GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:94
Tarih:02.05.2018

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üniversitelerin bölünmesini konuşuyoruz. Açıkçası gerekçeye baktığımızda gerekçe hiç tatmin edici değil çünkü üniversitedeki öğrenci sayısının fazlalığı gerekçe olarak gösteriliyor ancak sadece 20 üniversitenin bölünmesi konuşuluyor. Hâlbuki belirtilen sayıdan çok daha fazla öğrenci sayısı olan üniversiteler de var. Açıkçası mantığı anlaşılabilmiş değil. Niye bölüyoruz biz bu üniversiteleri?

Üniversitelerden tepki geliyor, bölünmesini istemeyen genel ağırlık var. Böyle bir tepki gelince de "Efendim, bu tepki, ideolojik tepki." deniyor. Hâlbuki İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi gibi belki aynı ideolojiyle anılamayacak, eğilimler olarak aynı eğilimlerde anılamayacak üniversitelerden de tepki geliyor yani toplumun her kesiminden. Sosyal medyaya baktığımızda, özellikle AKP seçmeninden de bu konuda ciddi tepkilerin geldiğini görüyoruz.

Şimdi, şu gerçeği ifade etmek lazım: Üniversitelerin yönetiminde yaşanan sıkıntıların temel nedeninin öğrenci sayısının fazlalığından ziyade liyakatli yönetici eksikliği, özerklik eksikliği, katılımcı, modern ve demokratik yönetim anlayışının tesis edilememesi gibi daha temel nedenler olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik hiç bir üniversiteden de "Gelin, bizi bölün." şeklinde bir eğilimin olmadığını da biliyoruz, böyle bir eğilim de hiçbir üniversitede yok.

Peki, eğitim meselesinde Türkiye'nin onca problemi varken neden böylesine bir meselede yani böl-parçala-yönet anlayışıyla hareket ediliyor? Gerçi bu böl-parçala-yönet anlayışı, emperyalistlerin bu coğrafyada yüz yıllar boyunca uyguladığı yönetim anlayışının bir tezahürü olarak da bunu görmekte bir beis görmüyoruz açıkçası.

Şimdi, üniversiteleri yönetemediğiniz açık, üniversiteleri yönetemediniz diye bölüyorsunuz. Gerçi ülkeyi de yönetemiyorsunuz yani bunu ilan da ettiniz, değil mi? Elinizde sınırsız yetki var, para var, güç var, her şey var ama hâl böyleyken yine de ülkeyi yönetemediniz ve ülkeyi bir erken seçim sürecine sokmak durumunda kaldınız. Aslında sınırsız olduğu varsayılan gücün de bir anlamı olmadığı anlaşılıyor çünkü o sınırsız paralarınızla aldığınız medya aygıtlarına bakıyorsunuz ratingleri bir anda düşmüş durumda, tek bir güçlü görüntü bile çıkmıyor. Âdeta panik butonuna basmış gibi erken seçim çağrısı yaptınız iktidarınızı kaybetmemek için, belli ki önümüzdeki seçim döneminde her yolu deneyeceksiniz iktidarınızı kaybetmemek açısından. Hatta, öyle ki bu, özellikle 7 Hazirandan sonra ortaya çıkardığınız anlayış nedeniyle toplumda "Ya, bunlar iktidarı teslim etmez, etmek istemiyor." gibi bir yaygın kanaat de oluşmaya başladı.

Ancak, değerli milletvekilleri, emin olun yenileceksiniz. Neden yenileceksiniz biliyor musunuz? Çünkü tek adam rejimi 1940'lar Avrupasına ait olduğu için 21'inci yüzyıl Türkiyesinde tamamen iflas edecek. Neden gideceksiniz biliyor musunuz? Türkiye ekonomik bir felaketle maalesef karşı karşıya bırakıldı, o nedenle gideceksiniz. Bakın, kurlar ve enflasyon almış başını gidiyor, bir yandan kendi teşkilatlarınıza görüntülü mesaj yolluyorsunuz, diyorsunuz ki: "Her türlü şatafattan, lüksten uzak durun." öte yandan, sıfırı tüketmiş ekonomiye Okluk Koyu'nda yazlık ak saray yaptırmak türünden ekonomiye kambur üstüne kambur yüklüyorsunuz. Bir yandan vesayeti dilinizden düşürmüyorsunuz "Her türlü vesayeti yıktık." diyorsunuz, öte yandan eski liderinizin evine helikopter indiriyorsunuz. Üstelik bunu haber yapanı da gönderiyorsunuz. Bir yandan Cumhuriyet Halk Partisinin vaatlerine "uçuk" diyeceksiniz, öte yandan bizim vaatlerimizin ucuz birer kopyasıyla seçmenin karşısına çıkacaksınız ve bunu ekonomik paket diye yutturmaya çalışacaksınız. İşte bütün bunlar sizin iktidarınızın artık tükendiğinin göstergesi. Şu bir gerçek ki AKP 24 Hazirana meşruiyetini kaybetmiş ve gücünü uygulayamaz hâle gelmiş bir siyasal iktidar olarak gidiyor. Açıkçası Gezi'yle başlayan bu süreç 7 Haziranda sonlanmıştı fakat burada iktidarı paylaşmak yerine başka bir yol seçtiniz. Ancak denediğiniz her yolun ardından da meşruiyetinizi gitgide kaybediyorsunuz.

25 Haziran sabahı da Türkiye yeni bir geleceğe merhaba diyecek diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)