| Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 17.04.2018 |
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu kanun tasarısı üzerinde kısa bir açıklamada bulunayım, özetleyeyim. Tarım, orman ve su alanında köklü değişiklikler öngören ve ekolojiyi ticarileştiren bu kanun tasarısı kamuoyunda yeterince tartışılmamıştır ve alelacele geçirilmiştir. Su, toprak ve ormanların varlığı ve korunması tüm canlıların yaşamı için hayati önemdedir. Ekosistem, su, orman, meralar, kıyılar halkın gereksinimi haricinde kullanıma açılmamalıdır. Bu yapılan yasa hem Anayasa'ya hem insan hakları sözleşmelerine aykırıdır, en önemlisi, doğanın yasalarına aykırıdır. Hiçbir kurum ekosistemin yıkımına neden olacak kararlar alamaz, yetkili kılınamaz.
Arkadaşlar, aslında, ben dile getirmeyecektim ama hatırlarsınız, geçtiğimiz hafta burada, Akşam gazetesinin apaçık bir iftirasını ve yalanını nazarlarınıza sunmuştum ve "Eğer medenilerse, eğer insanlarsa özür dilerler." demiştim ama özür dilemek yerine beni yine manşete taşıdılar. Şimdi, bu yalancı medyayla ilgili, çirkin iftira atan, yayan medyayla ilgili... Bakın, Bediüzzaman'ın İttihat Terakki dönemindeki medyaya söylediği tespitleri, sözleri burada anlatacağım ve sonra bunlara uyarlayacağız. "Bildiğime göre, edipler -yani gazeteciler, edebiyatçılar- ve cerideler terbiyeiefkâr ediyorlar -yani doğruya yöneltiyorlar- Şimdi, bazı edipleri edepsiz ve bazı gazeteleri de naşiriağraz -yani kin ve garaz yayan yayıcılar olarak- görüyorum. Gazetecilerin cerbezesine -yani yalan ve iftira şekilde birilerini hedef göstermesine- karşı o yalancı silahla onlarla mukabele etmeyiniz. Sıdk -yani doğruluk ve hak- ile onlarla mücadele ediniz. Bir tane sıdk -bir tane doğru- bin harmanı yakar." diyor.
Şimdi bakalım, ne demişler hepsini tek tek huzurlarınızda böyle ifşa edeceğiz. Demiş ki gazete: "Adana'daki Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı'na kayyum atanmasının ardından HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuyu TBMM gündemine taşıdı." Külliyen yalan. Furkan Vakfı'na kayyum atanmasına ilişkin benim bir konuşmam olmamıştır, tutanaklara bakılabilir. Bu, birinci yalanları.
İkincisi, diyor ki: "Mehmet Ali Aslan'ın seçim bölgesi olmamasına rağmen..." Adana'da mühürlenen öğrenci evleriyle ilgili... Bu da yalan. Anayasa'nın 80'inci maddesine göre milletvekili sadece bölgesini ve seçmenini değil bütün Türkiye'yi, bütün Türkiye milletini temsil eder. Bu, ikinci yalanları. Bakın, bir tane doğru bütün yalanlarını, bütün harman dolu yalanlarını nasıl da yakıyor.
Yine, demiş ki: "Hakaret etmiş bizim muhabire." Hayır, ben hakaret etmedim kimsenin şekline şemaline. "Takke düştü, kel göründü." ise Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde bir ayıbın, bir iftiranın, bir yalanın ifşa edilmesinin açığa çıkma hâlidir. Ben kimseye hakaret etmedim. Yaptığınız yalan haberleri böyle bir deyimle ifade etmek için o sözü kullandım. Yine, gördüğünüz gibi yalana başvuruyorlar.
Yine, şunu belirteyim arkadaşlar: Biz milletvekilleri, seçilmişler, kanaat önderleri vesaireler cenazelere giderken diline, dinine, ırkına, partisine, cinsiyetine bakmazlar, biz gideriz. Benim bir cenazede bulunmamı haber yaparak söylemediğim sözleri bana isnat ettiler. Bu sözleri eğer ispat etmezlerse yine müfteridirler, yalancıdırlar. O sözleri burada söylemeyeceğim saf zihinler ıdlâl olmasın diye.
Şimdi, burada -ben yine o belge göstereceğim- Adana Millî Eğitim Müdürlüğü şu anda evleri mühürlenen öğrenci evlerine yazı vermiş "Valilik oluruyla sizin evleriniz kontrol edildi, kaçak yurt olmadığı tespit edildi. Meskûn mahal olduğundan dolayı, evet, kiraya verildiğinden mühürleme işlemi yapılmayacaktır." demiş ve ben kalkıp bunu burada söylemişim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Düşünün, Valilik, Millî Eğitim Müdürlüğü bu belgeyi veriyor, "Mühürlenmeyecektir." diyor, ertesi gün aynı ev mühürleniyor. Paralel vali mi var Adana'da, paralel Millî Eğitim müdürü mü var? Yani bunun haber yapılması gerekirken, bunun ifşa edilmesi gerekirken bunu ifşa edeni yalanlarla, iftiralarla hedef göstermeyi biz reddediyoruz.
Mazlumun yanında olacağız. Medyanın özgürlük isteyen öğrenciye "terörist" demesine; toprağını, suyunu korumak isteyen köylüye "terörist" demesine; bilimi savunan akademisyene "terörist" demesine; yaşam hakkını savunan hekimlere "terörist" demesine biz asla rıza göstermeyeceğiz. Hangi mühürle damgalarlarsa damgalasınlar, biz mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz ve onlara yapılanları buradan ifşa etmeye devam edeceğiz. Buyursunlar, yine haber yapsınlar, ben yine buradan onları ifşa etmeye devam edeceğim.
Sayın Başkan, son bir kez...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Aslan...
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Son bir dakika Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Hiç yapmadığım bir uygulama. Siz tamamlayın, kayda geçsin lütfen.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Tamam, o da olur.
Her bir milletvekili en az bir gazetenin tirajı kadar oy alıyor. Bu gazetenin tirajını söylemeyeceğim, reklamını yapmayacağım ama ben 7 Haziranda bu Meclise girerken onun tirajının 3 katını sadece kendi ilimden aldım. Yani benim, bir milletvekilinin aldığı oy bir gazetenin tirajından daha yüksek. Onlar bütün Türkiye'de bu tirajı tutturamıyorlar, bir milletvekili sadece kendi ilinde bunu tutturuyor. Biz, halkımızın arasına kin ve nefret tohumu ekmeye çalışan, böylesi yalan, iftira atan gazetecilere ve gazetelere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz ve buradan da ifşa ve deşifre etmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)