GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:96
Tarih:08.05.2018

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 556 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 10'uncu maddesi üzerine grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle 24 Haziran seçiminde tüm Türkiye halklarının ve inançlarının adayı; en genç, en yakışıklı Cumhurbaşkanı adayı Sayın Selahattin Demirtaş'ı buradan saygıyla selamlıyorum.

Sayın Demirtaş'ın bu 24 Hazirandaki seçime ilişkin şöyle bir öngörüsü var: "24 Haziran seçimleri Türkiye siyasetinde önümüzdeki on yılları etkileyecek bir kırılma yaratacaktır. Ya, AKP zihniyetinde somutlaşan tek adam otoriter rejimi nihai zaferini ilan edip bugüne kadar yapılan zulümleri katlayarak tam bir diktatörlüğe dönüşecek ya da cumhuriyet tarihi boyunca devam eden demokrasi anlayışı ve mücadelesi güçlenerek yoluna devam edecek. AKP bloku, kötü bir ürünü reklam kampanyasıyla pazarlamaya çalışırken bizler radikal demokratik bir tutumla emeği, adaleti, barışı, laikliği, özgürlüğü ve eşitliği her adımda halkla birlikte ilmek ilmek örerek seçime doğru gitmeliyiz."

Bunları belirttikten sonra, şimdi, AKP'nin kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı ve güzelim ülkeyi bölen AKP, bugün de üniversiteleri bölmek için bir yasa tasarısı getirmiş, buna ilişkin görüşlerim şöyledir: Eğer bu kabul edilerek kanunlaştığı takdirde üniversitelerin bölünmesiyle sonuçlanacak bu tasarı, kesinlikle kamu yararına değildir, bilimsel planlama yaklaşımına ve akademik eğilimlere açıkça aykırıdır.

Bir üniversitenin saygınlığını, bir ekol oluşturmasını onun köklü gelenekleri ve korunmuş yapıları belirler. Türkiye'nin derin köklere sahip gözbebeği kurumlarından olan İstanbul Üniversitesinin bölünmesi, artık bir ekol olmuş ve üzerine titrenmesi gereken bu kurumun kimliğinin elinden alınması demektir.

İstanbul Üniversitesi lisans ve lisansüstü eğitim, araştırma ve geliştirmeden sağladığı başarıyla dünyadaki üniversite sıralamasında daima Türkiye'nin gurur kaynağı olmuştur. Tüm fakülteleri uluslararası düzeyde akredite olmuş olan İstanbul Üniversitesi, bu doğal gelişim süreciyle uluslararası bilimsel endekslere göre son on yılda Türkiye'nin en fazla bilimsel yayın yapan üniversitesidir. Geçtiğimiz yıl YÖK tarafından 10 araştırma üniversitesi arasında seçilen İstanbul Üniversitesinin kapsamlı bilimsel değerlendirmeler sonucunda hazırlanmış olan stratejik planında da bu büyüklüğün üniversitenin zafiyetine değil, tam tersine, disiplinler arası araştırmalara olanak sağlayan en güçlü yanını oluşturduğu belirtilmiştir.

Herhangi bir üniversitenin bölünmesi gündelik, değişken kararlara değil, nesnel ve akademik ölçülere dayanmak zorundadır. Dünyada, İstanbul Üniversitesinden daha fazla öğrenci sayısına sahip çok sayıda üniversite varıdır. Günümüzde tüm dünyada ağır basan eğilim üniversiteleri bölmek değil, disiplinler arası araştırmaları kolaylaştıracak şekilde birleştirerek güçlendirmek yönündedir. Avrupa Birliğinde 2000-2015 yılları arasında 92 adet üniversitenin birleşmesi gerçekleşmiştir. Kapsadığı bölümlerin zenginliğiyle bu çerçevede büyük bir avantaja sahip olan üniversiteleri küçük ölçekli üniversitelere bölmek ülkenin ve bilimin yararına olmayacaktır. Kısacası, İstanbul Üniversitesinin bölünmesi, oluşacak 2 yeni üniversiteyi asla daha güçlü birer üniversite yapmayacağı gibi telafisi imkânsız kayıplar doğuracaktır. Önemli olan üniversitelerin niteliğidir. YÖK belgelerinde ülkemizde yükseköğrenim alanındaki temel ihtiyacın artık üniversite ve üniversiteli sayısını artırmak değil, var olan üniversitelerin niteliğini artırmak olduğu vurgulanmaktadır. Bu mevcut kontenjanlara dokunmadan aynı kalabalık fakülteleri 2 ayrı üniversiteye bağlamakla değil, ancak ve ancak fakültelerin abartılı öğrenci kontenjanlarını düşürmekle mümkündür.

İstanbul'da 11 devlet, 46 vakıf üniversitesi bulunmaktadır. YÖK, öğretim üyelerinin yoğun çabasıyla kalabalık sınıflara rağmen hâlâ Türkiye'nin en kaliteli mezunlarını veren İstanbul Üniversitesinin kontenjan yükünü azalmak yerine İstanbul'a yeni bir üniversite kurmak gerekliliğini saptamış ise yeni kurulacak bir üniversitenin öğretim kadroları geçmişteki pek çok örnekte olduğu gibi İstanbul Üniversitesinin yetiştirdiği ve yetiştirmekte olduğu değerli genç öğretim üyeleri tarafından oluşturulabilir. Açık ve normal öğretim işlevi de pekâlâ bu üniversitelere aktarılabilir. Bu amaçla yüksek ve kaliteli, lisansüstü eğitim ve araştırmaları geliştirme kapasitesine sahip köklü bir çınarı parçalara ayırmak doğru değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Yıldırım.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Bu konudaki bizim görüşümüz, üniversiteler kendi kaderlerine kendileri karar vermelidir.

İlk taslakları en az üç yıl öncesine dayandığı anlaşılan bu kanun tasarısı, bugüne kadar İstanbul Üniversitesi Senatosu ve akademik kollarıyla hiçbir şekilde paylaşılmamış, bilimsel bir değerlendirme sürecinden geçmemiş, bu nedenle de tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyonda görüşülürken geçerli bir gerekçe sunulamamıştır. Yükseköğrenim stratejileri akademinin tüm bileşenlerinin katılımı sağlanarak hazırlanacak kapsamlı ve nesnel raporlara dayanmalı ve uzun erimli bir planlamayla oluşturulmalıdır. İstanbul Üniversitesinin kapsamlı değerlendirmeler sonucunda hazırlanmış kapsamlı bir stratejik planı vardır ve bu stratejik planda üniversitenin bölünmesini haklı çıkaracak tek bir nokta bulunmamaktadır. Biz kararı üniversiteye, öğrencilere bırakalım, öğretim görevlilerine bırakalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)