| Konu: | Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 10.05.2018 |
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; biz bu yasa, onun geneli ile birinci ve ikinci bölümleri üzerindeki konuşmalarımızda yasanın mantığına dair düşüncelerimizi açıkça ifade ettik. Özellikle imar affıyla ilgili bu bahis son derece büyük bir problemi iyice içinden çıkılmaz ve kontrol edilemez hâle getirdiği için bu maddeye karşıyız. Evet, bir değişiklik önergesi verdik ama hiç değilse bu yasa uygulanacaksa barınma hakkını gerçekleştirmek için zor bela bir toprak parçası üzerine bir dam inşa etmiş, bir çatı inşa etmiş bu yoksul insanlar ile kamu arazilerine yok pahasına el koyarak buraları büyük rant alanlarına dönüştürenleri aynı kefeye koymaktan çıkartmak için "toplamı üzerinden yüzde üç oranında" ibaresinin "üç yüz bin TL'ye kadar toplamı üzerinden yüzde bir oranında, üç yüz bin TL'den fazla olması durumunda artan oranlı" diye düzeltilmesini istedik. Kısmi bir değişiklik bu. Fakat göz önünde tutmak gerekir ki yoksul, barınma hakkını gerçekleştirememiş... Aslında hükûmetlerin neredeyse Adnan Menderes döneminden beri -Süleyman Demirel, Turgut Özal bütün piyasacı hükûmetler döneminde de kamu arazisinin halk tarafından kendi bildiği gibi değerlendirilmesinin önünü açan, ona sağlıklı ve yaşanabilir konutlar sağlamadan başlarının üzerine birer dam çekmelerini serbest bırakan, ondan sonra da cezalandırma tehditleriyle bunu bir emme basma tulumba gibi bir oy makinası olarak kullanan hükûmet politikalarının devamından başka bir şey değil bu. Fakat öte yandan, bu muazzam deprem riski karşısında son derece büyük bir tehlikenin kapısı açıldı. Çünkü binanın vasfı ve bunun yapı nizamnamelerine uygunluğu meselesi sadece ve sadece mal sahibinin beyanına bırakıldı.
Sevgili arkadaşlar, şimdi gözünüzün önüne getirin, ilk sarsıntıda, ilk sallantıda içinde yaşayanların başına çökecek binaları siz böylece temize çekiyorsunuz ve bununla ilgili başka hiçbir önleminiz yok. 13 milyon binayı temize çekiyorsunuz ve bununla ilgili hiçbir standart getirmiyorsunuz. Bütün mesele, şimdi kanunla ihtilaflı olan milyonlarca insanın bu ihtilaftan kurtulmuş gözükmesi ve bunun karşısındaki medyunuşükranlığını yani Hükûmete minnet borcu dolayısıyla acaba Adalet ve Kalkınma Partisine oy verir mi... İnsanlar birden çok sebeple oy veriyorlar fakat bu kadar çim çiğ çıkarların, sadece bunun insanların oy davranışlarını etkilemediğini, mutlaka ve mutlaka şöyle ya da böyle aftan istifade etseler de başka türlü davranacaklarını öngörebiliriz. Hayat hep böyle ikilikler önümüze koydu ve yurttaşlar her zaman böyle davranmadılar; umarım bu sefer de böyle davranmayacaklardır.
Ben önerimizin kabul edilmeyeceğinden eminim. Zaten bütün bu tartışma aslında kamuoyuyla bu endişeleri paylaşmak için. Gözünüzün önüne getirin sevgili arkadaşlar, İstanbul'un nüfusu neresinden baksanız bugün yaklaşık 15 milyonun ötesine geçmiş ve durmaksızın çoğalan bu nüfusu, Türkiye'nin bir kentine nüfusun beşte 1'ini, bir bölgesine nüfusun yarısını yerleştirdiniz. En ağır, en sert deprem riski içerisinde yaşayan bir bölgeyi, esas nüfus yoğunlaşmasının merkezi hâline getirdiğinizde nasıl bir felakete kapı açtığınızı düşünemiyor olabilir misiniz? Bence düşünüyorsunuz fakat aldırmıyorsunuz. Nasıl olsa bir çaresi bulunur diyorsunuz fakat bunun bir çaresi yok sevgili arkadaşlar. Tik taklar bize İstanbul depreminin, büyük İstanbul depreminin her dakika yaklaştığını söylüyor ve Hükûmetin yurttaşlarımıza sunduğu şey, "Boş ver ağabey, bir şey olmaz"dan başka bir teklif değil. Bu teklifi halkımızın mutlaka aklıyla ve idrakiyle değerlendireceğini ve Hükûmete bundan ötürü herhangi bir prim vermeyeceğini umarak bu yasanın geri çekilmesini diliyoruz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)