| Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 12.04.2018 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 548 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 18'inci maddesi üzerine grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İki gündür HDP lideri Sayın Selahattin Demirtaş'ın Sincan'da görülen davalarına katılıyoruz, duruşmalarına katılıyoruz. Öyle savunmalar yapıyor ki -keşke yaygın medya verse- herkesin çıkaracağı dersler olmalı. Kendisine yöneltilen suçlamalara o kadar net yanıtlar veriyor ki etkilenmemek elde değil. Kendisiyle HDP olarak gurur duyuyoruz; halkın gönlünde gün geçtikçe yüceldiğini görüyoruz. En kısa zamanda halkımızın arasına katılacağını umuyoruz.
Kendisinin yine bu konuyla, ormanla ilgili bir sözü vardı, hiç unutmam: "AKP ormana bakınca aklına yalnızca odun geliyor." Bence bu görüşünüzü değiştirin. Orman gelecektir, orman sağlıktır, orman hayattır diyorum.
Mecliste şu ana kadar, insan istihdam edecek diye iş dünyasına, zengine, sermayeye teşvik üstüne teşvik getiriyorsunuz ancak kendi çiftçinizi ırgatlığa mahkûm ediyorsunuz. Çiftçi bitmiş durumda, maliyeti sattığı fiyatı geçmiş durumda; üretemez duruma gelmiştir. Tarım bitirilmiş; AKP iktidarı döneminde çiftçiler hiçbir şekilde gün yüzü görmemiştir, hiçbir zaman ciddi bir gelir elde edememiştir. Ancak masrafını çıkarsa bile çiftçi kendi toprağından üretmekten vazgeçmedi, kendi toprağına bütün bu olumsuz koşullara rağmen sahip çıktı. Ancak siz o çiftçinin, yerel üreticinin toprak sahibi olmasını çok gördünüz, yasal kılıfı hazırlayarak açıkça o toprağa göz diktiniz. O toprağı köylüden, çiftçiden alıp zengine, şirketlere vermeye çalışıyorsunuz. Bu, açıkça fakirden alıp zengine vermektir.
Çiftçinin elektriğini kesiyorsunuz, çiftçinin suyunu kesiyorsunuz, sanırım bu da yetmedi, şimdi de tasarıyla çiftçinin toprağına el koyuyorsunuz. Liberal ekonomilerde mülkiyet hakkı kutsallık derecesinde korunur ancak söz konusu çiftçi, üretici olunca o kutsal saydığınız mülkiyet hakkını bile ihlal ediyorsunuz. Açıkça çiftçinin, küçük üreticinin toprağını sermaye şirketlerine peşkeş çekmenin altyapısını hazırlıyorsunuz. Her şeyi özelleştirdiniz, her şeyi sattınız, yetmedi şimdi de ülkenin toprağını, havasını, suyunu, dağını, taşını satıyorsunuz. Kamunun yararına değil, birkaç özel şirkete yol yapıyorsunuz. İnsanlar üretebilecek bir toprak parçası bulamayacak. İnsanlar gölgesinde oturabileceği bir ağaç bulamayacak. İnsanlar bırakın sulu tarımı, içecek su bulamayacak. İnsanları bıraktım, kayalık alanları bile satarak tüm canlılara, ekosisteme zarar veriyorsunuz. Hani siz yerli ve millîydiniz?
Bugüne kadar getirdiğiniz teşvik yasalarıyla, tasarılarıyla milyarlarca dolar sermaye şirketlerine âdeta bağışlanırken, bu alanlar her yıl talana açılırken üreticinin, emekçinin mağduriyetini giderecek, bu üreticiyi destekleyecek bir uygulama içerisine girdiniz mi? Hayır, girmediniz, tam tersi uygulamalara yol verdiniz. Nerede yoksulu, çoğunluğu ilgilendiren bir üretim alanı varsa orayı ya sattınız ya da üretimini engellediniz. Bunun doğal sonucu olarak büyüme rakamlarımız geniş çoğunluğa küçülme rakamı olarak döndü. Üretemeyen, kazanamayan bir toplumun altyapısını hazırladınız. Türkiye'de en zengin yüzde 1 ile en yoksul yüzde 50 arasında gelir makası özellikle 2007 yılından sonra gittikçe açılmaktadır. Ekonomi batmış, dolar almış başını gidiyor, mazot, benzin her gün zamlanıyor. Hükûmetin savaş ekonomisinde vatanın bekası için değil kendi bekasını korumak için paraya ihtiyacı var. Bunu da şimdi köylünün toprağını, ormanını, suyunu satarak yapmaya çalışıyor. Çiftçiyi, geçimlik üretimleri devre dışı bırakacak, topraklara el koyacak, toplulaştıracak, endüstriyel tarımı öne alan bu düzenlemelerle ürünler GDO'lu, genetiği değiştirilmiş ürünler olarak önümüze gelecektir. Beş yıl, on yıl sonra küçük üreticinin, çiftçinin ürettiği ürünleri değil şirketlerin ürettiği zehri tüketeceğiz. İnsanlar bugün sadece toprağından oluyor ancak inanın bana yarın tüm ülke canından olacak. Sadece insanların üretim alanları değil, kamunun malı değil, elden gidecek olan her şeyin başı dediğimiz halkın sağlığıdır.
Siz bu yasalarınızla kamunun tüm üretim ve yaşam alanına el koyuyor, birkaç şirkete dağıtıyorsunuz. Ancak doğanın yasaları ekosisteme verdiğiniz zararın bedelini size çok ağır ödetecektir ama ne yazık ki bunun bedelini siz değil tüm toplum, tüm canlılar ödemek zorunda kalacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.