GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:83
Tarih:10.04.2018

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben de 3'üncü madde üzerinde görüşlerimi aktarmak üzere söz aldım ancak bu üzerinde konuştuğumuz tasarı öyle çiftçinin, vatandaşın, halkın "Çıksın da dertlerimize derman bulalım." şeklinde beklediği ve sorunlara çözüm getiren bir tasarı değil ne yazık ki. Hatta, böyle bir çözüm niyeti olmadığı gibi, çözüm içeren bir politika niyetini dahi ne yazık ki taşımıyor. Her getirilen düzenleme ya da her üretilen politika bu ülkede ne yazık ki yanlışın üzerine yeni bir yanlış getiriyor ve tüm bu yanlışlar üreticinin, çiftçinin, halkın daha da çok kaybetmesine, aslında hepimizin daha çok kaybetmesine, hepimizin yoksullaşmasına ve belki öngöremediğimiz bambaşka yeni sorunlara yol açıyor. İşte bu tasarı da benzer bir tasarı ne yazık ki. Halkın, üreticinin "Yapmayın, etmeyin." dediği her ne varsa siz pratiğe geçirmeye çalışıyorsunuz ve bunun için uğraşıyorsunuz.

Bu tasarıda çiftçinin, üreticinin yüzünü güldüren hiçbir düzenleme yok. Yanlıştan dönmek, üretimi teşvik etmek varken, aslında bu yolu tercih etmemek çiftçiyi, halkı karşısına almak demektir. İşte bugün bu yanlış politikalar sebebiyle, biriken ve çözülmeyen, sorun üstüne sorun getiren politikalar yüzünden artık üretim yapan kesimin üretimden vazgeçmek zorunda kaldığı, hayvancılık yapamaz hâle geldiği gerçeğiyle karşı karşıyayız ve giderek tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı hâle gelmiş durumdayız. Oysa bu ülkede en temel konulardan birisi sağlıklı ve dengeli beslenme ve dolayısıyla tarım ve hayvancılık konusudur.

Ayrıca tarım ve hayvancılık istihdama ve ülke gelirine katkı sağladığı gibi, iş imkânı sağlayarak istihdam alanını da doğrudan belirleyen bir alan. Bugün çalışan her 4 kişiden 1 kişi bu sektörde çalışıyor ve nüfusun üçte 1'i geçimini bu sektörden sağlıyor. Özellikle 1 milyondan fazla ailenin geçimini sağladığı şeker pancarı üretiminin tarım sektörüne etkisi tartışılamayacak bir hâldeyken, bugün şeker pancarı fabrikaları "Zarar ediyor." gerekçesiyle ya da görünümüyle tıpkı geçmişteki örnekleri gibi haraç mezat satılıyor.

Değerli arkadaşlar, bugün şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin ayrı bir önemi olmasının nedeni ise yüz binlerce üreticinin üretemez hâle getirilip özelleştirilmiş fabrikalarda ucuz iş gücüne dönüştürülecek olmalarıdır.

Bu bakımdan, şeker fabrikalarının zarar etmesi ya da öyle görünüyor olması bir günde olmuş bir gelişme değildir. Özelleştirme politikaları kapsamında adım adım bu sürece gelinmiştir. Bu anlamda, şeker pancarı üreticilerinin yok olmasına neden olacak bu süreç, tabuta çakılan son çividir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye bulunduğu iklim kuşağı, coğrafi konumu bakımından tarım ve hayvancılık açısından son derece zengin bir potansiyele sahip olmasına rağmen, izlenen yanlış politikalar, plansız çalışmalar, vahşi üretim yöntemleri, tarımsal ürünlerde gümrük vergilerinin sıfırlanması gibi nedenlerle ne yazık ki bu zenginliği, bu potansiyeli açığa çıkaramıyor ve kullanamıyor hâldedir.

Bu yanlış politikaların başında ise Hükûmetinizin "Yurttaşların günlük yaşamına etki etmiyor." dediği OHAL uygulamaları geliyor. Nitekim, bölge illerinde tarımsal faaliyetler neredeyse durma noktasına gelmiştir. Hükûmetinizin güvenlikçi politikalarına dönme kararını takiben, 90'larda sıklıkla uygulanan bir yasak yeniden etkinleştirildi ve tarım arazilerinin, yaylaların olduğu pek çok bölge "özel güvenlik bölgeleri" adı altında halkın girişine yasaklanmış durumdadır. Bunun üstüne 20 Temmuz 2016'da ilan edilen OHAL maalesef bölge halkının sorunlarına tuz biber olmuştur.

Van'dan bir örnek vereceğim bu noktada. Geçen gün valilik bir açıklama yaptı ve kent genelinin tamamında, 103 bölgede yaylaya çıkışı yasakladı. Yaylaya çıkmak yasak, merada hayvan otlatmak zaten yasaktı, tarımsal üretimin verimli olması için gereken gübre yasak; sonra da köylünün, çiftçinin üretim yapmasını bekliyorsunuz.

Bugün geldiğimiz noktada, tarımsal potansiyeli son derece yüksek bir ülke olan Türkiye bitkisel üretimden hayvancılığa, gıda ürünlerinden balıkçılığa hemen her şeyi ithal ediyor ve millî tarım politikasının başlatıldığı 2017 yılına bakıldığında sadece dokuz ay içerisinde 10 milyar dolara yakın tarımsal ürünün ithal edildiğini görüyoruz.

Bu acı tablo karşısında artık hakikaten çiftçinin, üreticinin, halkın isyan etmesini anlıyor olmanız lazım, aslında duymanız gerekiyor fakat bu anlayıştan oldukça uzaksınız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.