Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 85 |
Tarih: | 12.04.2018 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; orman vasfını yitirmiş alanların yerleşim alanı olarak değiştirilmesi üzerinden bir kanun tasarısı geçiyor burada ama nasıl geçiyor? İşte, 9 milletvekilinin tutuklandığı, hatta 10 milletvekilinin tutuklandığı, 9'unun vekilliğinin düşürüldüğü, 94 belediye başkanının tutuklandığı, yerine kayyum atandığı, aslında Türkiye'nin nereden bakarsanız yüzde 30'unun temsiliyetinin olmadığı bir Meclisten bahsediyoruz. Böyle bir Meclisin alacağı kararlar ne kadar meşrudur, bence onu tartışmamız gerekiyor. Elbette ki ormanlara karşı bizim söyleyecek sözlerimiz var; elbette ki buna karşı ekosistem, ekolojik denge üzerinden hazırlıklarımız var ama bu hazırlıkları ifade edecek 9 milletvekilimiz şu anda cezaevinde. Bu, meşruiyetini tamamen yitirmiş anlamına gelir ki biz bu konuda sözümüzü söylemekten asla ve asla vazgeçmeyeceğiz.
Bakın, biz Halkların Demokratik Partisi olarak 2012'de kurulan bir partiyiz, çok genç bir partiyiz ama ardıllarımızın çok büyük bir direniş kültürünün mirasıyla gelmiş bir partiyiz. Bu kadar ağır saldırılara rağmen 1 Kasım 2015'te seçime girmiş, demokratik siyasetten vazgeçmemiş ve sözünü demokratik siyasette söyleme konusunda kararlı davranmış bir partiden bahsediyoruz ve milyonlarca insanın iradesinden bahsediyoruz. Ama bu milyonlarca insanın iradesinin -iki gündür devam eden ifadesi var- yargılanması devam ediyor, 9'unun milletvekilliği düşürüldü ve yüzde 80 oy aldığımız yerlere de kayyumlar atadınız. Şimdi, böyle bir yaklaşımın hangisini anlatabilirsiniz ki? Nerede bunun haklı olduğunu anlatabilirsiniz? Hiçbir yerde anlatamazsınız. Seçmenlere hele hiç anlatamazsınız.
Bakın, Diyarbakır patlaması olduğunda insanlar bu şekilde gidip oy verdiler. Bakın, nasıl verdiler? Tekerlekli sandalyelerle, elleri yanık bir şekilde oy verdiler. İyi bakın, bizim seçmenlerimiz bunlardır ve bu seçmenler hiçbir zaman vazgeçmeyecek insanlardır. O hâliyle, hasta hâliyle gelip oy veriyorsa sizin bu iradeye saygı duymanız gerekir. Her türlü baskıyı gördü, silahların gölgesinde, baskı gördü, zarar gördü ama vazgeçmedi çünkü haklıydı ve haklıdır. Bakın, bu insanları siz yok sayıyorsunuz ya! Bu insanların iradesini yok sayıyorsunuz ve açıklama bile yapamıyorsunuz. Bu yetmiyor; bu kadar ağır baskılar, OHAL'ler, neredeyse sıkı yönetimlerin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Diyarbakır'da 2 kilometrede bir kimliğe tabi tutulursunuz, her türlü baskıyı yaşarsınız ama asla ve asla o insanlar vazgeçmedi. Nasıl vazgeçmedi biliyor musunuz? Ben size bunu öyle kendi bireysel duygularımla veya siyasi duygularımla söylemiyorum, ben olgularla konuşuyorum. Bakın, burası "Nevroz" alanı; yüz binlerce insanın bulunduğu, sirkülasyonu da saydığınızda 1 milyon insanın geldiği bir Diyarbakır "Nevroz" alanından bahsediyorum. İyi bakın buna! Basın göstermedi, kimse bunu görmek istemedi ama biz buradan size göstereceğiz. Buradaki insanların hepsi yine aynı yerde, aynı davranış biçiminde, aynı yaklaşım içerisinde; vazgeçmedi, her türlü baskıya rağmen vazgeçmedi. Bu 1 milyon insan da oraya gelirken mesajların zoruyla gelmedi, tam tersi, işinden olma kaygısı, işinden olabilme riskine rağmen geldi, gözaltına alınabilme riskine rağmen geldi, tutuklanma riskine rağmen geldi. 1 milyon insan bu şekilde Diyarbakır'da "Nevroz" alanına geldi. Hâlen neyi yok sayıyorsunuz ya? Hâlen neyi yok sayıyorsunuz? Bu insanlar size demokratik siyaset için ısrar ediyor, bunu görmüyor musunuz? Demokratik siyasetin... Bakın, 2018'indir bu, hem de 2018'in; bir buçuk ay, yirmi gün önce oldu sanırım, yirmi gün önceki fotoğraftır bu. Batman böyleydi, İstanbul böyleydi, Ankara böyleydi, her yer böyleydi ve buna rağmen bunu görmek istemeyen, duymak istemeyen, resmen üç maymunu oynayan karşımızda bir akıl var ve şunu soracağım ben size. Bizi ötekileştiriyorsunuz, bizi bölüyorsunuz, bizi yok sayıyorsunuz ama biz yine buralardayız ve biz biz değiliz, yani ben Sibel Yiğitalp, bir başkası değil, biz gideriz bu milyonlarca insandan biri gelir, yine burada sözünü söyler. Ne değişecek? Sadece zaman kaybı, can kaybı, ekonomik kayıp. Başka? Hiçbir şey değişmeyecek ve bunu söylerken de...
Ormanlardan bahsediyorsunuz, peki, neden Lice'de yakılan ormanlardan bahsetmiyorsunuz? Dersim'de... Bakın siz CHP'li vekillerin de söylemesini beklerdim, Dersim'deki ormanların yakıldığını da söyleyebilseydiniz keşke, Lice'nin ormanlarının yakıldığını da söyleyebilseydiniz, oranın ormanlarının da yok edildiğini söyleyebilseydiniz keşke ve her yerden bölmeye gerek yok. Siz bizi bölmeye çalışıyorsunuz biz bölünmemek için mücadele ediyoruz farkında mısınız? Siz bölüyorsunuz ama biz de bölünmek istemiyoruz. Siz ötekileştiriyorsunuz, biz yok diyoruz. Siz bizi her türlü alanda, platformda yok sayıyorsunuz ve yanımızda bulunmaktan imtina eder gibi bir hâl de taşıyorsunuz. Kusura bakmayın, haksızlığa uğrayan biziz, yok sayılan biziz ve hâlen siz bizimle bir arada görünmeme gibi bir kaygı yaşıyorsanız bence oturup insanlık değerlerinizi bir gözden geçirin yani. Her şeye rağmen bir arada yaşamaktan ve ortak yaşamaktan, eşitler hukukunda yaşamaktan bahsediyoruz. Hiç vazgeçmeyeceğiz, hiçbir zaman da vazgeçmeyeceğiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yiğitalp.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - ...çünkü vazgeçtiğimiz an, sözün bittiği an daha büyük can kayıpları anlamına gelir, biz bunları asla göze almayacağız.
Dün Diyarbakır'da kayyum bütün Kürtçe tabelaları indiriyor ama başka yerde Arapça yazılıyor, İngilizce yazılıyor; orada Arapça, İngilizce yazılması bölmüyor ama Kürtçe yazmak bölüyor. Bu, insanın doğasına aykırı değil midir; bu, insanın ahlakına aykırı değil midir; bu, insanlığa aykırı değil midir? Siz bir insanın dilini yok sayıp, kimliğini yok sayıp zorun gücüyle her şeyi denediğiniz hâlde eğer kabul etmiyorsa bence bir oturup kendinizi değerlendirin yani. Hiç kimse bizi yok sayamaz. Burada olmayabiliriz, 9 kişi olmasın, 50 kişi de olmasın, bu milyonlarca insan ne olacak, şu milyonlarca insan ne olacak, bu insanlar ne olacak? Siz bu insanları nerede göreceksiniz? Bu insanlar var, var; "Yok" deseniz de var, görmek istemeseniz de var, basın göstermek istemese de var, kim ne derse desin var; vardık, varız ve var olacağız. Bu varlığımızı da demokratik siyaset zemininde götüreceğiz. Siz ne yaparsanız yapın, sözümüzü söylemekten de asla ve asla vazgeçmeyeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.