Konu: | Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 97 |
Tarih: | 09.05.2018 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP demokratik bir hikâyesini kaybettiğinden beri maalesef ülkemizi hastalandırdı. Barış sürecini, demokratik yasaları bir kenara koyduğundan beri, bakın, yaklaşık üç yıldır ülkemiz AKP'nin attığı her adımda hastalanıyor. Biliyorsunuz, hastalığın semptomları -belirtileri- vardır, bünye kendisini kötü hisseder. Her kendini kötü hissettiğinde AKP buna karşı palyatif tedbirler almaya çalıştı. Dedik ki: "Arkadaş, sizin yaptığınız hata siyasi hataların bir sonucu." "Yok, yok, benim şeyim yok." dediniz ve palyatif tedbirlerle adım attınız. "Ya, bünyenin ateşi var." diyoruz, "Yok, yok, ağrı kesici al, geçer." diyorsunuz ve palyatif adımlar atıyorsunuz. Ya, nefesi daralıyor bünyenin. Diyor ki işçi, memur, emekli: "Arkadaş, benim nefesim daraldı, geçinemiyorum." "Yok, yok, senin bir şeyin yok, bir aspirin al, geçer." diyorsunuz, palyatif adımlar atıyorsunuz. Tıpkı şimdi olduğu gibi bir torba yasa daha, hani bu dönemin finalinde bir torba yasa daha ve bu da yalapşap getirilmiş. Yasama kalitesi olmayan bir torbayla bu dönemin finalini getiriyorsunuz arkadaşlar. Hani "Tamam." derken, final böyle kötü bir final olarak, kötü bir filmin kötü bir finali olarak maalesef bu dönemi kapatıyoruz arkadaşlar.
Şimdi, siyasi hatalar dedik ya bünyeyi hastalandırdı, elbette siyasi hataların ekonomik sonuçları da oldu ve oluyor. Hani bunu bünyede görmüyoruz belki ama rakamlarda görüyoruz. Bakın, dönemin sonunda dolar kurunu 4,30'larda devrediyorsunuz yeni iktidara, faizler yüzde 16'ya çıkmış durumda, kredi faizleri yüzde 22'ye çıkmış durumda, enflasyon 13, 14, 15, 16'ya çıkmış durumda, işsizlik 11'de, genç işsizlik 20'de ve bir enkazı devrediyorsunuz arkadaşlar.
Şu anda piyasalar kilitlenmiş durumda. Neden biliyor musunuz? Çünkü piyasaların girdilerinin tamamına yakını dolara bağlıdır. Dolar kuru her gün 10 kuruş, 20 kuruş yükseldiğinde piyasada hiç kimse fiyat yapıp mal satamaz. Şu anda piyasalar kilitlenmiş durumda ve herkes artık yeni iktidarı bekliyor ve size 24 Haziranda "Tamam." demek için hazırlanıyor arkadaşlar.
Şimdi, bütün bu dönemin sonunda büyük bir ekonomik krizle devrediyorsunuz. AKP, biliyorsunuz, 2002'de çok büyük bir ekonomik krizle görevi devralmıştı, bir ekonomik krizin sonunda, on altı yıllık hikâyesinin sonunda -evet, arada attığınız iyi adımlar da oldu ama- finali çok karanlık oldu; bir ekonomik krizle geldiniz, bir ekonomik krizle maalesef gidiyorsunuz. Ekonomik krizin sonucunda siz zenginler değil, yoksul milyonlarca insanımız çekiyor ve çekecek maalesef.
Değerli arkadaşlar, dedik ya "Final kötü olacak." Bir torba yasayla karşı karşıyayız. Ne var bu torba yasada, bir bakalım. Hani, AKP bir panik hâlinde bir seçime gidiyor ya, ülkeyi yönetemeyeceğini anladı, ekonomik krizin gümbür gümbür geldiğini gördü kaçıyor ya iktidardan.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Hadi oradan!
GARO PAYLAN (Devamla) - Şimdi, diyor ki: "Benim seçmenlere bir şey vadetmem lazım. Ne yapmam lazım? İşte, yine bir aflar getireyim, belki bu afları getirirsem seçmenler yine bana güvenir ve bana yine oy verirler." Arkadaşlar, geçmiş ola.
Bakın, vergi affını getiriyorsunuz yine. Ya, şurada ben üç yıllık bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, üç yılda beş vergi affı getirdiniz ya, üç yılda beş vergi affı. Bu seçmen size niye güvensin? Hani bünye bir hastalanırsa elbette bir tedbir alınır, kırk yılın başı büyük bir kriz sonrası bir tane vergi affı getirilir, vatandaş rahatlatılır ama üç yılda 5 vergi affı getirirseniz o vatandaş size güvenmez ve şunu da yaparsınız arkadaşlar: Vergi afları vergi ahlakını bitirir biliyorsunuz. Vergi aflarıyla vergi ahlakını bitirdiniz ya. 2014'te 1 vergi affı, 2015'te 1 vergi affı, 2016'da 1 vergi affı, 2017'de 2 vergi affı getirdiniz. En son kasım ayında gelen vergi affında Maliye Bakanı şu koltukta oturuyordu. "Sayın Bakan, bu son mu?" dedim "Evet, bu son." dedi.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Son." dedi.
GARO PAYLAN (Devamla) - Hani, her vergi affında olduğu gibi "Bu son vergi affı." dedi, kayıtlarda var. Daha mürekkebi kurumadan, altı ay sonra bir vergi affıyla daha karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, elbette esnafımız zor durumda, KOBİ'ler zor durumda. Onların zor durumda olmasının sebebi sizlersiniz, elbette onlara yardımcı olmamız lazım ama ya, büyük sermayeye nedir bu kaynakları peşkeş çekmek? Bu vergi aflarından hep büyük sermaye yararlanıyor ve nasıl yararlanıyor biliyor musunuz, ne yapıyor biliyor musunuz büyük sermaye? Diyor ki: "Arkadaş, bu Hükûmet nasıl olsa altı ayda bir vergi affı getiriyor, ben niye vergi ödeyeyim ki?"
Bakın, Türkiye'de sıfır faizli bir kredi var, biliyor musunuz? Sıfır faizli kredi, açıklıyorum vatandaşlarıma, sıfır faizli arkadaşlar, vergi ödemezseniz, tamam mı, vergiyi ödemeyin, kaynaklarınızı da kullanın, harcamalarınızı yapın, altı ay sonra bu Hükûmetten size sıfır faizli kredi. Vergiyi ödeme, ödeme, ödeme biriktir sonra Hükûmet desin ki: "Arkadaş, sana sıfır faizli kredi." Niye kredi alsın vatandaş, esnaf, sanayici, özellikle büyük sermaye? Kredi almayıp vergilerini ödemiyor ve sonunda siz nasıl olsa af getirip vergilerini sıfırlıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, dediğim gibi, vergi ahlakını bitirmiştir bu Hükûmet. Her türlü ahlakı yerlere düşürdüğü gibi maalesef, vergi ahlakı konusunda da şu anda vergi ahlakının kalmadığı, tarumar edildiği Türkiye'mizde yaşıyoruz. Eğer vergi ahlakı yoksa vatandaşlar düzgün, düzenli vergilerini ödemiyorlarsa o ülkeden, o devletten hesap da soramazlar ve maalesef böyle günlerden geçiyoruz.
Bu vergi affında şunu getiriyor iktidar, diyor ki: "Ben faizlerin yüzde 90'ını siliyorum arkadaş." Bir önceki torbada yüzde 60'tı, "Bu torbada yüzde 90'ını siliyorum." diyor. Peki, size şunu soruyorum: Koca koca holdinglerin faizlerinin yüzde 90'ını siliyorsunuz, bu ülkede 50 milyon vatandaş borçlu; bankalara borçlu, kartlarına borçlu, tüketici kredisine borçlu, çiftçi borçlu. Peki, bu vatandaşlarımızın borçları ne olacak? Şimdi, siz vatandaşlarımıza "Arkadaş, ben senin borçlarının faizini siliyorum." diyor musunuz? Yok. Varsa yoksa yandaş holdinglerin, yandaş sermayenin faizlerini siliyorsunuz. Ben buradan sizi vatandaşlarımıza şikâyet ediyorum ve bunun hesabını soracağız ve vatandaş da size "Tamam." diyerek bunun hesabını soracak, emin olun. Çünkü tepedekileri iyi hissettirerek vatandaşı iyi hissettiremezsiniz. Önce yoksul, dar gelirliyi iyi hissettirmeniz lazım. Borç altında, yoksulluk altında inim inim inleyen dar gelirliyi iyi hissettireceksin ki o gitsin güvenle geleceğe baksın, harcamalarını yapsın, çarklar dönsün, esnaf kazansın, KOBİ'nin fabrikaları çalışsın ama yok, tıkandı. Hâlâ tepedekilere vergi afları getiriyor bu iktidar arkadaşlar.
Vergi affının başka bir boyutu var, matrah artırımı. Bakın, ne diyor bu iktidar biliyor musunuz her vergi affında? Diyor ki: "Arkadaş, sen daha geçen hafta kurumlar vergisi, gelir vergisi beyannamesi verdin ya, orada 10 bin lira vergi bildirdin ya, sen o 10 bin lirayı gel 12 bin lira yap ben senin bütün vergini sıfırlayayım." "Seni incelemeyeceğim." diyor. "Son beş yıllık defterlerine bakmayacağım." diyor. Bakın, bir ölçek şartı da yok. Şöyle diyor: "Diyelim ki sizin bir yılda 10 milyar liralık cironuz var, gittiniz bin lira kâr bildirdiniz, gidin bu bin liralık kârı 1.100 lira yapın -bakın, 1.100 lira- ben senin 10 milyarlık defterini incelemeyeceğim." Bu, hak mıdır arkadaşlar? Bu, adalet midir? Bir ölçeğe dayanmayan -hani, yanlış ama- vergi afları bu şekilde yapılabilir mi? Ve bir Maliye ne işe yarar? Maliye gider, defterleri inceler, bir haksızlık uğursuzluk varsa gerekli cezayı keser ama yıllardır "Ben seni incelemeyeceğim." diyen bir Maliye anlayışı var.
Vergi affı böyle de -bu torba aflarla dolu, anlatacağım- imar affı geliyor arkadaşlar, imar affı. Ben daha 12 yaşındaydım, Özal bir imar affı getirmişti, o zaman vatandaşlarımız faydalandı ama inanın bu kadar rezil bir imar affı gelmemişti. Bir torba yasa içinde bir maddelik yalapşap bir imar affı. Kaç kişiyi ilgilendiriyor? 13 milyon iş yeri ve konutu yani yaklaşık 50 milyon vatandaşımızı ilgilendiren bir konu. Kanayan bir yara seçime kırk beş gün kala buraya Plan ve Bütçe Komisyonundan, Bayındırlık Komisyonundan değil Plan ve Bütçe Komisyonundan yalapşap, bir maddeyle getiriliyor arkadaşlar. Ya, olur mu böyle bir şey? Otuz beş yıllık kanayan bir yara böyle, bir torba maddede yalapşap bir şekilde getirilir mi arkadaşlar? Hak mıdır bu?
Bakın, ne tür arazlar var maddede? Diyor ki: "Arkadaş, ben imar affını getiriyorum." E, nasıl gelecek bu imar affı? Özal'ın imar affında nasıldı, biliyor musunuz? Vatandaş proje çizdiriyordu, projesini teknikere götürüyordu, onaylatıyordu "Ya, bu bina sağlam mı, oturulabilir mi, şartlara uygun mu bu affettiğim yer?" diye. İmar affını böyle yapmıştı rahmetli Özal. Şimdiki imar affı ne diyor? "Vatandaş beyannamesini yazacak, benim şu kadar metrekarelik, şu kadar katlık beyanım var diye gidecek beyannamesini verecek ve yüzde 3 vergi verecek. Ben onu affediyorum." diyor. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar?
Gelin, bilmeyenler varsa sizi İstanbul'da gezdireyim, herkesin şehrinde vardır. 2 katlı imarlı yere, 2 kata göre temel atılmış yere vatandaş 10 katlı bina yapmış, kolonu yok, deniz kumuyla yapılmış, bina üflesen yıkılacak, diyor ki: "Arkadaş, ben bu binanın "check up"ını yapmayacağım, denetlemeyeceğim, sen gel, bildir, bana da yüzde 3 para ver -para lazım, çok sıkışığız- ben senin 10 katlı binanı affediyorum."
Arkadaşlar, bakın, bu, büyük bir vebaldir. Bu Meclis bu vebalin altına girmemelidir. Böyle, seçim arifesinde, vatandaşa -tırnak içinde söylüyorum- seçim rüşveti vererek bu iş olmaz. Bir af getirilecekse bunun pek çok boyutlu olarak düşünülüp yapılması lazım. Düşünün ki siz o 10 katlı binayı affettiniz. O 10 katlı binada 100 vatandaşımız yaşıyor. Bir deprem oldu -Allah korusun- o vatandaşlarımız o binanın altında kaldı. Kim bu vebali taşıyacak? Milyonlarca vatandaşımız çürük binalarda yaşıyor. O, o vatandaşlarımızın suçu değil, onlar barınma hakkı çerçevesinde yapmışlar, evet, rant çerçevesinde yapanlar da var ama bunu bu şekilde denetimsiz affetmek hak mıdır, olacak iş midir?
İmar affının diğer boyutunu söyleyeyim: Arkadaş, senin Boğaz'a bakan milyon dolarlık villan da varsa veya garibansan, eğer 30-40 bin lira eden bir barakada yaşıyorsan da yüzde 3 vergi alacağım. Senin 100 tane dairen varsa da yüzde 3 vergi alacağım, 1 tane küçücük gecekonduda yaşıyorsan da yüzde 3 vergi alacağım diyorsun. Hak mıdır arkadaşlar? Düşünün ki bir gariban 20-30 bin lira etmeyen bir barakada yaşıyor, diyorsun ki: "Yüzde 3 vereceksin." kimisi, 100 tane dairesi var, 50 milyon dolarlık rant elde etmiş kaçakla, ona da "Yüzde 3 vereceksin." diyorsun. Hak mıdır arkadaşlar bu? Adalet midir? Eğer ki bir af gelecekse burada artan oranlı düzenleme olması lazım. O garibandan belki yüzde 1 almamız lazım ama milyonlarca liralık rant elde edenlerden belki yüzde 20, yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50 almamız lazım çünkü orada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var arkadaşlar, nasıl bu düzenlemeyi böyle yaparız?
Diğer bir boyutu, bakın, öyle yalapşap gelmiş ki, diyor ki kanun: "Eğer 1 kat imarlı olan yere 10 kat yapmışsan, bu 10 katın yüzde 50'si anlaşırsa kat mülkiyeti kurabilirsin." Arkadaşlar, Kat Mülkiyeti Kanunu yüzde 100'ün anlaşmasını esas alıyor. Diyelim ki yüzde 50 anlaştı, diyelim ki arsayı ona göre paylaştılar, vallahi vatandaşlarımız birbirini vurur arkadaşlar. Düşünün ki bodrum kattaki arsa payı düşük çıktı, tepedekine yüksek geldi, vatandaşlarımız birbirini vurur arkadaşlar. Nasıl yüzde 50'ye kat mülkiyeti hakkı verirsiniz? Diğer yüzde 50 ne olacak? Hani siz, "Yüzde 50'yiz, diğer yüzde 50'i yok sayıyoruz." diyorsunuz da, ya, "mülkiyet hakkı" diye bir şey var, "şerefiye" diye bir şey var, bunları çok boyutlu olarak düşünmemiz lazım. O açıdan, barınma hakkı çerçevesinde barınma hakkını kullanan vatandaşlarımızı ayırmamız lazım. Belki onlardan hiçbir vergi almadan kayıt belgelerini de denetleyerek vermemiz lazım. Ama rantı vergilendirmemiz lazım arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bu torbada, aynı maddede bir konu daha var. Azınlık vakıflarının, biliyorsunuz, davalık konuları var. Şu anda azınlık vakıflarının mülkleri hazineye geçmiş durumda. Üzerinde vatandaşlarımız konutlar yapmışlar ve bunlar da bu yasa çerçevesinde bu kanunun konusu. Eğer ki o mülklerini satma hakkını verirseniz azınlık vakıfları davalarını kazansa dahi mülklerini elde edemeyecekler.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Hükûmet panik içinde. Vatandaşının güvenini kaybetti. Ne yapacak? Eskiden, 1990'larda Demirel'in yaptığı gibi, 1980'lerde Özal'ın yaptığı gibi seçim öncesi seçim rüşvetleri verecek. Ama Demirel, biliyorsunuz, "Ne veriyorlarsa 5 katı fazla." derdi ama sonra kaşıkla verirdi kepçeyle geri alırdı. "Vatandaşımıza yüzde 50 zam." derdi ama ondan sonra yüzde 50'yi yüzde 70 enflasyonla vatandaşımızdan geri alırdı.
İktidar maalesef bütün çıpalarını kaybettiği gibi, maliye politikası çıpasını da kaybetmiş durumdadır ve güven vermediği için de bugün krizin içindeyiz. Ne yapacak? Panik içinde emeklilere diyor ki: "Ben bayramlarda 1.000'er lira ikramiye vereceğim." Seçim öncesi, hem de hemen seçimden önce ödeyecek ve yaşlılara da hemen seçimden önce 500 lira yaşlı aylığı ödeyecek.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu söyleyeyim: Bu adımları destekliyoruz, programımızda var; yoksul, sosyal kesimlere kaynak aktarılmasını sonuna kadar destekliyoruz. Daha da fazla yapılması lazım ancak o klasik soruyu ben size sorayım: Kaynağı nerede arkadaşlar bunun? Nerede bunun kaynağı? Nerede emekliye vereceğinizin kaynağı? Bütçede var mı? Değerli Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri, var mı bütçede? Yok. Niye yok? Çünkü tedbirleri almadınız. Zamanında gelir vergisi reformunu yapmadınız. Zenginleştirdiğiniz yandaşlarınızdan vergi alacak düzenlemeleri yapmadınız. Rant vergisini getirmediniz. Servete duyarlı vergilendirmeyi getirmediniz. Bu yüzden de bütçeye gelir elde edilemedi. Şimdi olmayan bir kaynağı emeklilere veriyorsunuz. Ama emin olsun emekliler, bu paralar ananızın ak sütü gibi helaldir. Bu parayı alın ama şunu bilin ki bu iktidara bir daha oy vermeyin. Çünkü bu parayı alıp da bu iktidara oy verirseniz bilin ki kaşıkla verecek, kepçeyle sizden geri alacak çünkü bu paraların bütçede karşılığı yok.
Bakın, ne oldu? Emekli maaşı diyelim ki 1.500 lira olan bir arkadaşımızın geçen sene emekli maaşı 500 dolardı, şu anda geldi 350 dolara arkadaşlar. Belli işte, fakirleştiniz. Her şeye yüzde 20 zam geldi. Fakirleştiniz. Size de bu paraları verecekler, bütçede bir karşılığı yok, şunu bilin ki zam ve enflasyon olarak sizden geri alacaklar çünkü bu Hükûmete kimsenin bir güveni kalmadı. Bakın dolar kurlarına, faizlere, enflasyona ve bu çerçevede bu sosyal politikalar da dediğim gibi kaynakları olmadığı için, zenginlerden vergi alınarak finanse edilmediği için geri alınmaya muktedirdir eğer bu iktidar devam ederse ki etmeyecek.
Diğer bir konu üniversite affı arkadaşlar. Çok kritik bir madde. "Şartlar her ne olursa olsun okullarına devam etmeyen üniversite öğrencilerine af getiriyorum ama -biliyorsunuz, her yasamızda amalar vardır- terör örgütlerine mensubiyeti veya -bakın, çok kritik- iltisakı yahut bunlarla irtibatı olanlar hariç." diyor iktidar. Ya, değerli arkadaşlar, son yıllarda yaptığınız politikalarla ne büyük tahribat yarattığınızı biliyorsunuz. "Fetullahçı" denen bir kişi, bir öğrenciye bir mesaj attığı için öğrencinin okuldan atıldığını biliyorsunuz. Biliyorsunuz ki insanlar birbirine selam verdiler diye işlerinden oldular. Sevgili gazeteci Kadri Gürsel'i "Fetullahçı" diye söylediğiniz bir kişi mesaj attı diye aylarca hapiste yatırdınız arkadaşlar. Nasıl bu işi "iltisaklı yahut irtibat içinde olanlar" şeklinde koyabilirsiniz? Varsa bir mahkeme kararı bunu uygularsınız, yoksa böyle bir madde koyduğunuz anda bu aftan pek çok mağdur olmuş öğrencimiz yararlanamayacaktır. Gelin, bunu düzenleyelim. Bir mahkeme kararı dışında bütün öğrencilerimiz affedilsin arkadaşlar. Gelin, bu şekilde düzenleyelim. O mahkeme kararı olanları da 25 Hazirandan sonra biz tekrar değerlendireceğiz.
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanı bugün bir açıklama yaptı. "Yurt dışından paralarını getirenleri affediyorum." dedi. Bakın, 2008'de bu iktidar af getirdi yurt dışından parasını getirenlere, 2013'te getirdi, 2017'de getirdi, bir yıl sonra bir kez daha af getiriyor. "Yurt dışından paranızı getirin, affedeceğim." Ya, her yıl diyorsun arkadaş, bu paralar gelmiyor. Hatta bırakın gelmeyi, olanlar da geri gidiyor. Ya arkadaşlar, elbette tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlere, götürenlere gerekli düzenlemeleri yapalım ama güven olmadığı sürece o paralar gelmez. Bir de şunu söyleyin arkadaşlar bunlara...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) - Ya, sevgili Binalı Yıldırım'ın veya AKP'li pek çok üyenin, vekilin...
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Paylan.
Buyurun, bir dakikada tamamlayın.
GARO PAYLAN (Devamla) - ...paraları geldi mi ki arkadaşlar o Man adalarından, Panama adalarından da siz vatandaşlarımızdan bunu istiyorsunuz? Önce siz bir paralarınızı getirin bakalım. Siz zaten paralarınızı getirirseniz yeter her şeye. Götürenler sizlersiniz, önce sizler geri getirip rol model olmalısınız "Bak, ben getirdim. Ey vatandaş, sen de getir." diyebilirsiniz, yüzünüz olur.
Değerli arkadaşlar, bir iki konu daha vardı ama bu Hükûmet artık güven vermiyor ve vatandaşımız da yakın bir gelecekte, kırk dört gün sonra size "Tamam." demek için hazırlanıyor. Güven vermeyen, hikâyesi olmayan her hükûmet gitmeye mahkûmdur. Biz de bu yönde HDP olarak hazırız, vatandaşımıza nefes aldıracağımız bir seçim bildirgesini hazırlıyoruz ve çok yakın günlerde bunu sunacağız. Vatandaşımız HDP'yle, demokratik bir hikâyeyle nefes alacak diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.