| Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 17.04.2018 |
ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba yasada da tarımı önemli oranda ilgilendiren konular var. Bilindiği gibi tarım, insan yaşamında en önemli üretim ve yaşam alanlarından bir tanesi ve dünya üzerinde tarıma yönelik yani bitki ve hayvan ürünleri, bunların işletilmesine ilişkin epey de bir tarihsel tecrübe söz konusu. Dünyanın oluşumu, tarıma dayalı olarak, dünyanın üzerinde ürünlerin oldukça zengin olmasını beraberinde getirmiş ama özellikle beş altı tane ülkenin coğrafi olarak bulundukları konum itibarıyla çok daha fazla zengin tarım ülkesi biçiminde anılmalarını da beraberinde getirmiş. İşte bizim ülkemiz, tarım noktasında, bu "orta kuşak" dediğimiz -yani Meksika, Amerika, İspanya, Portekiz, İtalya, Türkiye ve bunun devamında da giderek Çin'le birlikte- 10 tane ülkeden en önemli yerde duran ülkelerden 1 tanesi durumunda. Ülkemizde dünya üzerinde bulunan 138 tane meyve çeşidinin 75'i üretiliyor yani bunlar bulunuyor. 80 tane sebzenin 66'sı bizim ülkemizde üretiliyor, birçoğunun da ana vatanı durumunda.
Hayvansal üretim açısından da büyükbaş, küçükbaş, arı, balık ve benzeri noktalarda birçok alanda önemli oranda ev sahipliği yapan ülkelerden bir tanesi durumunda.
Ama gelin görün ki sürdürülen yanlış politikalardan kaynaklı bizim ülkemiz tarım yoksunu, dışarıdan tarım ürünlerini ithal eden bir ülke hâline getirildi. Özellikle AKP'nin on beş yıllık süreç içerisinde uygulamış olduğu sermaye yanlısı tutum, çiftçi ve işçi düşmanı politikalar, bugün gelinen aşamada ülkemizi tarım noktasında sıfırlanacak düzeye getirdi. Tohum, damızlık, diğer bütün meselelerde ülkemiz dışa bağımlı ülke hâline dönüşmüş durumda. Yani yarı feodal dönemde dahi bu kadar dışa bağımlı olan, bu kadar yoksun olan bir ülke pozisyonunda değildik. Özellikle kapitalist işleyişin yani tekelci sermayenin bizim ülkemize girmesi ve onu destekleyen AKP gibi hükûmetler, tarım ve hayvancılık noktasında yani tarımın bitki ve hayvancılık noktasındaki bütün alanlarını üç beş tane tekel açısından çökertmiş durumdadır.
On beş yıl içerisinde 100 milyar dolarlık tohum dışarıdan alındı. Yani bizim ülkemizdeki ürünlerin tamamı dışarıya bağlı hâle getirilmiş durumda. Domates, hıyar, karpuz, patates, lahana, aklımıza ne geliyorsa bunların bütün tohumlarının hepsi dört beş tane tekelin bağlı bulunduğu kuruluşlar hâlinde dışa bağımlı hâle dönüşmüş durumda. Neredeyse bütün tohumlar bu üç beş tane tekelin eline geçmiş durumda.
Hayvan ve ürünlerine yönelik de... Yani sadece tohumlar ve damızlık değil, bunun dışında bulunan ürünlerin tümü dışarıdan alınacak hâle dönüştü. İnekler dışarıdan alınıyor, yem dışarıdan ithal ediliyor, saman dışarıdan ithal ediliyor. Yine, aynı şekilde, günlük olarak 6 ton normalde, bunu 10 tona çıkararak yılda 4 milyon ton daha et ithal edilmeye çalışılıyor. Hayvan ürünleriyle ilgili aklımıza ne geliyorsa; balık mı diyorsunuz, arıyla ilgili mesele mi diyorsunuz, büyükbaş, küçükbaş hayvan mı diyorsunuz... Bunların bütün ürünleri yani peynirden tutalım da diğer bütün ürünlere kadar bunların tümü dışarıdan alınır, ithal edilir hâle dönüşmeye başladı. Bizim ülkemizde sadece bunlar da değil yani bir tarım ülkesinde mısırın, mercimeğin, nohudun, buğdayın, işlenmiş meyve ve sebze çeşitlerinin tümünün dışarıdan alınması aslında gelinen politikanın sonucunu göstermektedir.
Para ihtiyacı doğrultusunda, şeker pancarı üreticisini dahi bir şekilde tekellere peşkeş çeken bir şekilde, fabrikalar da satışa sunulmuş durumda. AVM'lere gidelim. AVM'lerin hemen hemen hepsinde bütün gıda reyonlarına, giyim reyonlarına, kozmetik reyonlarına yani aklınıza neresi geliyorsa bütün bunlara gidin, üç beş tane firmanın dışında bir isim bulamazsınız. Tamamen onların eline geçmiş bir tarım anlayışı maalesef ülkemizin gerçekliği hâline dönüşmüş durumda. Yüzde 80'i dışa bağımlı bir ülke hâline gelmiş durumdayız. Krediler de aynı şekilde; krediler noktasında, özellikle Ziraat Bankası, artık, çiftçiyi değil, yandaş gazeteleri ve diğerlerini destekleyen bir biçimde, bir politikayla ele alınmayla başlandı. Bugüne kadar, çiftçilere verilen sadece...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL ATAŞ (Devamla) - Başkanım, tamamlamam için bir dakika daha...
BAŞKAN - Peki, buyurun.
ERDAL ATAŞ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ziraat Bankası bugüne kadar 103 milyar lira... Yani Ziraat Bankası ve diğer bankalar çiftçileri bugüne kadar desteklerken sadece üçte 1 oranda çiftçilerin haklarını onlara vermiş oldu yani 200 milyar dolarını gasbetmiş durumda; onu da işte, yandaş gazetelere ve diğerlerine sunmaktadır. Aynı şekilde mazottur, diğerleridir, öbürleridir, en pahalı şekilde bizim ülkemizdeki çiftçiye sunulmaktadır. Diğer yerlerde gelire göre, neredeyse yüzde 50'si durumunda bir indirimle -bu mesele- verilmektedir.
Çiftçi ve işçiyi mağdur eden, ona düşman politikalarla bu siyaseti sürdüren bu anlayış, maalesef, ülkemizde sermaye yanlısı tutumla tarım alanını çökertmiş, bitirmiş durumdadır. Bugün de aynı şekilde, çıkarılan bu torba yasa da dâhil olmak üzere geçmişteki yasalarla birlikte tarım alanını bitirme noktasında adımlar atılmıştır, daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık işçilerimizi ve çiftçilerimizi beklemektedir. Bu yüzden de atılması gereken doğru adım bu zihniyeti başımızdan göndermek olacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)