşlarımızı serbest bırakın, bakın dolar nasıl 3,70'e düşüyor arkadaşlar.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - O zaman HDP seçimi kazanır.
GARO PAYLAN (Devamla) - Gelin, el birliğiyle bu adımları atalım. Bırakın palyatif tedbirleri, siyasi tedbirler alalım arkadaşlar. Dolar ancak o şekilde düşer. Bu doların başka düşüşü müşüşü yok. Yarın, alimallah 5'i de görürüz arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)