GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:95
Tarih:03.05.2018

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce grup başkan vekilimiz de söyledi, İstanbul'da il eş başkanımızın da içinde bulunduğu 10 arkadaşımız tutuklandı. Türkiye'nin 3'üncü büyük partisiyiz, o kentin de 3'üncü büyük partisiyiz. Seçime de elli bir gün kaldı, elli bir gün sonra seçim olacak ve elli bir gün sonra olacak seçimin mevcut koşullarını biraz size anlatmak istiyorum. Bakın, siz otuz altı ay içerisinde 4 seçim yapmış olacaksınız, elli bir gün sonra 4'üncü seçim olacak ve otuz altı ay içerisinde 4'üncü seçim olmuş olacak. Seçimler ülkesi demiştim ya az önce ve bu seçimlerin içinde ne var? 7 Haziranda biz 80 milletvekili geldiğimizde panikleyen ve bize karşı birleşen 3 parti vardı, hızlıca karar aldılar, hemen yeniden bir seçim kararı alındı ve 1 Kasımda yeniden seçim yapıldı. Dert şuydu: HDP Parlamentoya girmesin, Kürtler, Aleviler Parlamentoda olmasın, bu kimliğe sahip çıkmasın. Yine olmadı, ondan sonra OHAL'ler, sokağa çıkma yasakları, neredeyse sıkıyönetimlere varan uygulamalarla şu anda mevcut süreç devam ediyor.

Hakkâri'de bir aylık yasak ilan edilmiş ve bir ay boyunca hiçbir eylem ve etkinlik yapılmayacak. Şimdi, bir ay boyunca eylem ve etkinliğin yapılmadığı bir yerde seçim çalışması nasıl yapılacak? Soruyorum size. O yasak da bize uygulanacak, sizlere uygulanmayacak. Biz Diyarbakır'da 3 insan bir araya gelsek, 3 kişi hemen bir araya gelsek emniyet ve valilik tahammül göstermiyor. Böyle bir atmosferin seçimi nasıl olabilir? Sormak istiyorum size. Basının hemen hemen hepsi sizin elinizde, bu yetmedi size. Güvenlik, kolluk kuvvetleri sizin emrinizde, bu da size yetmiyor. Bırakın, bari insanlar kendi koşullarında seçim çalışması yapsın, buna da müsamaha gösterilmiyor. Öyle bir hâle geldi ki bakın, milletvekilleri şu anda cezaevinde, 94 belediye başkanımız cezaevinde ve 104'üne kayyum atanmış, 5 binden fazla arkadaşımız cezaevinde ve buna rağmen hâlen karşımızda duran ve bu çalışmalarımızı engellemeye çalışan bir akılla karşı karşıyayız.

Şimdi, ittifaklar yapıldı. Hatırlarsanız, 1980 yılında yüzde 10 barajı gibi bir baraj vardı, bu da biz Kürtlerin Parlamentoya girmemesi içindi, dert oydu. Öyle bir oldu ki yüzde 10 barajıyla her zaman al gülüm ver gülüm bir şekilde Parlamento faaliyetleri yürütülüyordu. Biz yüzde 10 barajını aştıktan sonra, şimdi yüzde 50+1 barajı geliştirildi. İttifaklar yapılıyor, ittifakların da hangi saiklerle yapıldığını biliyoruz. Bunların içinde HDP olmamasını da çok anlıyoruz çünkü HDP bütün benzeyenlerin dışında bir partidir, benzemez. Neden benzemez? Çünkü HDP, Kürtleri, kadınları, Alevileri, Ermenileri yani aslında Türkiye'deki bütün ötekileştirilenleri bir araya getiren ve bunun sözünü söyleyen bir parti olduğu için benzemiyor, hani herkesin birbirine benzediği bir yerde değil. İyi ki de öyle değiliz, iyi ki de herkesi birbirine benzemeye zorunlu kılan bir siyasetin içinde değiliz. İyi ki de bir insanın ağzına bakıp onun ağzından ne çıkıyor, aman ha bize kızacak diye böyle "hazır ol"da bekleyen bir yerde değiliz ve biz iyi ki de kadın özgürlükçü bir parti olarak burada, sesimizi, sözümüzü söyleyecek düzeyde bize imkân verildi ve biz şunu da söyleyelim size: Yani 1980'deki yüzde 10 barajını yüzde 50+1'e çıkardınız, tamam, kendi aranızda "Körler sağırlar, birbirini ağırlar"a dönüştü, al gülüm ver gülüm hikâyesi. Şunu unutmayın: Eğer HDP bu Parlamentoda olmazsa ya da HDP'yi bu ülkenin siyasetinde sözünü söyleyemeyecek duruma getirirseniz bu ülke kaybedecek. Biz kaybetmeyiz, biz zaten her şeyin mücadelesini yürütüyoruz. Biz öyle kolay kolay buralara gelmedik; herkes çok iyi bilir, çok ağır bedeller ödenerek buraya gelindi ve bu bedellerin de kıymetini çok iyi biliriz. Asla ve asla kişisel hırslarımıza, ihtiraslarımıza kurban etmeyiz ama şunu da söylemekte fayda var: Eğer HDP burada olmaz ise inanın ki tarih sizi mahkûm edecektir. Siz kendi kendinize ittifaklar oluşturuyorsunuz ya, HDP'yle bir arada görünmeme kaygısı yaşıyorsunuz ya vallahi HDP sizin yanınızda görünmek istemiyor. HDP'yi tutuklayan sizsiniz, HDP'ye her gün hakaret eden sizsiniz, HDP'yi tahkir eden sizsiniz ama HDP'yle bir arada görünmek istemeyenler de sizsiniz. Şimdi sorarım size: Zulmeden mi utanmalı, zulüm görenler mi? Yani bunun hesabını kim verecek? Zulmedenler. Dolayısıyla bu saatten sonra bu seçimin koşullarını ve şartlarını burada tartışıp bir karara bağlamadıkça bu seçim sonuçları meşru olmayacaktır. Yani siz bir ay boyunca her türlü eylem ve etkinliği yasakladığınızda o insanlar nasıl seçim çalışması yapacak? Bundan hiç rahatsız olmuyor musunuz? Ama siz gittiğinizde binlerce araç geliyor -hepsi de zırhlı araçlar- binlerce kolluk kuvveti etrafınızda etten duvar örüyor. Halkla aranızdaki mesafe neredeyse birbirini göremeyecek düzeyde, o denli korkunç güvenlik, kolluk kuvvetleri aranızda var ve siz bu süreci bir şekilde kendi lehinize dönüştürmeye çalışıyorsunuz. Böyle bir seçim çalışması olabilir mi? Hangi vicdan, hangi ahlak bunu kabul eder? Ben en iyi şartları kendime sağlayacağım ama karşımdaki kişinin bir cümle bile kurmasına izin vermeyeceğim ve sonra da diyeceğim ki: "Ben seçim yaptım, sandıktan çıktım."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Son bir cümle...

BAŞKAN - Tamamlayın, peki.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Öyleyse, sandıktan çıkmaktan bahsediyorsunuz, bizim sandıktan çıkanlara da saygı duymanız lazım; o da yok. 11 milletvekilimizin vekilliğini düşürdünüz, ne iradeye saygı duyuyorsunuz ne oy verene saygı duyuyorsunuz. Bir de kendi içinizde, birbirinizi, körler sağırlar ağırlıyorsunuz ama şunu da unutmayın ki her şeyin bir sonu vardır. Zulmün de bir sonu vardır, bu haksızlığı yapanların da bir sonu vardır.

Allah inancınız olduğuna inanıyorum, Allah katında da bunun bir hesabı vardır, kul katında da bir hesabı vardır. O gencecik çocukların bedenlerinin toprağa düşmesinde de sizin sorumluluğunuz vardır, bugün siyasi saiklerle otuz altı ay içerisinde dört seçim yapmanın ekonomik faturasının yoksullara çıkarılmasında da sorumluluğunuz vardır ve binlerce ölen gençlerin de vebali sizin boynunuzadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.