GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:11.04.2018

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, Demirören grubunun Doğan medyayı satın alması geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden biriydi. Tabii, bu bağlamda basın ve yayın organlarının tekelleşmesi, tek elde toplanması meselesi gerçekten en çok tartışmamız gereken konuların başında geliyor. Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olan ülkemizde diğer yandan da gazete satışları, iktidarın gazete satın alması Demirören grubu eliyle, aslında durumun vahametini daha da ağırlaştırıyor. Gerçekten, bu satış nasıl yapıldı, bunu araştırmamız lazım, çok ciddi araştırmamız lazım çünkü ortada alışveriş yapılan, satın alınan, satan ve satın alan birileri yok. Demirören grubu kim? İktidara en yakın gruplardan biri. Sayın Erdoğan'a "patron" diyorlar yani onlar arasındaki ilişkiyi hiç kimse inkâr edemez. E, peki satan kim? Sözde, Doğan medya. Peki, satılmadan önce ne yapıyordu? Ha, diyeceksiniz ki çok mu özgürlükçüydü, gerçekten basın-yayın özgürlüğü standartlarına uygun mu davranıyordu? Tabii ki hayır. İktidarın onlar üzerinde de baskısı gerek tartışma programlarında gerek haberlerinde çok güçlü bir şekilde zaten hissediliyordu. Bizim açımızdan, HDP açısından Doğan medya son iki yıldır, 7 Hazirandan sonra zaten en ağır sansürü uygulayan grubun başında yer alıyor. Yıllarca bizi tartıştılar, bizsiz tartıştılar. Bu, özgür olduğu anlamına gelmiyor bu eleştirilerin ama en azından sahibi iktidar partisi değildi, en azından başka bir adı vardı. Peki, ne zaman başladı bu satış? Aslında Afrin'le birlikte başladı. Satış süreci Afrin sürecinde hızlandı.

Şu manşete dikkatle bakmanızı öneririm "Ve bayrak Afrin'de. 58. günde hedefe ulaşıldı." Doğan medya -savaş propagandasını- aslında satılmadan önce anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmeye başlamıştı. Peki, sonra nasıl çıktı manşetler? İşte, iktidarın sözüyle basılan bir gazete daha. Bu da satıştan sonra: "2023 sözüyle düğmeye basıldı." Sekiz sütuna manşet.

Artık farklı gazeteler almayın dedik geçen hafta yurttaşlara çünkü bütün gazeteler tek ses, tek dil, tek amaç ve birilerini parlatmak için; iktidar partisini daha büyük, daha güçlü göstermek için, her sözünü canlı yayında yayınlamak için. Geçenlerde sosyal medyada şöyle bir görüntü vardı, eminim sizler de izlemişsinizdir. Böyle 7 tane televizyonu yan yana koyuyorlar, birinde hepsi sadece Erdoğan'dı, birinde bir de Binali Bey vardı, Başbakan vardı. Böyle günün her saatinde, isteseniz de istemeseniz de, dinleseniz de dinlemeseniz de, ilçe kongresinden il kongresine, bir açılıştan bir kapanışa, efendim, bir yerin elli kere açılışına kadar hepsi canlı yayınlarda veriliyor. Peki, halk buna inanıyor mu? Bence hayır. Bu, sonun başlangıcıdır işte. Doğan medya bir de nasıl satın alındı? Ziraat Bankası, Varlık Fonu'na devredilen bir bankadan kredi alındı. 675 milyon dolar kredi; hem de iki yıl geri ödemesiz, on yıl geri ödemeli. Buna kim "Satış." diyebilir? Belli ki 2019'a endekslenmiş, "satış" adı altında, iktidarın o medyaya kendi patentini vurması çabasıdır.

Peki, şu anda şeker pancarı üreticileri, şeker pancarı fabrikalarının kapatılması Ziraat Bankasının meselesi değil mi, Hükûmetin meselesi değil mi? Ziraat Bankası çiftçilere destek vermek üzerinden kurulmuş bir bankadır, asıl görevi odur. Şimdi, Doğan medyanın satın alınması ile Ziraat Bankasının buna 675 milyon dolar -karşılıksız aslında- iki yıl geri ödemesiz kredi vermesinin anlamı nedir? Çok açık, Doğan medyayı iktidar ele geçirecekti, e, Ziraat Bankası da devlet bankası, iktidar bir devlet bankasından parayı alıp, bir cebinden alıp diğer cebine koyuyor, başka bir para da ödemiyor. İşte bu, hukuka karşı hiledir; bu, desisedir; bu, yurttaşın gözünün içine baka baka "Ben bankadan kredi alırım, oraya veririm, almış gibi gösteririm; bu medya da benim borumu öttürür." demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen, bir dakika...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - İşte bu, medyanın ne kadar vahim durumda olduğunu gösteriyor. Evet, gerçekten, daha önce Çalık Holding meselesinde de Sabah gazetesi ve ATV'ye el konulması da aynı şekilde olmuştu, 2013 yılında ve biliyorsunuz, o zaman Cumhurbaşkanının "bizim Çalık" diye hitap ettiği, Ahmet Çalık tarafından yönetilen Çalık Holding bünyesinde yer alan Sabah ve ATV'nin 17 Aralık operasyonundan üç gün sonra bu şekilde satıldığı haberi geldi ve şu anda o devam ettiriliyor. Bu, kesinlikle kabul edilmez. Bu, demokrasiyle bağdaşmaz.

Bugün Demirtaş orada hukuk ve siyaset dersi veriyor ama bu basın-yayın organlarının hiçbiri tek satır haber geçmiyor, geçmez çünkü emir almışlardır; muhalefetin sesi değil, iktidarın sesi çıkacak ama sesimizi kısamayacaksınız.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)