Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 86 |
Tarih: | 17.04.2018 |
MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu tasarının 23'üncü maddesi üzerine söz aldım. Gerçekten söz konusu tasarıyı tartışırken -bugün 17 Nisan, 16 Nisan- yaklaşık bir yıl önce ülkenin içine girmiş olduğu süreci, gerçekten bir yıl boyunca neler yaşadığımızı da burada özetlemek isterim.
Evet, 16 Nisan 2017'de bir referandum süreci yaşandı ama aslında bugün şu anda yasalaştırılmaya çalışılan, Türkiye'nin içerisine götürülmeye çalışılan sürecin de ayak izleri. Aslında hukuksuzluğun başlangıcı da tam da o günlerde başladı ama maalesef böylesi bir atmosferde bizlere yeniden hazırlıksız, OHAL koşullarında bir seçim dayatılıyor. Bu temelde biz burada tabiatı, doğayı, hukuka aykırılıkları da beraberinde tartışarak bu süreçte bir şeyler söylemeye çalışacağız. Bu temelde, ben, yıl dönümünde, yapılan haksız hukuksuz YSK darbesini buradan bir kez daha kabul etmediğimizi yinelemek istiyorum.
Sayın vekiller, dünyanın varoluşundan bu yana, doğa, yaşamın kaynağı olarak görülmüştür aslında. Doğanın sürdürülebilirliği, doğayla ilişki, doğanın doğal yasalarıyla aslında yaşam kurulmaya çalışılmıştır ama bugün günümüze baktığımızda, AKP iktidarının on beş yıllık çalışma sistemine baktığımızda günbegün bu doğal yaşamın tahribata uğratıldığı, endüstriyel ortama doğru sistemin, ekosistemin bozulduğu, her alanın ticarileştiği ve bu anlamda doğayla insanın, insanla doğanın ilişkisinin, ekosistemin bir bütünel bozulduğunu burada bir kez daha yinelemek istiyorum.
Tek tipleştirilen yani tek tipe sokulmaya çalışılan sadece insanlar, yasalar değildir; doğa da tek tipleştirilmeye çalışılmaktadır. Çok iyi bir kitapta okumuştum -yazarını hatırlamıyorum- sıralı ormanlarda ağaçların o kadar düzgün olmasını çok iyi bir şey olarak aslında lanse etmemekteydi; orada doğaya hükmün, doğaya hükmetmenin, doğayı tek tipleştirmenin ve aslında bir köleci bakış açısının da söz konusu olduğunu dile getirmişti. Bugün evet, doğa, bir bütünel suyuyla, üretimiyle, canlılığıyla tek tipleştirilmeye çalışılmakta ve yok edilmeye çalışılmakta, endüstri alanlarına açılmaya çalışılmakta, genetiği bozulmaya çalışılmakta ve dolayısıyla aslında alanlarımız, doğal kaynaklarımız talan edilmektedir.
Doğanın hakları var mı, bir anayasası olabilir mi; bunu hiçbir zaman bu Meclis tartışmadı. Bunu bir kez burada tartışmaya açmak isterim. Nasıl ki çocukların yaşamını, çocukların hukukunu düzenleyen tekel, tek başına bir yasal düzenleme yoksa maalesef doğayla ilgili de yasal bir düzenleme, bir anayasa mevcut değildir. Benim ilim Bitlis'te de zamanında tekeli, tütünü yasaklayan anlayış, yasaklayan Hükûmet sonra yaylalara çıkışı yasakladı ve üçüncü en önemli kaynağı olan tarihî miraslarına bugün el koymakta. Bir yıl önce oradaki valiliğin "Bitlis'in tarihî binalarını kurtaracağız ve Bitlis'i tarihî müzeleriyle açık hava müzesi hâline getireceğiz ve kültür turizmine açacağız." dediği sözler maalesef ki dün, bir yıl sonra, birkaç ay sonra unutuldu. Bitlis'in en önemli binaları şu an "metruk bina" bahanesiyle yıkılmakta. Yani AKP Hükûmetinin klasik sistemi, dün dediğini bugün inkâr etmekte. Bitlis'i ayakta tutan üç önemli şeyi, tütünü, yaylaları, hayvancılığı, tarımı yok ettiniz; şimdi de tarihî binalarını, tarihini yok etmeye çalışıyorsunuz. Valiliğin kendi açıklamasında, 400'e yakın sivil mimari bina kayıtlıyken, tescilliyken, buraların kurtarılması sözü verilmişken, bugün Bitlis'te bu binalar metruk olduğu bahanesiyle -kurtarma yerine, restore etmek yerine, halka kazandırma yerine, tarihe kazandırma yerine- yıkılıyor, yok ediliyor. Havaalanı yapılmıyor. Yani burada AKP Hükûmetinin tarihe, doğaya, kültüre bakış açısının bir kez daha sınıfta kaldığını buradan yinelemek isterim.
Bu temelde biz bu yasayı bu hâliyle kabul etmiyoruz. Bu Mecliste söz konusu tasarının çekilmesi gerektiğini, doğanın özgür bırakılması gerektiğini buradan yinelemek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)