| Konu: | Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı'yla ülke genelinde ilan edilen ve 18/1/2018 tarihli ve 1178 sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin, 19/4/2018 Perşembe günü saat 01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/1566) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 18.04.2018 |
SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 Temmuz 2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı'yla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâlin 19 Nisan 2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere üç ay daha uzatılmasına ilişkin tezkere hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ tarafından hain bir darbe gerçekleştirilmiştir. Türkiye uçurumun kenarından dönmüştür. Emperyalist güçler, maşaları aracılığıyla ülkemizi işgale hazırlamıştır. Büyük bir tehdit başta Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız, kahramanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesi ve milletimizin ferasetiyle bertaraf edilmiştir. Bu darbe bayrağımıza, vatanımıza, devletimize, milletimize, demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı yapılmış alçakça bir saldırıdır; Türk milletinin tamamına, millî iradeye, demokrasiye ve insan haklarına karşı yapılmış bir kalkışmadır. Ülkemizin bağımsızlığı, milletimizin birliği ve bütünlüğü, çocuklarımızın geleceği ipotek altına alınmıştır. Çok şükür kararlı bir duruşla darbelere lanet okuyarak, milletimiz meydanlara inerek kendi kaderini kendisi tayin etmiştir. Tarihin akışını değiştirmiş, bir demokrasi destanı yazmıştır. Şimdi, tüm bu yaşananları, bu olağanüstü hadiseleri yok sayarak kaldığımız yerden hiçbir şey yokmuş gibi nasıl devam edebiliriz? Darbe gecesi uçaklara meydan okuyan, tankların altına giren, vücudunu kurşunlara siper eden 248 şehidin, 2.193 gazinin, 81 milyon kahramanın mücadelesini nasıl görmezden gelebiliriz? Türkiye Büyük Millet Meclisinin bombalandığını, Boğaziçi Köprüsü'nün işgal edildiğini, masum insanların tarandığını, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde sivillere gökten ateş yağdırıldığını, Özel Harekât merkezindeki kahraman polislerimizin nasıl katledildiğini kötü bir hatıra olarak hemencecik unutalım mı? Ömer Halisdemir'in ölüme koşmasını, Erol Olçok'un milleti uyandırmasını, Şerife bacının fedakârlığını, Sabrilerin tankların altında ezilen vücutlarını, yıkılan yuvalarını, kararan hayatları "Vatan sağ olsun." deyip sineye mi çekeceğiz, hiç hesap sormayacak mıyız? Biz bunu sormazsak Metin Doğanlar tekrar tankın altına girer mi, bu millet tekrar sokağa çıkar mı? Ne olmuş yani? Darbecileri yargılamak kimin zoruna gidiyor? Terörle mücadele kimin kanına dokunuyor? Darbe başarılı olsaydı acaba olağanüstü hâl mi olacaktı yoksa sıkıyönetim mi olacaktı, Meclis çalışacak, istediğimiz kanunu çıkarabilecek miydik, seçimler yapılıp siyasi partiler istediği kampanyayı yapabilecekler miydi? Ben söyleyeyim: Allah korusun, böyle bir durum olsaydı, sıkıyönetim ilan edilecekti, faili meçhullerin haddi hesabı olmayacaktı, anarşistler etrafta kol gezecekti, sınırdan otobüslerle getirilecek DAEŞ'liler kontrollü bir biçimde içeri girecekti. PKK, PYD, DAEŞ'le sözde mücadele edip uluslararası güçler Türkiye'ye müdahale için hazırlanacaktı. PKK sözde DAEŞ karşısında zafer kazandığını ileri sürüp tıpkı Suriye'deki gibi hazırlanan bir plan, bir proje hayata geçirilecekti. Onun için diyoruz ki: Ülkemiz gerçekten bir işgalden kurtarıldı. Darbenin püskürtülmesinin hemen ardından Fırat Kalkanı Operasyonu tesadüf müdür? Zeytin Dalı Harekâtı'yla bölgede uygulanmak istenen proje böylece yırtılıp atılmadı mı? Bunların hangisini darbe sürecinden bağımsız bir şekilde düşünebiliriz? Hamdolsun, darbe püskürtüldü, demokrasi kazandı. Darbeciler yargılanıyor, hukuk önünde hesap veriyorlar, günlerce savunma yapıyorlar yani adil yargılanıyorlar. İşte, biz böyle bir ülkeyiz. Demokrasiyi koruduk, hukuku işletiyoruz, insan haklarına saygı duyuyoruz. Türk yargısı darbeci tiyatrocuların senaryoları karşısında delilleri ortaya koyuyor, failleri tespit ediyor, sanıkları millet adına cezalandırıyor. Darbecilerin beklediği bahar bir türlü gelmeyince hepsi tel tel dökülüyor. İtirafçılar ise itiraflarıyla hainliğin derinliğini, tehlikenin büyüklüğünü işaret ediyor. Devletin tüm kurumları bu örgütü çökertmek için büyük bir özveri gösteriyor. OHAL yetkisiyle alınan kararlarla, örgütün faaliyetlerinin tespiti, takibi, yakalama ve yargılama süreçleriyle âdeta örgütün gizli mensupları köşeye sıkıştırılmıştır, onlar için artık yurt dışı bile güvenli değil, nerede paketleneceklerini kestiremiyorlar, bir panik havası hâkim. Her geçen gün büyük bir mesafe alıyoruz. Devlet FETÖ'den arınacak, millet rahatlayacak.
Sadece bu kadar mı? Hayır. Diğer terör örgütleri de bizim kadrajımızda, güvenlik güçlerimizin yakın markajında. PKK'sı, YPG'si, DAEŞ'i, DHKP-C'si, hepsi terör örgütü, onlara da nefes aldırmak bize haram, mağaralarından dışarı çıkamıyorlar, bir zamanlar kurtarılmış bölgelerinde şimdi kurtlanmış durumdalar, tarihin en büyük hezimetini yaşıyorlar.
Bir şehit yakını olarak ifade etmek istiyorum ki Mehmetçik'in kanı yerde kalmadı, kalmayacaktır. FETÖ, PKK, PYD, YPG, DAEŞ'e "terör örgütü" diyemeyenler esasında o örgütlerin destekçisidirler, bunlarla mücadeleye karşı çıkanlar en az o örgütler kadar sorunludurlar.
Değerli milletvekilleri, Türkiye uzun yıllardır terör örgütleriyle sınanmaktadır. Sırf bu nedenle 1987 yılından itibaren Türkiye'nin büyük bir kısmında OHAL vardı. Biz OHAL'i 2002 yılında kaldırdık. Demokrasi yolunda büyük reformlara imza attık.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ya, nerede kaldırdınız? Allah'tan korkun ya! Biraz önce anlattım ya! Nerede kaldırdınız?
SALİH CORA (Devamla) - Ülkemizin gelişmesi, kalkınması yolunda "en"leri ve "ilk"leri gerçekleştirdik. Nerede bir mazlum, nerede bir kimsesiz varsa ırkına, diline, dinine, mezhebine bakmadan yanına koştuk. Dünyanın çarpık düzeninin muhalif sesi olduk. Kurulan tuzakları bir bir bozduk. Engelleri aşa aşa bugünlere geldik. Eksiğimiz aksağımız, elbette hatalarımız olabilir ama samimiyetten ve doğru bildiğimizi söylemekten hiç çekinmedik. Milletimizle bir ve beraber olduk. Her girdiğimiz seçimden zaferle ayrıldık. Bu güçle, bu yetkiyle cesur davrandık. Bize karşı oynanan oyunlar karşısında olanı biteni hep millete anlattık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletten destek aldık ve çok da dua aldık. Biz hiç kötü niyetle yol almadık. Milletin iradesinden başka beşer anlamda hiçbir güç tanımadık. Eğer aksi bir anlayış içerisinde olsaydık, değerli arkadaşlar, bu şerler ülkemiz adına hayra tebdil olmazdı. Bu badireler hiçbir iktidar tarafından kolay kolay atlatılamazdı.
Değerli milletvekilleri, OHAL uygulaması ilk değildir, son da değildir, elbette olağan da değildir. Sadece Türkiye'de değil, birçok ülkede uygulanan hukuki ve meşru bir yöntemdir. Bizim Anayasa'mızın 120 ve 121'inci maddeleri buna cevaz veriyor. Bunun muhatabı terör örgütü ve onun iltisaklı olanlarıdır. Milletimize hiçbir zararı yoktur. Türkiye'nin bekasına yönelik bu tehdit tam anlamıyla bertaraf edilinceye kadar olağanüstü hâlin uygulanmasının devam etmesi zaruridir.
Vatandaşımızın günlük yaşantısı etkilenmeden süreç en etkili şekilde ilerlemektedir. Milletimizin ekseriyeti bu kararlılığın devam etmesi yönünde temennilerde bulunmaktadır. Olağanüstü hâl var diye toplantı gösteri yürüyüş hakkı, düşünce ve ifade hürriyeti sınırlandırılmamıştır. Etkinlik sayılarında OHAL'den öncesi ile OHAL'den sonraki dönem karşılaştırıldığında çok büyük bir değişiklik yoktur. Dernekler açılmaya devam ediyor. OHAL'le illegal ve gayrimeşru dernekler, özellikle terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı dernekler kapatılmaktadır. Günlük hayatımızda, sosyal hayatımızda, iş hayatımızda OHAL'i hissediyor muyuz? Hayır. Nevruz kutlandı mı, 1 Mayıs kutlandı mı? Evet. Var mı bir sorun? Hayır. Hükûmet olarak bizler hangi yatırımdan geri durduk? Büyümede rekorlar kırdık. Bunları az önce Genel Başkan Yardımcımız ve Savunma Bakanımız izah etti. Değerli arkadaşlar, rakamlar ortada, sistem tıkır tıkır işliyor, kurumlarımız, bakanlarımız çalışıyor.
Sayın milletvekilleri, son olarak şunu ifade etmeliyim: Tüm bunlara rağmen Türkiye terör örgütleriyle mücadelesini henüz tamamlamış değildir, en üst düzeyde mücadelesini sürdürmektedir. Mahrem imamlar, kripto FETÖ'cüler, kırmızı listede arananlar, gri listede etkisiz hâle getirilenler, her geçen gün yeni vakalarla karşılaşmaktayız. Şayet darbelerin ağır faturalarını, sebeplerini biz ortaya çıkarmaz isek daha ağır sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH CORA (Devamla) - Bir dakika daha alabilir miyim?
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Cora.
SALİH CORA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, unutmayalım ki FETÖ'nün elebaşı imam kisvesine bürünmüş bir canidir. Silahlı Kuvvetlerdeki üst düzey yöneticilere talimat verenler görünürde akademisyendi. Toplumun her katmanına sızmış bu illetin temizlenmesi için etkili bir mücadeleye bir süre daha ihtiyacımız vardır.
Değerli milletvekilleri, etrafımız ateş çemberiyle çevriliyken ülkemizin huzuru, birliği ve beraberliği için tek vücut olmamız gereken bir durumda birtakım fantastik arayışlar içerisinde olamayız.
Bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan olağanüstü hâlin üç ay daha uzatılması yönündeki Bakanlar Kurulu tezkeresine devletimiz ve milletimiz menfaatine olumlu oy kullanacağınızı ifade ediyor, terörle mücadelede kararlığımızın sürdürülmesi anlamında bu mücadeleye destek vereceğinizi düşünüyorum. Bu duygularla Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Cora.