Konu: | Fransa'da yayımlanan Kur'an-ı Kerim karşıtı bildiriye ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 98 |
Tarih: | 10.05.2018 |
KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Kur'an-ı Kerim'i Müslüman olmayan kesimlere karşı savaş ve şiddeti teşvik eden bir kitap olmakla itham eden ve 300 kişi tarafından Fransa'da imzalanan bildiri tabii ki gerçeğe aykırıdır ve kınıyoruz, zaten Meclisteki bütün partilerimiz de bunu kınadılar. Fakat Kur'an'ın böyle anlaşılmasına neden olan IŞİD ve paydaşları ile bunlara destek veren İslam ülkelerindeki despot yönetimler de bu konuda maalesef suçludurlar. Örneğin, Kur'an "Barış daha hayırlıdır." "Ey iman edenler! Hepiniz barış dairesine giriniz." diyerek İslam'da asıl olan ilkenin barış olduğuna ve imanla barış arasında güçlü bir bağ bulunduğuna dikkat çekmesine rağmen, yanlış bir cihat ve fetih anlayışımız Kur'an'ın bir kan kitabı gibi algılanmasına neden olmuştur.
Yine Hazreti Peygamber buyuruyor ki: "Cihadın en üstünü zalim bir sultana karşı hakkı haykırıp 'Sen zalimsin.' demektir." Yani asıl cihat İslam ülkelerinin başına musallat olan diktatör ve despotlara karşı verilen iç mücadeledir, onları ya yola getirmek ya da demokratik yollarla devirmektir; asıl ilke budur. Fakat biz ne yapıyoruz? Biz cihattan kafa kesmeyi ve suçsuz insanların üzerine saldırı düzenlemeyi anlamışız.
Hazreti Peygamber verdiği talimatta "Savaşlarda din adamlarını öldürmeyin." diyor. Hazreti Ebubekir bir rahibin başını kesen bir askeri şiddetle azarlayıp cezalandırıyor ve "İslam'da baş kesmek yasaktır, bir daha böyle bir şey olmasın." diyor. Ama İslam ülkelerinde rahipler, keşişler, papazlar, hahamlar İslam ve Kur'an adına maalesef hunharca katlediliyor ve başları kesiliyor. Başta Ebu Davut olmak üzere sahih hadis kaynaklarına göre, Hazreti Peygamber Müslüman olmayan savaşçıların yakılmasını yasaklamıştır. Oysa IŞİD ve paydaşları aslında Müslüman olan Ürdün'lü pilotu canlı canlı yakıyor ve bunu Kur'an adına, İslam adına yaptığını söylüyor ve sözüm ona bazı İslam ülkelerindeki yönetimler, maalesef buna rağmen IŞİD'i desteklemiştir ve destekliyorlar.
Yine Hazreti Peygamber buyuruyor ki: "Camisi olan, ezan okunan bir memlekete 'fetih' adı altında giremezsiniz." Ama biz ne yapıyoruz? Camileri olan, ezan okunan, halkı Müslüman olan bir şehre girmeyi cihat ve fetih olarak görüyoruz ve tavuklarını çalmayı, dükkânlarını yağmalamayı bir ganimet olarak kabul ediyoruz. Ve yine Kur'an "Dinde zorlama yoktur." diyor, "Sizin dininiz size, benim dinim bana." diyor, "İsteyen inansın, isteyen inanmasın." diyor. 47 maddelik Medine Sözleşmesi'nin 25'inci maddesinde "..."(x) yani "Yahudiler kendi dinlerinde, Müslümanlar kendi dinlerinde serbesttir." demesine rağmen, biz din ve inanç farklılığını bir savaş ve cihat nedeni olarak kabul ediyoruz gibi bir intiba uyandırıyoruz.
Yine, Hazreti Peygamber ile Necran Hristiyanları arasında antlaşma yapılmış ve bu statü antlaşmasının en önemli bazı maddeleri olarak şunlar tescil edilmiştir: "Hristiyanların mallarına, canlarına, ırz ve namuslarına, ibadet ve mabetlerine hiçbir şekilde dokunulmayacak. Hiçbir rahip, papaz ve piskopos görevinden alınmayacak, görev yerleri değiştirilmeyecek ve sürgün edilmeyecek. Bu Necran Hristiyanlarının topraklarına askerî harekât yapılmayacak, tatbikat düzenlenemeyecek. Onlara zulmedilmeyecek ve onlar da Müslümanlara zulmetmeyecekler. Vergilerini vererek meşru yönetimi tanıyacaklar, bunun karşılığında hesap sorma hakkını da elde edeceklerdir." Ama biz ne yapıyoruz? Bin yıldır beraber yaşadığımız Müslüman Kürt kardeşlerimize bile en küçük bir özgürlüğü çok görüyoruz, fazla görüyoruz.
Yine Hazreti Peygamber "Beytü'l-Midras" adı verilen dershanelerde Yahudilere kendi ana dilleri olan İbranicede, ana dilde eğitim ve ana dilde savunma hakkı tanımasına rağmen bin yıldır beraber yaşadığımız Kürt kardeşlerimize ne ana dille eğitim ne de ana dille savunma hakkını doğru dürüst vermiş değiliz. Dolayısıyla bizim bu yöndeki eksiklerimiz, bizim bu yöndeki kusurlarımız, bizim bu yöndeki uyandırmış olduğumuz yanlış algılamalar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Başkanım, bir dakika ek süre verir misiniz?
BAŞKAN - Buyurun lütfen, tamamlayın.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - ...bizim bu yönde oluşturmuş olduğumuz yanlış intibalar nedeniyle, başta Fransa olmak üzere -ki kendilerinin de İslam aleyhinde sabıkaları kabarıktır, bunu biliyoruz ama şimdi zamanı değil, şimdi fazla zaman da yoktur- bunların eline maalesef koz veriyoruz. Onlar şöyle diyorlar: "İslam ülkelerindeki yönetimler İslam memleketlerine yaptıkları harekâtlara bile 'fetih' adını veriyorlarsa, 'cihat' adını veriyorlarsa yarın öbür gün bu yönetimler fırsat bulduklarında bizim Avrupa ve batı memleketlerimize nasıl bu isimler altında harekât düzenlemeyecekler ve buna 'fetih' ve 'cihat' demeyecekler ve mallarımızın, mülklerimizi ganimet diye toplamayacaklar, almayacaklar, çalmayacaklar, çırpmayacaklar?"
Dolayısıyla Kur'an bir barış kitabıdır, İslam bir barış dinidir, herkese kendi dinî inancında özgür olma hakkını tanımıştır. Bunun böyle bilinmesi gerekir ve böyledir ama maalesef biz ne yapıyoruz? Dediğim gibi kötü bir algılamaya neden oluyoruz. Bundan itibaren bundan vazgeçme dileğiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)